BUNDAN birkaç hafta önce, kapitalizmin kalesi olan ülkelerde finansal kuruluşların, sınırlı sorumlu da olsa, devletleştirileceğini kim düşünebilirdi ki?
Ama, hepimizin gördüğü gibi, oluyormuş böyle şeyler. Şimdi asıl korku, bunun reel sektöre sıçraması.
"Ne olacak, fabrikalar da mı devletleştirilecek" demeyin, olmadık şeyler de olabiliyormuş. Birkaç ay sonra, "X holdingi devlet satın aldı" haberini duyabiliriz. Bunun olması için de krizin reel sektöre sıçraması, ki kıyısından kenarından gerçekleşiyor, ve kafalardaki korku bunu mümkün kılıyor. Türkiye’de, her ne kadar devlet büyüklerimiz küresel krizin bizi teğet geçeceği iyimserliği içinde olsa da, bundan etkilenmemek, defalarca söylediğimiz gibi, mümkün değil. Bazı patronlar, krize ilk tepki olarak, işçi çıkarma yolunda gidebiliyor ve gidiyor. Krizin etkilerini önceden sezmek ve buna tavır geliştirmek önemli bir meziyet, ama önlem olarak önce çalışanlara yoğunlaşmak, kendini ayağından vurmaktan farksız.
Geçen hafta bir araştırma şirketinin İzmir, Manisa, Denizli, İstanbul, Tekirdağ, Bursa ve Ankara’da 120 şirkette yaptığı bir çalışma da, patronların aslında eleman çıkarma konusunda duyarlı olduğunu gösteriyor.
Bilinçli patron
Prometheus Danışmanlık’ın araştırmasına göre, "Ekim ayı içinde eleman çıkarma gündeminizde mi" sorusuna, katılımcı şirketlerin yüzde 65’i ’hayır’ derken, yüzde 20’si izlemede oldukları ve yüzde 15’i de eleman çıkarmak için ön çalışma yaptıklarını söylemiş. Şirketlerin yüzde 70’i yeni eleman almadıklarını, yüzde 10’u eleman aldıklarını, yüzde 20’si zorunlu pozisyonlarda aldıklarını belirtmiş.
Araştırmada, şirketlerin yüzde 30’u kriz yönetimine geçtiğini ve yüzde 55’inin ise belli alanlarda kriz yönetimi çalışmalarına başladığı ortaya çıkıyor.
2001 krizinde şirketlerin büyük kısmı eleman çıkarmamak için insan kaynakları politikalarına yönelik çeşitli uygulamalara gitmişti; çalışma sürelerini kısaltıp ona göre ücret ödemek, ya da çalışanları üretimin azaldığı bölümlerden farklı departmanlara kaydırmak, fazla mesaileri kaldırmak, yıllık izinlerini kullandırtmak gibi. Önlem amacıyla, toplumsal etkiyi göz ardı etmemek gerek. Krizler yaşayan bir ülke olarak, bunu yeterince biliyoruz.