BİR yazı konusu: Benim ‘‘akıl defterimden’’ notlar kullanarak yazı yazmamın imkansız olduğu üzerine ilerde bir yazı yazılacak.
Bu böyle, çünkü konu ben olduğumda ‘‘akıl defterimden’’ lafı bir oxymoron'a (yani yan yana kullanılması imkansız ve kullanıldığında da saçma olan iki kelimeye) dönüşüyor. Bu konu okuyucuya detaylı olarak anlatılacak ve oxymoron meselesini daha da açmak için örnekler çoğaltılacak.
*
Sadece Türk'üm, bunun dışında ne doğru olabildim ne de çalışkan. Bu nedenden dolayı hafta içinde genel yayın yönetmeninden bir randevu istenilecek ve bir ihtimal görüşme talebi kabul edildiği takdirde bu eksikliklerim nedeniyle ondan özür dilenecek.
*
Hayattaki en büyük emelim ne biliyor musunuz? En büyük emelim 2425 sayılı olduğu söylenen ve gizli tutulmakta olduğu belirtilen kanuna muhalefet suçuyla yargılanmak. Evet bunun olmasını çok istiyorum çünkü bu dava açıldığı takdirde her şey hem çok absürd hem çok şık olacak. Daha da komiği eğer gizli tutulmakta olan kanuna muhalefetten yargılandığım davada yapacağım savunma nedeniyle bir de beraat edersem siz o zaman görün olacakları. İşte o zaman kimse benim bileğimi bükemez yemin ediyorum.
*
Atatürk'ün yazdığı, devlet sırrı olarak saklanan bir kitabın var olduğunu ve bunun da din konusu ile ilgili olduğunu açıklayan Kenan Evren ile ilgili haberi okuduktan sonra akıl defterime düştüğüm not: Emekli generallerin konuşmaları mutlaka engellenmeli. Yok eğer illa da demeç vermekte ısrar edeceklerse de o anda emekli olmayan generallere ‘‘Şöyle diyeceğim, ne dersiniz’’ diye sormaları mecbur hale getirilmeli. Ha bu arada Türkiye söz konusu olduğunda ‘‘emekli general’’ lafı da bir oxymoron'dur, bu da bilinsin yani.
*
Artık yaşımı başımı aldım. Hayatta yeni sorumluluklarım da var. Dolayısıyla çocukça yazılar yazmayı bırakıp artık ağır ve derin konular yazmak zorundayım. Hafta içinde Hasan Cemal'e telefon ederek kendimi nasıl ağır ve derin olmaya zorlayabilirim, bu konuda fikirlerini alacağım. Bu konuda o da bana yardımcı olamazsa bilin ki bende hiç ümit yok artık.
*
Dün genel yayın yönetmenini nihayet görme imkánım oldu. Kendisine ‘‘Çok özür dilerim Türk olmayı başardım ama ne yazık ki doğru ve çalışkan olamadım. Kusuruma bakma’’ dedim. Cevap vermedi bana. Bir süre sessizce baktı suratıma. Sonra suratına bir gülümseme yayıldı. Ne yazık ki tüm ısrarlarıma, yalvarmalarıma rağmen hangi sessiz espriye güldüğünü bana anlatmadı. Espriyi paylaşmadı benimle ve ne yazık ki şimdi ben bunun ne olabileceğini öğrenmeye takmış durumdayım kafamı.
Not: Gerekirse tüm yaşamımı bu işe adayacağım bunu da bilin diye mutlaka not koy eğer ilerde bu konuda bir yazı yazmaya karar verirsen.