BU da olmasaydı ne yapardık, bilmiyorum. Bu sözün içeriğini tartışacak halimiz yok, ama insanlar üzerindeki etkisi kesinlikle tartışılmalı. Ne zaman bir açmaza, çaresizliğe düşsek, hemen Allah’a havale ediyoruz. Neden? Çünkü yapacak bir şey yok. O zaman bırak Allah’a...
Eğer buna kadercilik derseniz, ben de bunun kadercilikle son noktada buluştuğunu söylerim. Çünkü, "Allah büyüktür" lafı ile yaptığımız, aslında yapabileceklerimiz yadsıyıp, kadere sığınmak. Acizlik... Kendine karşı ikiyüzlülük...
Bu konuyu niye mi tartışıyoruz? Eurobarometre kamuoyu araştırmasına göre krizin başlangıcından itibaren yüzde 12 istihdam kaybı yaşayan Türkiye’de halkın çoğunluğu iyimserliğini koruyormuş. Yani, krizle beraber 71 milyonluk Türkiye’de 8 milyon 552 bin kişi işinden olmuş ve hala iyimserler. Yok, yanlış anlaşılmasın, iyimserliğin sihrine ben de inanıyorum. Umudun sönmemesi gerektiğine de... Hatta, "İyi düşün iyiyi bul" geyiğine de... Ama...
Biz araştırmanın devamına da bakalım. Araştırmaya katılan Türklerin yüzde 44’ü de kriz nedeniyle ailelerinden, akrabalardan ya da yakın arkadaşlarından birinin işini kaybettiğini belirtmiş. Bunun AB ortalaması ise yüzde 36. Türkiye’de krizden endişeli olduklarını belirtenlerin oranı ise yüzde 34. Yani, kalan yüzde 56 endişe duymuyor. Kriz döneminde yüzde 17 istihdam kaybı yaşayan İspanya’da yüzde 65’i, yüzde 4 istihdam kaybı yaşayan Yunanistan’da ise halkın yüzde 40’ı endişeli.
Kriz arsızı
Aklıma başka bir araştırma daha geldi. Yine Eurobarometre yapmıştı. 2007’nin sonbaharında yapılan araştırmanın sonuçları da çok ilginçti. Mesela, araştırmaya göre, Türk halkının yüzde 70’i hayatından memnundu. Katılımcılara göreyse, Türkiye’nin en büyük sorunları ise terörizm ve işsizlikti. Bu araştırmayla ilgili bir not daha düşmekte yarar var sanırım. 2007’de, yani dünyada krizin başlangıcı olarak kabul edilen yılda, Türkiye’de gelecek bir yılda hayatlarının daha iyiye gideceğini söyleyenlerin oranı yüzde 34 olmuş. Dünden bugüne bakarsak, hayatımızdaki ekonomi terimleri işsizlik ve kriz etrafında dönüyor. İşsizlik... Kriz... İşsizlik... Bunlara karşı bir toplumsal bağışıklık geliştirdik sanırım.
Peki, bu iyimserliğin altında yatan iyileşme sinyalleri mi? Piyasalardaki hareketlenmeler etkilerini yavaş yavaş gidermeye başladığını gösterse de kriz bitmedi. Evet, uzmanlar piyasaların bu iyileşmeyi satın aldığını söylüyor. Ama unutmamak gerek, borsada satın alınan bir beklentidir, umuttur. Bu beklenti kesin olacak anlamına gelmiyor. Yani, yine dibe vurma ihtimali var. Ki, Dünya Bankası uyarıyor, kriz geride kalmış değil. 2009’de küresel bazda yüzde 3 küçülme yaşanacak. Türkiye’de?
Yılın ilk çeyreğinde, TÜİK’e göre yüzde 13.8 daraldı. Peki, yılın genelinde ne olacak? Deloitte’ın 2009’un ilk yarısının değerlendirildiği raporuna göre, Türkiye ekonomisi IMF’li bir senaryoda dahi, bu yıl yüzde 5,5-6 oranında küçülecek. Ekonomin gelecek yıl 2-3 büyümesi bekleniyor. Tabii, her şey iyi giderse...
İyimserliğin sihrini yok sayamayız, ama tepkisizliği de... Öyle ya da böyle, yüzde 66’lık iyimserlere katılıyorum, bu kriz elbette bir gün bitecek. Soru şu: Ne kadar zarar verecek ve ne zaman bitecek? Yurdum insanının iyimserlik oranı yüzde 20’ye düştüğü zaman mı?