Paylaş
Ancak tercih edilecek doğum yöntemi diğer konular kadar netlik kazanmayabilir. Doğumun hem bebeğin sağlığı için uygun hem de anne için kolay olması dilenir. Bu sebeple de anne adayları normal doğum ile sezaryen doğum arasında tereddüt yaşayabilir. Ancak sağlık koşulları uygun olduğu sürece epidural analjezi ile normal doğum ağrısız olarak gerçekleştirilebileceği gibi zorunlu sezaryen doğumda da epidural anesteziyle bebeğiniz dünyaya geldiği anda görmek mümkün olur. Epidural anestezinin ne demek olduğunu ve her iki doğum yöntemindeki avantajlarını, Ankara Koru Hastanesi doktorlarından Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Bahar Şentürk‘le konuştuk.
Epidural normal doğum nedir?
Epidural, ağrının hissedilmesini engelleyen, bölgesel bir anestezidir. Belde bulunan epidural boşluğuna lokal anestezi yapılarak gerçekleştirilir. Bu işlemin ağrılarınızı gidermesi ortalama 5 ila 30 dakika arasında sürebilir. Anestezi etkisindeyken ağrı hissetmeseniz de kasılmaları hissedebilir ve gerektiğinde ıkınarak bebeğinizi doğum kanalına itebilirsiniz. Anestezi türüne bağlı olarak doğum esnasında yürüyemeyebilirsiniz. Ancak doğum sonrasında yürümede herhangi bir zorluk oluşmaz.
Epidural sezaryen doğum nedir?
Anne ya da bebeği etkileyebilecek bir sağlık durumu bulunduğu zaman doktorunuzun tavsiyesi ile sezaryen doğum gerçekleştirebilirsiniz. Ancak sezaryen doğum gerçekleştirmeniz, bebeğinizin ilk ağlayışını duymanıza engel değildir. Epidural anestezi ile doğum esnasında uyanık olursunuz. Uyanık olduğunuz için de doğum öncesinde pratiğini yaptığınız nefes tekniklerini rahatlıkla uygulayabilirsiniz. Bebeğiniz doğduğu anda onunla ten tene temas gerçekleştirebilirsiniz. Eşiniz de yanınızda bulunabilir ve bilinciniz açık olacağı için bu heyecanı birlikte yaşayabilirsiniz.
Epidural doğumun avantajları nelerdir?
Prenses doğum olarak da adlandırılan bu doğum yönteminin avantajları:
-Bilinç açıkken gerçekleştirilen en ağrısız doğum yöntemidir.
-Sağlık sebepleri dolayısıyla mecburi olarak sezaryen doğum gerçekleştirilse bile bebeği doğduğu anda görme imkânı sağlar.
-Anestezi sadece belirli bir bölgeyi etkiler, bu nedenle doğum sırasında uyanık olunur.
-Doğum başladıktan sonra sezaryene gerek duyulursa ya da doğum sonrası tüp bağlatmak istenildiği zaman yerleştirilmiş olan epidural anestezi bu işlemler için kullanılabilir.
Epidural doğumun riskleri nelerdir?
-Doğumu takip eden 24-48 saat içerisinde baş ağrısı hissedilebilir.
-Düşük bir ihtimalle cilt enfeksiyonu geçirilebilir.
-Epidural için kullanılan ilaçlar kan basıncını geçici olarak düşürebilir, bebeğinize kan akışını azaltabilir ve onun kalp atışını yavaşlatabilir.
-Doğumun ikinci evresi olan itme aşamasının uzamasına sebep olabilir.
-Bazı durumlarda forseps ya da vakumla devam edilmesi gerekebilir.
Epidural anestezi bebeğinizi etkiler mi?
Yapılan araştırmalar, bu doğum yönteminin bebeğin sağlığını olumsuz açıdan etkilemediğini göstermektedir. Ancak doğumdaki birçok faktör yenidoğan sağlığını etkileyebilmektedir. Verilen ilacın dozajı ya da doğum süresi gibi faktörler her bebekte farklı etki gösterebilir. En sık görülen yan etkisi hipotansiyon, yani düşük tansiyondur. Yüksek dozda ilaç verildiği zaman bu durumla karşılaşılabilir. Tedavi edildiği taktirde anne ya da bebek üzerinde olumsuz etki bırakmaz.
Kimler epidural doğum yapamaz?
-Anormal derecede düşük kan basıncına sahip olan kişiler.
-Kan dolaşımında enfeksiyonu bulunanlar.
-Enjeksiyonun yapılacağı sırtın alt kısmında cilt enfeksiyonu bulunanlar.
-Daha önce lokal anesteziklere karşı alerjik reaksiyon göstermiş bünyeler.
Hangi doğum yöntemini seçerseniz seçin doktorunuza sağlık koşullarınız hakkında bilgi vermeyi ve anestezi uzmanının tavsiyesini almayı ihmal etmeyin.
PLASENTA NEDİR
Hamileliğin başlangıç aşamasından doğuma kadar hem annenin sağlıklı bir hamilelik süreci geçirmesini sağlayan hem de bebeğin anne karnında düzgün bir gelişim göstermesine yardımcı olan yapı, plasenta olarak adlandırılmaktadır. Plasenta, geçici bir organdır. Plasenta, hamilelikte anne ile bebek arasındaki besin alışverişini sağlar. Rahim içerisinde bebekle birlikte büyür ve doğumdan sonra vücut dışına atılır. Doğumdan sonra göbek kordonunun kesilmesiyle bebeğin plasenta ile olan bağı sona erer. Plasenta, anne ile bebek arasında pek çok kritik rol üstlenir. Plasentanın temel görevleri arasında gaz değişimini sağlamak, besinleri bebeğe getirirken, atık maddeleri bebekten alıp anneye taşımak ve bebeğin büyümesinde önemli rol oynayan bazı hormonları salgılamak yer alır. Plasenta glikoz, amino asit, yağ asitleri, kalsiyum ve D vitamini, oksijen ve bağışıklıktan sorumlu olan immunoglobulin G’yi (IgG) anneden bebeğe iletirken, karbondioksit ve diğer atık maddeleri bebekten alıp anneye transfer eder. Annenin kullandığı bazı ilaçların, sigaranın içerisindeki zararlı maddelerin de plasentadan geçip bebeğe ulaştığı akılda bulundurulmalıdır. Son olarak plasenta annenin kanında bulunabilecek bir enfeksiyonun bebeğe bulaşmasını önleyen bariyer görevi de görmektedir. Büyük kısmını damarların oluşturduğu plasenta yeterli gelişmediği takdirde bebekte büyüme-gelişme geriliği, preeklampsi gibi olumsuz gebelik sonuçları ortaya çıkabilir. Plasenta, rahim ağzı olarak bilinen serviksi kapatırsa plasenta previa denilen ve gebelikte kanamaya yol açabilen durum görülebilir. İkiz gebeliklerde bebeklerin plasentaları arasındaki damarsal bağlantılar bebekler arası büyüme farklılıklarına yol açabilir. Sağlıklı bir gebelik için esas rol oynayan plasentanın bebeğin ultrasonografik takibi sırasında değerlendirilmesi oldukça önemlidir.
Paylaş