Gazeteci olunmaz, gazeteci doğulur demişler. Çok da iyi demişler çünkü gerçekten de öyle bir durum var. Bakın ben gazeteci doğmuşum, bu yüzden kendimi tutamayarak her yerde haber peşinde koşuyorum.Sayın okuyucularım. Gazeteci olarak vazifem sizi bilgilendirmektir bunun idraki içindeyim.Onun için bugün 365 gündür merak edip durduğunuz şu soruların cevabını vereceğim:1- Serdar Turgut'un genişletilmiş ailesinde ruh sağlığı son bir yıl içinde iyiye giden olmuş mu?2- Ailenin fertleri ‘Yaş ilerledikçe insanlar olgunlaşır, ağırbaşlı olur’ tespitini doğrular durumdalar mı?3- Aşırı içki ve sigara sağlığa zararlı mı? Aile fertleri içinde sigara ve içkiyi azaltan var mı?Net bir şekilde ifade etmek gerekirse bütün bu sorulara özet olarak vereceğim cevap ‘HAYIR’dır.Anlayacağınız bizim aile cephesinde her şey son derece normal durumda.* * *Son iki yıldır şeker bayramları sonrasında aile raporumu vermem bir gelenek haline geldi.Bizim aile fertleri birbirine çok bağlıdır. Çok severiz birbirimizi.Yılda sadece bir kez, üç veya dört saat boyunca birlikte olmamıza borçluyuz bunu.Her aileye bunu tavsiye ederim. Yılda bir kez birlikte olursanız aile içi kavga, düşmanlık, sevgisizlik gibi bir olayın meydana gelmesine manen ve maddeten imkan yok, bunu bilin.Zaten biz istesek de kavga edemiyoruz çünkü daha merhaba deyip oturmadan rakılarımız yanımıza konuluyor.Şimdi burada açıklıyorum. Benim amcam Orhan Turgut dünyanın ilk kadehi en hızlı içme rekorunun sahibidir.İlk duble rakısını 30 saniye içinde bitiriyor, yemin ediyorum abartmıyorum.Biz de ona uyalım diyoruz ve aile toplantısının daha onuncu dakikasında herkes ikinci dublenin yarısına geldiği için kimsede istese de kavga edecek hal kalmıyor.Doktorlar geçen yıl Orhan Turgut'a içkiyi tamamen yasaklamaya çalıştılar. Ancak onun ilk dubleyi içiş hızını görünce tıp alemi ikiye bölündü.Bir grup ‘Bırakın ne hali varsa görsün’ diyenlerden oluşuyor. Bu grubun başını ailedeki doktorlar çekiyor.İkinci gruptakiler ise hala daha bilime inanmakta ısrarlı olanlardan oluşuyor. Onlar da günde beş duble içki içmesine izin verdiler onun.Diyeceksiniz ki bu nasıl şey, bir doktor beş duble içkiye müsaade edebilir mi?Edebilir, çünkü ben babam ile Orhan'ın bir keresinde tam 16 duble rakıyı içtiklerini gördüm.Üstelik o gece çok geç saate kadar da oturmamışlardı.Ve daha da üstelik bu olay iki yıl önce yani onlar 70 yaş civarındayken olmuştu.Diyorum size de inanmıyorsunuz, bu ailenin genetik yapısında muazzam bir bozukluk var yemin ediyorum.* * *Uzun süre sohbet etmedik aile yemeğinde.Hepimizin en çok güldüğü hikaye doktor büyüğümüzün anlattığı olaydı.Olay Neyzen Tevfik ile ilgili.Neyzen yine rahatsızlanarak hastaneye düşmüş.Doktor ona rakıyı kesinlikle yasaklamış.Ve ondan bir daha içmeyeceğim diye söz vermesini istemiş.Neyzen de sözüne çok sadık olduğundan çok istediği halde ağzına içki koymamaya başlamış.Fakat kafayı bulamıyor ya, ney de çalmamaya başlamış.Doktorlar ona yalvarıyorlarmış biraz çalsın diye ama nafile, adam ney'ine de küsmüş.Sonra bir akşamüstü hastane koridorlarında o güzel ney sesi yankılanmaya başlamış.Doktorlar Neyzen'in odasına koşmuşlar, bir bakmışlar ki adam döktürüyor.Onun kafayı bulmadan çalmayacağını bilen doktor ‘‘Ne yaptın sözünde durmadın mı yoksa’’ diye sorunca.Neyzen ‘‘Olur mu doktor bey. Ben size ağzıma içki koymayacağım demiştim. Ama şuradaki lavman aletini görüyor musun o bütün sorunları halletmeye yaradı’’ demiş ve çalmasını sürdürmüş.İşte bu hikayeye herkes çok ama çok güldü.* * *Amcam yeni aldığı köpeğini arabasını miras olarak bırakmaya karar vermiş. Girişimlerini başlatmış. Hukukçular köpeğin anne ve babası tespit edilebildiği takdirde arabayı köpeğine bir ihtimalle de olsa bırakmasına izin verilebileceğini söylemişler.Bu arada aynı amcam köpeğiyle de gayet rahatlıkla sohbet ediyor. Ben köpeğiyle bu kadar güzel konuşabilen sadece bir tek insan daha biliyorum. Onun adı ‘Son of Sam’. Kendisi şu anda New York'ta Ryker cezaevinde müebbet hapis yatıyor. ‘Son of Sam’ 1970'li yıllarda altı veya yedi kadını birbiri ardına doğradı. Yakalandığında da köpeğiyle konuştuğunu ve öldürme emirlerini ondan aldığını söyledi.Bu arada o gece bir panik de yaşandı.Yemekten sonra misafir salonunda oturuyorduk.Birden babamım 15 dakikadır ortalıkta olmadığını fark ettik.Herkes panik içinde onu aramaya başladı. Panikledik çünkü babam yeni yılın ilk gününde 1998 içinde intihar edeceğini aileye açıklamıştı.Hayır intiharına itirazımız yoktu da, ya o gece bunu yaptıysa diye korktuk.Daha içkilerimizi bile bitirmeden bizi uğraştıracak olması tatsız geldi hepimize.Babam sırf bize kötülük olsun diye böyle bir şeyi de planlayabilirdi, bunu da hepimiz biliyorduk.Neyse sonra onu mutfakta gizli hizli dondurmalı pasta yerken bulduk.Sonra da gelip içkilerimizi yudumlamayı sürdürdük.