SON 48 saattir beklediğim, geleceğini tahmin ettiğim tepkiler akmaya başladı.
Vay ben nasıl olur da AKP'ye destek verirmişim.
Onların takıyyeci olduklarını nasıl görmezmişim.
İktidara gelir gelmez dediklerini unutup başka şeyler yapacaklarını nasıl bilmezmişim.
Uzatabilirim denilenlerden örnekleri ama gerek yok, özet olarak hepsi de aynı şeyi farklı şekillerde dile getiriyorlar.
Bunlar sürpriz olmadı bana. Olmadı ama sürpriz oluşturmuyorlar diye de tepkilere önem vermeden, bunları unutup gitmek de işe yaramaz.
Çünkü bu otomatik, neredeyse ‘‘içgüdüsel’’ olan tepkilerin Türkiye'nin önünü kapadığını düşünmekteyim ve bu konuda bir mesafe alınmadığı takdirde ne yaparsak yapalım ülkede değişimin yakalanamayacağını görüyorum.
* * *
Açıkça söylemek gerekirse bu tür tepkiler gerçek korkulara dayanmakla birlikte sonuç itibarıyla anlamsızlar.
Anlamsızlar çünkü ülkenin gerçek sorunları üzerinde düşünmeye çalışan insanın beynini kilitleyip rafa kaldırma amacını taşıyorlar isteseler de istemeseler de.
Türkiye'nin meseleleri, ülkenin geleceği üzerinde düşünme sürecinde ve nasıl bir vatan istiyoruz sorularına cevap arayışlarında din meselesini tamamen unutmanın, bunu yok saymanın nasıl olabileceğini samimi olarak söyleyeyim anlayabilmiş değilim.
Yani biliyorum bazı insanlar bu konunun katiyen gündemde olmadığı ve hiç de gündeme gelmeyeceği bir hayali ülkede sanal yaşam sürdürme çabası içindeler.
Onları da anlayışla karşılıyorum çünkü hepimizin tam da anlamadığı ve bu yüzden de bizi korkutan bir konuda tek çıkar yolun meseleyi tamamen yok farz etmek olduğu bir tepkicilik içindeler.
Ama çoğunun iyi niyetli olduğunu inandığım bu insanların ülkenin sorunlarına çözüm arayışlarında sonuç itibarıyla her zaman kafalarını bir duvara çarpıp, görünmez engellerle karşılaşmaları da kaçınılmaz.
Çünkü unutmaya çalıştıkları, yok farz ettikleri sorun bu ülkenin gündeminde, hem de gündemin tam göbeğinde ve bazı meseleleri 28 Şubat türü müdahaleler ile aşmanın da artık mümkün olmadığı hatırlandığında bundan sonra meseleye biraz daha zinde, yaratıcı ve yeni düşüncelerle bakmaya çalışmanın daha yararlı olacağına inanıyorum.
* * *
Ortadaki mesele gayet tabii ki yeni bir şey değil.
Bu ülkenin nice beyinleri, bilim adamları makul çözümler üretmek için düşündü durdu bu konu üzerinde.
Ama çözüm nihai analizde hep siyasette olduğundan ve ‘‘resmi’’ ideolojiyi savunduğunu söyleyen partiler de söylemlerini sadece korku yaratmak, öcüler oluşturmak üzerine kurduklarından kilitlendik kaldık bugüne kadar.
Kilitlerimizi kırıp, kendi inşa ettiğimiz kutuların dışına çıkıp, mesele üzerinde makul çözümler üretmeye çalışmamızın zamanı çoktan geldi de geçiyor bile.
‘‘Yeni’’ oluşumlara, eski partilerin ‘‘yeni’’ ittifaklarına ben bu yüzden değer vermiyorum çünkü bu partilerin Türkiye'nin en önemli sosyal meselesi konusunda söyleyebilecekleri ‘‘yeni’’ bir şey katiyen yok.
CHP kendi kabuğunu kırmak için samimi bir çaba içinde ama onun seçmen kitlesinin ağırlığı da eski söylemin aynen devam ettirilmesi konusunda ısrarlı ne yazık ki.
* * *
Peki ama ne yapacağız.
Mesele hakkında sadece düşünmek, problemi ortaya koymak ve tıkanıklıkları göstermek yetmiyor.
Bir seçim yaklaşıyor. Bana göre bu seçimden Türkiye bazı kamburlarını üzerinden atmış olarak çıkacak.
Ben AKP gerçeğinin Türkiye'nin bazı tıkanıklıklarını ‘‘yumuşak geçişle’’ aşmasını sağlamakta tek şansımız olduğunu düşünüyorum.
Eskimiş düşünce sistemleriyle, tepkilerle, içgüdüsel korkularla sorun çözülmez, sorunu ‘‘kökünden çözeceğini’’ sanan kısa vadeli tedbirler ise sadece sorunun daha da büyümesine yol açar.
İktidara gelirlerse ne yaparlar, yalan mı söylüyorlar, temelde onlar kötü insanlar mı bilemem.
Ama bildiğim şu: Bütün bunlar doğru olsa bile bir şey fark etmez, çünkü Türkiye'nin gerçekleri, inançlı Türk seçmeninin talepleri onları dizginleyecek en büyük güçtür.
Türkiye'de insanlar inanç meselesinin kamusal alandaki yansımalarının makul düzeyde kalmasını, bu konuda aşırılıklara gidilmesini istememektedirler.
Çoğunluğun görüşü budur ve AKP de bu gerçeği iyi tespit etmiş olduğu için kısa sürede böylesine büyüyüp güçlenebilmiştir.
Dolayısıyla teoride de pratikte de uygulamaları bence makul olacaktır.
Olmadığı takdirde onlar da Türkiye gerçeğine kafalarını vuracaklardır ki partinin kurucuları akıllı inanlardan oluştuğundan buna yol açacak söylemlere gireceklerini hiç tahmin etmiyorum.
Bu nedenle AKP'ye ister oy verin ister vermeyin ama lütfen şunu yapmayın. Onlardan sürekli yumuşatıcı mesajlar gelirken, bunları da reddedici, düşmanlar yaratıcı, gerginliğe düşürücü tepkileri yinelemeyin.
Bu tavrınızın sonuçta ülkeye zarar verdiğini, bizi lüzumsuz bir kısırdöngüye ittiğini lütfen hatırlayın.