Serdar Turgut: Apo davasından notlar

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

Keşke beni de yollasalardı davayı izlemeye. Baksanıza kapıdan girerken elinizdeki kalemi alıp bunun karşılığında size tam iki adet tükenmez kalem veriyorlarmış. Orada olsaydım Turgut Özal'ın Amerika ile yapmak istediği şeyi ben böylece özel hayatımda ilk kez gerçekleştirecek ve ‘bir koyup iki alabilecektim’. Halimden utanıp göndermediler beni, bu fırsatı kaçırdım. Evde de kırtasiye malzemeleri azalmıştı.

***

Davayı izlemeye beni göndermemelerinin nedeni üzerinde çok düşündüm. Hatta bir ara ‘Acaba ben de bu vatanın bir evladı değil miyim, beni yeterince milliyetçi bulmuyorlar mı’ filan diye dövünüp, neredeyse depresyona girdim. Televizyon muhabirlerinin deyimiyle ‘adeta depresyon geçirdim’. Sonra televizyonda mahkeme girişinde alınan tedbirleri görünce beni neden göndermemekte ısrarlı olduklarını anladım. İçim rahatladı, başım dikleşti hemen. Biliyorsunuz girişte yeni teknoloji ürünü bir alet var. İnsanın gözüne bakıyor bu alet ve kimliğini tespit ediveriyor. Yahu ben davaya girmek istesem, alet beni gözümü okumaya çalışınca bir anda çıldıracaktı büyük ihtimalle. Retinayı tarıyormuş. Ben ise öylesine şaşı bakıyorum ki, retinam bir göz kırpışı süresince neredeyse 80 günde devrialem yapıyor. Gidip geliyor sağa sola. Makine benim gözümü yakalamaya çalışırken umudunu kaybedecek ve büyük ihtimalle de düz kontak yapacaktı. Tabii ondan sonra da mahkeme erteleneceğinden herkes beni vatan haini olarak damgalayacak, hayat boyu sanki yeterince derdim yokmuş gibi bir de bunun yükünü omuzlarımda taşımam gerekecekti. Büyük bir kazanın eşiğinden döndük, Hürriyet üst yönetimine aldıkları bu isabetli karar nedeniyle teşekkür ediyorum.

***

İtalyan gazeteciler davaya alınmadı. Herkes bunu bizim gazetecilere Roma'da yapılan saldırılara ve onların PKK yanlısı tutumuna bağladı. Hayır efendim hayır. Gerçek başka. Mehkeme girişinde alınan önlemler arasında ten kokusunu alan bir makine de var. Ten kokusundan kimlik saptıyor. Ancak herkesin bildiği gibi İtalyanlar sabah erken saatlerde normal ten kokusuna sahip değillerdir. Ortalama bir İtalyanın teni sabah saat 9.00 ile 12.00 arasında yüzde 80 sarmısak, yüzde 20 ise soğan kokar. Makine bu kokular nedeniyle ortalama İtalyanın kimliğini ten kokusuna dayanarak mümkün değil ölçemez. İşte sadece bu nedenle İtalyanlar mahkemeye alınmadılar.

***

Bu dava Türk adli sisteminde bir dönüm noktasını oluşturacak. Bizim hukuk adamlarımızda kendileri dışında insanların konuşurken el kol hareket ettirmelerine karşı bir antipati vardır. Ben bunu ilk kez Hukuk Fakültesi'nde asistanlık yaparken fark etmiştim. Asistanlığımın altıncı ayında kürsü başkanım bir gün beni odasına çağırdı ve ‘Serdar Bey yaklaşık altı aydır birlikteyiz, ben bir gün bile sizin ne dediğinizi anlamadım. Konuşurken durmadan elinizi kolunuzu salıyorsunuz, sinir bozuyorsunuz. Lüften fazla hareket etmeden konuşun’ dedi. İkinci olayım ise bir arkadaşın boşanma davasında şahitlik yaparken oldu. Mahkemede elimi hafif kaldırdım diye mahkeme başkanı beni azarladı. Şahit değil de sanık olsaydım mutlaka kürsüden inip beni bir güzel dövecekti. Kendisine her rastladığımda elini öpüp ‘Berhudar ol oğlum’ lafını duymak zorunda olduğum Profesör Doktor Kurthan Fişek'in de yazdığı gibi Abdullah davada durmadan elini kolunu salladığı halde mahkeme başkanı onu hiç azarlamadı. Bundan sonra bir davaya girersem -ki bu kez şahit olmakla yetinmem zor gözüküyor- elimi oynattığımda azar işitirsem Apo'yu örnek göstereceğim ve ona tanınan töleransın bana da tanınmasını talep edeceğim.

***

Tabii ki karısını suçlayacak, başka kimi suçlayacaktı. Aferin Abdullah iyi yaptın, ben de senin yerinde olsaydım Rana'yı bir güzel satar, yaptığım ve yapmadığım her şeyi ona yükleyip başını yakardım. Normal durumlarda kadınlar bizim başımızı yakıyor mahkeme günü de biz onları yakmışız çok mu acayip yani? Katil olsa bile sonuçta Abdullah da ezilmiş bir koca ve ezilmiş kocalar da ilk fırsatta karılarından öç alma hakkına sahipler.

***

Dava bir an önce sonuçlansa iyi olacak. Aslında televizyonlar daha ilk gün ‘Aslında dava bugün fiilen bitti’ dediler. Bitmedi, yine sürdü. Üçüncü gün ‘Bugün dava aslında fiilen sonuçlandı’ dediler, umutla ertesi günü bekledim, baktım yine sürüyor. Gazetecilerin nedense bir aceleleri var dava bitsin diye. Bulundukları kasabada galiba fazla gece yaşamı yok, bir an önce İstanbul'a dönmek istiyorlar. Benim meselem ise başka. Abdullah konuştukça dış düşmanlarımızın sayısı artıyor. Rutin düşmanlarımız Yunanistan, İran, Suriye'ye şimdi de Almanya, ingiltere, Hollanda eklendi, Bu gidişle tek bir dostumuz Pakistan kalacak. Onlardan da ben hoşlanmam. Lütfen bu adam artık sussun!



Yazarın Tüm Yazıları