Saatte 70 kilometre koşmaya alıştığı taşradan şehre göç etti, şu anda hayatının varoş aylarını yaşıyor; çünkü değil koşmaya bence nefes almaya yetecek kadar yer bile yok evde.
Ha bu arada bunu herkes bilmek zorunda değil tabii ki, o nedenle hemen hatırlatmalıyım ki Afet bir köpek.
30 kilodan fazla. 70 metrekare alanda o gövdedeki bir köpek, iki kedi, Rana ve ben var olma savaşı veriyoruz.
Evde Rana'nın dergileri var. Bunlar 40 küsur ton kadar ediyorlardır; o nedenle de ev 70 değil fiilen taş çatlasa 10 metrekare etmez.
O kadar dar alanda Afet ile Bilican sürekli oyun oynamaya çalışıyorlar.
Bilican dişi bir kedi ve aynı zamanda had safhada şizofren.
Ben onu üç yıldır bir tek kez bile sakin yürürken görmedim.
Sürekli bir şeylerden kaçıyor.
Onu devamlı etrafına anormal kuşkulu bakışlar atıp kaçarken gördüm ben.
Ev tamamen boş olsa bile kaçıyor o. Hayalinde düşmanlar var muhakkak. Birkaç kez Xanax vererek sakinleştireyim dedim ama yakalayamadım ki zorla tıkayım ağzına ilacı.
O hayalindeki düşmanlardan kaçtıkça Afet de onu kovalamaya çalışıyor.
O kovaladıkça da kavga çıkıyor ve kavga çıktıkça da Afet bir güzel dayak yiyip oturuyor aşağıya.
Size bir şey söyleyeyim mi, köpeklerin kedilerden daha güçlü olduğunu söyleyen bütün tezler yanlış, bunu bilmenizi istiyorum.
Ruh hastası bir kedi ile 30 küsur kiloluk bir köpeğin en fazla 10 metrekare boş alanı olan kapalı bir alanda oyun oynamayı hálá başarabilmeleri bir mucize.
Ama daha da büyük mucize, onların bugüne kadar tek bir şeyi bile kırmadan bu işi başarmış olmaları.
Gece dışarıya her çıktığımızda, geri dönerken evi bıraktığımız gibi bulmayacağımız sonucuna kendimizi hazırlamış olarak kapıdan içeriye adımımızı attık.
Ne büyük bir mucizedir ki bu ev bugüne kadar hep aynı kaldı.
Bir de tabii Silvester var evde.
Ona kimse dokunmuyor; çünkü o ölmüş taklidi yapıyor.
Köpeğin onunla da bir sorunu yok; çünkü o bile, aptal olmasına rağmen ölü kedilerin eğlenceli olmadıklarını fark etmiş durumda.
Silvester ile Afet arasında tek sorun Afet'in onu bacağıyla arada bir ‘‘acaba bu şey yaşıyor mu’’ diye dürtükleyip kontrol etmeye çalıştığı zaman yaşanıyor.
Afet aslında hálá bilimsel anlamda bebek olarak tanımlanıyor. Kendi vücudunun ve gücünün farkında değil. Bu yüzden de ayağıyla 5 kilodan fazla olmayan bir kediye yüklenmesinin yaratabileceği acıyı da hesaplayamıyor gayet tabii ki.
Silvester sadece o anlarda yaşama geri dönüyor, birkaç dakika Afet'i pataklıyor ve sonra yeniden ölü taklidi yapmayı sürdürüyor.
*
Evde sürekli bir Tom ve Jerry sendromu yaşanmakta anlayacağınız.
Gece yataktan su içmek için kalktığımda, istisnasız her zaman bir hayvana basıyorum, onlara basmadan yürüyebilmem mümkün değil.
Minik çığlıklar atıyorlar ama bugüne kadar hiçbirisinde kalıcı maddi hasar olmadı.
Manevi hasarlarının ise hayli fazla olması gerekiyor ama bununla da ben ilgilenmiyorum; çünkü hatırı sayılır derecede manevi hasar bende de var ve onlarda da aynı derecede manevi hasarın bulunmasında en azından benim açımdan hiçbir sakınca yok.
İşte durum böyle, aileden son haberler aktardığım gibi.
Kimseyi katiyen ilgilendirmeyen şeyler bunlar biliyorum ama ne yapayım, acele yazı konusu bulmam lazımdı ve ne yazık ki bir konu aklıma gelmedi.
Ha unutmadan söyleyeyim, bir gelişme daha var.
Rana dar alanda olsa dahi ailedeki sayının artmasının iyi olacağını düşünüyor nedense.
Benim için felaket olabilecek bu tür bir gelişme, onun için mutluluk kaynağı olabiliyor.
Şimdi de tutturmuş, illa da bir lap-dog alacağım diye.
Hani şu sürekli kucakta oturup ses çıkarmayan köpekler var ya onlardan istiyormuş bu sefer de.
Çare yok, alacağız bunu da.
Bunun tek avantajı, yakında Hürriyet'ten atıldığım takdirde aç kalmayacak oluşumdur; çünkü evin kapısına ‘‘part-time Hayvanat Bahçesi’’ yazarsam gezmeye gelenlere acayip bir şov çekeceğimizi de garanti ediyorum.