Şenol Kalyoncu

Meme kanseri risk faktörleri ve tedavide güncel gelişmeler

21 Ekim 2023
Sevgili Hürriyet okurları... Meme kanseri dünyada genelinde kadınlarda en sık görülen kanser türüdür. Meme kanserinde erken teşhis ile hayatta kalma oranı büyük ölçüde artmaktadır. Her yıl ekim ayı meme kanseri farkındalık ayı olarak belirlenmiştir. Meme kanseri farkındalık ayı nedeni ile daha önce de köşemde sık sık konuk ettiğim Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Uğur Coşkun ile meme kanseri tanı ve tedavisindeki yeni gelişmeleri ile konuştum. Coşkun, önemli bilgiler verdi.

MEME KANSERİNDE GENETİĞİN ROLÜ BÜYÜK

Genetik yatkınlık meme kanserindeki en önemli risk faktörlerinden birisidir. Ailesel meme kanserleri tüm meme kanserlerinin en az yüzde 10’undan sorumludur. Her 8 kadından birisinin hayatı boyunca meme kanserine yakalandığını söyleyebiliriz. Ailesinde genç yaşta (45 yaş öncesi) meme kanseri olan bireyin bulunması, yine ailede iki taraflı meme kanseri ya da erkek meme kanseri öyküsünün olması ve meme kanseri ile birlikte yumurtalık ya da rahim kanserinin aynı kişide olması genetik risk açısından önem arz etmektedir. Bu tür risk olduğu düşünülen ailelerde BRCA-1 ve BRCA-2 testleri ile genetik yatkınlık olup olmadığı mutlaka saptanmalıdır. Meme kanserinin yüzde 6’sı, yumurtalık kanserinin ise yaklaşık yüzde 20’si bu genlerdeki mutasyonlardan kaynaklanmaktadır. Bu mutasyon saptanan bireylerde önleyici cerrahiler, hormonal tedaviler ya da yakın takip ile kanser gelişimi önlenmeye ya da erken teşhis edilmeye çalışılmaktadır. Bu mutasyonların dışında da ailesel geçiş gösteren vakalar olabilmektedir. Genetik yatkınlık dışında ileri yaş, doğum kontrol haplarının kullanılması, doğum yapılmamış olması veya ileri yaşta çocuk sahibi olunması, geç menopoza girme, aşırı alkol tüketimi, sigara kullanımı ve şişmanlık, meme kanseri gelişimi açısından önemli risk faktörleri olarak yer almaktadır.

BESLENME ALIŞKANLIKLARI RİSKİ ARTIRIYOR

Birçok kanserde olduğu gibi meme kanseri gelişiminde de beslenme alışkanlıkları son derece önemlidir. Temel olarak Akdeniz mutfağı tarzında beslenmenin meme kanseri riskini azaltan, işlenmiş gıdaların, yüksek oranda şeker içeren içeceklerin ve yüksek oranda şeker, tuz, doymuş yağ asitleri içeren gıdaların fazla tüketilmesi, meme kanseri riskini artıran beslenme alışkanlıkları olarak söylenebilir. Kuru baklagillerin haftada iki gün tüketilmesi, sebze ve meyve ağırlıklı beslenme alışkanlığının kazanılması, kırmızı et tüketiminin haftada bir ile sınırlandırılması, trans yağ asitlerinden ve sucuk, salam gibi işlenmiş gıdalardan uzak durulması, meme kanseri riskini azaltacak beslenme özellikleridir. Ayrıca bu tarz beslenmenin yanında düzenli egzersiz yapılması ideal kiloya erişimi sağlayacak olup, obezite gibi önemli bir risk faktörünün de önlenmesine imkân verecektir.

MEME KANSERİ TEDAVİSİNDE BÜYÜK GELİŞMELER

Günümüzde artık meme kanserinin hem cerrahi hem ışın tedavisi ve hem de sistemik tedavi alanlarında büyük gelişmeler yaşanmaktadır. Uygun olan birçok hastada memenin tamamının ameliyat ile çıkarılmasına gerek olmamakta, meme koruyucu cerrahi dediğimiz kısmı ameliyat yöntemi ile memenin korunması sağlanabilmektedir. Yine benzer şekilde koltuk altı lenf bezlerinin tamamının çıkarılması sonrası kolda gelişen lenf ödem durumu yeni gelişen teknikler sayesinde birçok hastada önlenebilmektedir. Sintigrafi tetkiki aracılığı ile tümörün yayıldığı ilk koltuk altı bezesi ameliyat esnasında incelenmekte, eğer burada tümör saptanmaz ise yaygın koltuk altı cerrahisinden kaçınılabilmektedir. Tümörü başka organa yayılmış hastalarda da tedavi anlamında büyük gelişmeler yaşanmaktadır. Genetik incelemesi uygun olan bazı hastalarda akıllı ilaçlar sayesinde tamama yakın iyileşmeler elde edilebilmektedir.

Yazının Devamını Oku

Laparoskopik cerrahi

14 Ekim 2023
Sevgili Hürriyet okurları... Bu hafta sizlere ‘laparoskopik cerrahi’ uygulamasıyla ilgili bilgi vermek istedim.

Laparoskopik cerrahi, hastanın ilgili bölgesine büyük bir kesi yerine küçük kesiler açarak müdahale etmeye verilen genel addır. Bu uygulama sırasında küçük bir ışıklı kamera ve ameliyat aletleri açılan deliklere müdahale gerçekleştirmek için kullanılır. Birçok tıp alanında uygulanan bu yöntem, kadın doğum ve jinekoloji cerrahisinde de yaygın olarak tercih edilir.

JİNEKOLOJİK LAPAROSKOPİK CERRAHİ

Jinekoloji alanında birçok laparoskopik cerrahi uygulamaları bulunur. Bu uygulamalar şu şekilde sıralanabilir:
Rahim miyomlarının alınması.
Yumurtalıkların alınması.
Fallop tüplerinde meydana gelen tıkanıklığın açılması.

Yazının Devamını Oku

Kadınlarda miyom ve tedavisi

7 Ekim 2023
Sevgili Hürriyet okurları... Sizlerden gelen sorular üzerine bu hafta ‘miyom’ konusunu ele aldım. ‘Belirtileri, tanısı ve tedavi yöntemleri’ hakkında merak edilenleri yanıtladım...

Miyom, kadınlarda rahim içinde kas dokusundan gelişen iyi huylu tümörlerdir. Miyomlar, rahim duvarının kas ve bağ dokusunda oluşan büyümelerdir ve kansere dönüşmezler. Genellikle 30-40 yaş aralığında çok sık görülen miyomların her zaman tedavi edilmeleri gerekmez.

MİYOM BELİRTİLERİ NELERDİR?

Genellikle belirti vermezken ve tesadüfen girilen ultrasonlarda yakalanırlar. Ancak rahmin kasılma yeteneğini olumsuz etkilemesine bağlı olarak doktora en sık başvuru nedeni ise düzensiz, uzun, şiddetli kanama ve bunun yol açtığı kansızlıktır. Çoğu zaman hastalar, kanamaların normal olduğunu düşünüp adaptasyon geliştirdiklerinden karşımıza derin anemi, erken yorulma gibi şikâyetler ile başvurmaktadırlar. Büyük miyomlar ise karında şişlik, ağrı, hazımsızlık, kabızlık, gaz şikâyetlerine sebep olmakla birlikte idrar torbasına baskı yaparak sık idrara çıkma, böbrek problemlerine neden olmaktadırlar.
Rahim içindeki saplı miyomlar ise bazen vajinadan rahim kavitesinin dışına çıkarak, ilişki sonrası kanama, enfeksiyona bağlı olarak kötü koku ve akıntıya sebep olabilirler.

MİYOMLARIN TANISI

Tanıda öncelikle hastanın ayrıntılı hikâyesi alınır ve belirtiler sorgulanır. Sonrasında pelvik muayene ve ultrason ile çok rahat tanı alabilmektedirler. Tanı ve tedavi aşamasında üç boyutlu USG, MR ve tomografiden de yararlanılabilir.

MİYOMLARIN TEDAVİ YÖNTEMLERİ

Yazının Devamını Oku

Okul başarısı beslenmeye bağlı

30 Eylül 2023
Sevgili Hürriyet okurları... 11 Eylül’de ilk ders zili çaldı, çocuklarımız okullara başladı. Bu süreçte bir aya yaklaşmış olsak da öğrenciler hâlâ okula uygun olan yaşam biçimine geçmekte biraz zorlanabiliyorlar. Uyku düzeni ve kahvaltı en önemli hususlardan. Bu hafta çocukların okul başarılarını etkileyen hususları Diyetisyen Neslihan Öztürk Aktepe ile konuştum işte verdiği önemli bilgiler...

Çocukların en çok zorlandıkları konulardan ilki ‘uyku düzeni.’ Çocukların okulda başarılı olması ve bağışıklığın güçlü olması için mutlaka akşam en geç 21.00’de uykuya gitmiş olmaları gerekli. Büyüme hormonu akşam 21.00 sonrası salgılanıyor ve vücudumuz kendini resmen tamir etmeye başlıyor. Geç saatte uyuyan çocuklarda derslerde konsantrasyon sorunları yaşanabilir. O nedenle erken saatte uyku mutlaka olmalı diyoruz. Diğer önemli konu ise ‘sabah kahvaltısı.’ Kahvaltı yapmayan çocuklarda, derste motivasyon düşüklüğü, uyuklama hali, yorgunluk, açlığa bağlı karın ağrısı görülebilir. O nedenle çocukların derslerde başarıyı arttırmak için sabah mutlaka güzel proteinli bir kahvaltı yapması gerekir. Sağlıklı beslenme ve yaşam tarzı, çocukların büyüme ve gelişmelerinde etkili olduğu kadar, okuldaki başarıları için de çok önemli bir yere sahiptir. Sağlıklı ve yeterli beslenmeyen öğrencilerde, dikkat dağınıklığı, öğrenmede güçlük, davranış bozuklukları, karın ağrısı, baş ağrısı, mide bulantısı, uyku hali gibi sağlık sorunları ortaya çıkmaktadır. Bu saydığım sağlık sorunlarına bağlı olarak da okulda devamsızlık artar ve okul başarısı zincirleme olarak azalır.

OKULDA BAŞARIYI ARTTIRABİLMEK İÇİN NELER YAPMALIYIZ?

-Çocuğunuz haftada 3 gün balık yemiyorsa, her gün balık yağı almalı ki kişisel performansı, matematik zekâsı ve okuma-yazma becerisi artsın.
-Demir, çinko, A ve D vitamini alımları yeterli değilse takviye alımı için doktorunuza danışınız.
-Kalsiyumun en iyi emildiği saatler gece saatleridir. Kalsiyum, güçlü kemikler için şarttır. Gece yatmadan 2 saat önce 1 bardak süt içerek kalsiyum alımını arttırabilirsiniz.

Yazının Devamını Oku

İmplant uygulamasında merak edilenler

23 Eylül 2023
Sevgili Hürriyet okurları... Bu hafta konumuz diş sağlığı ve implant uygulamaları. Konuğumuz ise Ankara Mega Avrupa Diş Kliniği doktorlarından diş hekimi Erkan Kara. Çeşitli nedenlerle kaybedilen dişlerin yerine uygulanan implant konusunda merak edilenleri Kara’ya sordum. İşte implant soruları ve yanıtları.

İMPLANT NEDİR?

İmplant, eksik olan dişlerin fonksiyon ve estetiğini tekrar sağlamak amacıyla çene kemiğine yerleştirilen ve protezlere destek için yapılan yapay diş kökleridir. Eksik dişlerin yerine yapılan, uzun ömürlü ve yaşam boyu kullanılabilecek bu yapay köklerin üzerine yapılan sabit ya da hareketli protezler, hastanın çiğneme fonksiyonunu ve estetiğini yerine getirir.

İMPLANT TEDAVİSİ HANGİ DURUMLAR DA UYGULANIR?

Hiç diş olmayan alt ve üst çenelerde, aşırı kemik erimesi sonucunda hastanın tam protezini kullanamadığı durumlarda protez yerleştirilen implantların üzerine oturtularak tutuculuğun artması sağlanır. Büyük azı dişlerin kaybında arka bölge dişsiz sonlanıyorsa, hastalara takılıp çıkarılabilen, bir bölümlü protez yerine birkaç implant üzerine sabit bir köprü yapılabilir. Uzun dişsiz boşluklarda yapılan köprülerin gövdelerinin uzun olması sorun oluşturmaktadır. Dişsiz bölgeye uygulanacak bir ya da birkaç implant ile uzun köprülerin desteği ve dayanıklılığı arttırılabilir. Tek bir dişin kaybı durumunda, kaybolan dişin her iki yanındaki dişleri küçültmeye gerek kalmadan eksik diş yerine tek bir implant yerleştirilerek üzerine tek bir kaplama yapılabilir.

DİŞ İMPLANTI YAPTIRILMADAN ÖNCE NELERE DİKKAT EDİLMELİ?

İmplant vidaları belirli kalınlığı ve genişliği olan yapılardır. Bu nedenle implant konulması öngörülen bölgede, çene kemiğinin, bu implant vidasını kabul edecek yükseklik ve genişliğe sahip olması gerekmektedir. Kemiğin kalitesi de implant başarısını etkileyen faktörlerden birisidir. Ayrıca tedaviden önce ve implant ağızda kaldığı sürece diş etlerinin tamamen sağlıklı olması gerekmektedir. İmplant uygulamasında önemli olan ve başarıyı etkileyen en önemli faktörlerden birisi kemik yapısıdır. Kişi implant için uygun bir kemik dokusuna sahip olmalıdır. Kemik dokusunun tespiti sağlanmalı ve sonrasında implant planlaması yapılmalıdır. İmplant uygulaması öncesinde mutlaka klinik ve radyolojik muayene yapılması gerekmektedir. İmplant için eğer kişinin kemik yapısı ve genel sağlık durumu uygunsa üst yaş limiti yoktur. Sağlık, yaştan çok daha önemli bir faktördür. İmplant uygulaması sadece daha kemik gelişimi tamamlanmamış çok genç hastalarda tercih edilmemektedir. İmplant süresi, yapılacak diş sayısına bağlı olarak değişebilmektedir. Günümüzde gelişen teknoloji ile birlikte tedaviler oldukça kısa sürelerde tamamlanmaktadır. İmplantın yerleşimi sonrasındaki ağrı, normal diş çekiminden sonra duyulan ağrıdan farklı değildir. Tedavinin problemsiz tamamlandığı vakalarda hastalar, implantların varlığını bile hissetmeyecek kadar rahat olmaktadır. İmplant uygulaması sırasında hasta tercihine göre genel ya da lokal anestezi kullanılabilmektedir. İmplant tedavisinden önce ve implant ağızda kaldığı sürece diş etlerinin sağlıklı olması gerekmektedir. İmplantların kemik ile tam birleşmesini (osteointegration) sağlamak için iyileşme dönemi olan ilk 3-6 ay boyunca implant üstüne gelen yüklerin en aza indirgenmesi sağlanmalıdır. Özellikle erken dönem iyileşme sırasında sigara kullanmak, enfeksiyon riskini arttırabilmektedir. Bunun için sigara kullanımı tavsiye edilmemektedir. İmplantların ömrü birçok etkene bağlıdır. Hastanın ağız ve diş genel bakımını sağlayarak, sağlığını koruması ile implantlar ömür boyu kullanılabilmektedir. İmplantın ömrü açısından doğru bir şekilde günde 2 defa dişleri fırçalamak, diş ipi ve ağız gargarasının düzenli kullanmak gerekmektedir.

TÜM SÜREÇLERİ İLE İMPLANT CERRAHİSİ NASIL BAŞLAR VE HASTA HANGİ AŞAMALARDAN GEÇER?

Yazının Devamını Oku

Kanser tedavisinde yeni gelişmeler

16 Eylül 2023
Sevgili Hürriyet okurları... Kanser, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de en önemli sağlık problemlerinden birisi. Sigara, dengesiz beslenme alışkanlıkları, hareketsiz yaşam gibi faktörler maalesef kanser sıklığını arttırmakta. Kanser vaka sayılarının artması ile birlikte tedaviye yönelik çalışmalar da tüm hızıyla devam etmekte. Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Uğur Coşkun ile kanser tedavisindeki yenilikleri konuştuk. İşte verdiği bilgiler...

BİREYSEL TEDAVİ FARK YARATIYOR

Yakın zamana kadar kanser türlerine göre başta kemoterapi olmak üzere standart tedaviler uygulanmakta idi. Fakat son dönemlerde hastaların kendi tümör dokusunda yapılan analizler ile kanser ve metastazların gelişimine sebep olan yolaklar saptanabilmekte ve bunlara yönelik akıllı ilaçlar uygulanabilmektedir. Artık günümüzde her meme kanseri, her bağırsak kanseri hastasını aynı kabul etmiyoruz. Her bir hastada hastalığın gelişimi ve yayılımı farklı yollardan olabilmektedir. Eğer bu yolakları saptarsak ve bunlara yönelik geliştirilmiş hedef tedavi ilaçları mevcut ise tedavi sonuçlarında büyük farklılıklar yaratabiliyoruz.

İMMÜNOTERAPİ BİRÇOK TÜRDE ETKİLİ

İmmünoterapi, kanser hastalarında bağışıklık sistemini uyararak etki eden bir tedavi yöntemidir. Uyarılmış immün sistemin kanser hücrelerini yok etmesi hedeflenmektedir. Bağışıklık sistemi ile sağlıklı bireylerde vücutta oluşan kanser hücreleri belirlenir, saldırı mekanizmaları ile bu hücreler öldürülür ve kanser gelişimi engellenir. Fakat bazı durumlarda kanser hücreleri kişinin savunma sistemini devre dışı bırakır ve bu şekilde kanser gelişebilir ya da kanserli bireyde metastaz ortaya çıkabilir. İmmün sistemin kontrol noktası inhibitörleri ve monoklonal antikor tedavisi bu alanda ülkemizde de yaygın olarak kullanılan tedavi yöntemleridir. Bu tedavilerin hangi hastada etkili olabileceğini saptamak için her hastanın kendi kanser dokusu üzerinde moleküler analizler yapılması gerekmektedir. Özellikleri uyan hastalarda iyi neticeler alınabilmektedir. Bu tedaviler birçok kanser türünde etkilidir. Yanıt alınan bazı evre 4 hastalarda bile neredeyse şifa diyebileceğimiz çok iyi sonuçlar elde edilebilmektedir.

AKILLI İLAÇLARDA YAN ETKİLER DAHA AZ

Kemoterapiler kanser hücrelerini öldürürken bazı sağlıklı hücrelere de zarar vermekte, bu nedenle kan değerlerinde düşüklük, saç dökülmesi, ishal, kusma ve benzeri birçok yan etki ortaya çıkmaktadır. Kemoterapi günümüzde kanser tedavisinin hâlâ en önemli araçlarından birisidir. Fakat birçok kanser türünde sadece tümör hücrelerini hedef alan akıllı ilaçlar geliştirilmiştir. Hangi hastanın bu akıllı ilaçlara uygun olduğunu saptamak için moleküler ve genetik analizlerin yapılması gerekmektedir. Bu akıllı ilaçlar bazen tek başına uygulanmakta bazen de kemoterapi ile kombinasyon şeklinde verilebilmektedir. Büyük oranda kanser hücrelerini hedefleyen akıllı ilaçların yan etkilerinin kemoterapiye göre daha az olduğunu söyleyebiliriz. Fakat bu tedavilerinde kendilerine göre özel ve dikkat edilmesi gereken önemli yan etkileri bulunmaktadır.

Yazının Devamını Oku

Yararlı besinler

9 Eylül 2023
Sevgili Hürriyet okurları... Yaz aylarına yavaş yavaş veda edip sonbahara ‘merhaba’ dediğimiz bugünlerde dikkat etmemiz gereken konulardan birisi de beslenme. Bazı besinlerle doğa gerçekten bize çok cömert davranıyor. Her meyvenin, sebzenin ve yiyeceğin ayrı bir yararlı yönü var. Bu hafta Dr. Sevil Özkan’a yararlı besinleri sordum. Hem yararlarını hem de farklı kullanımlarını anlattı. İşte verdiği bilgiler.

Bilim insanlarına göre dünyanın en yararlı besinler;
1) Dutsu meyveler (Dut, çilek gibi)
2) Baklagiller (Fasulye, nohut, mercimek gibi)
3) Taze süt ve süt ürünleri
4) Sadece ot yiyerek beslenen hayvan eti
5) Kabuklu meyveler (Fındık, ceviz)

VİTAMİN YÖNÜNDEN ZENGİN

Yazının Devamını Oku

Tüp bebek soruları

2 Eylül 2023
Sevgili Hürriyet okurları... Sizlerden gelen sorular üzerine bu hafta ‘tüp bebek’ konusunu ele aldım. Tüp bebek (IVF) yöntemi, çocuk sahibi olamayan çiftlere uygulanan ve uzun süredir kullanılan bir yardımcı üreme tekniğidir.

Günümüzde en çok tercih edilen infertilite tedavilerinin başında tüp bebek gelmektedir. Tüp bebek tedavisi, kadın üreme hücreleri olan yumurtaların toplanarak vücut dışında, laboratuvar ortamında erkek üreme hücreleri olan spermlerle bir araya getirilerek döllenmenin elde edilmesini sağlayan tedavi sürecini kapsamaktadır. Doğal gebelikten farkı döllenme işleminin laboratuvar koşullarında gerçekleştirilmesi ve döllenen yumurtaların anne rahmine tekrar geri yerleştirilmesidir.

TÜP BEBEK TEDAVİSİ KİMLERE YAPILIR?

* Tüpleri tıkalı olan veya enfeksiyon, dış gebelik ve benzeri nedenlerle tüpleri alınmış kişiler.
* Geçirilmiş cerrahi operasyonlara veya endometriozis nedeni ile karın içi yapışıklığı olanlar.
* Yumurtalık kisti, kanseri veya endometrioma gibi yumurtalık rezervini azaltabilen ameliyat geçmişi olan hastalar.
* İleri yaşta olan kadınlar.

Yazının Devamını Oku