Kısırlık günümüzde birçok çiftin evlendikten sonra yaşadığı bir problemdir. Tıp camiasında ‘İnterfelite’ olarak adlandırılan üreme sistemi ile alakalı bu sağlık sorunu halk arasında yaygın olarak kısırlık diye isimlendirilir. Genel olarak düzenli ilişkiye giren çiftlerin 12 ay ile 15 ay arasında gebelik olmaması durumunda bu durum kısırlık olarak adlandırılır ve yaş faktörü bu süreyi etkilemektedir.
* 35 yaş altı çiftlerde 15 aya kadar bekleyebileceği fakat bu yaşın üstünde olan çiftlerin 6 ay veya altında doktora başvurması gerektiği önerilir.
* Erken teşhis, kısırlık tedavisinin başarısını etkileyecektir.
* İstatistiklere bakıldığında günümüzde her 100 çiftin neredeyse 20’sinde kısırlığa rastlanmaktadır.
* Kısırlık tedavisi çiftlerin düzenli ilişkiye rağmen gebelik olmaması durumunda başvurması gerekir ki farkındalık ve erkenden kısırlık tedavisine başlamak sürecin olumlu ilerlemesine fayda sağlayabilsin.
* Acaba deprem sırasında ve sonrasında neler yaşanıyor?
* İnsan vücudunda ne tür değişiklikler kalp krizini tetikliyor?
Hem bu soruları hem de konuda merak edilenleri, Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Hüseyin Bozbaş’a sordum. Çok önemli bilgiler verdi. Ve söz şimdi Prof. Dr. Hüseyin Bozbaş’ta:
* * *
“Deprem sırasındaki yaralanma ve ölümler daha çok travma nedeniyle gerçekleşir. Dâhili hastalıklar olarak ezilme hastalığı (crush sendromu) ve kalp krizleri diğer önemli ölüm sebepleridir. Kalp krizleri hem deprem anında hem de takip eden bir yıl içinde önemli ölüm sebeplerindendir. Deprem anında yaşanan akut stres durumu, ani heyecan ve korku durumu kanda stres hormonlarının artmasına neden olur. Kanda adrenalin düzeyi saniyeler içinde artar. Tansiyon yükselir, kalp hızı artar, kalp daha güçlü kasılır. Kalbin oksijen ihtiyacı artar. Çünkü kalp artan strese cevap vermeye çalışmaktadır. Damar sertliği, yani damar içinde kolesterol birikintisi bulunan hastalarda bu plakların üzeri yırtılabilir. Kabuğu yırtılan plağın üzerine pıhtı oturur ve damar içinde kan akımı tamamen kesilir. Kan akımının bu şekilde kesilmesi demek kalp krizi meydana gelmesi ve kalbin o bölgesinde doku hasarı olması demektir. Bu durumda hasta tüm göğsünü kaplayan, baskı hissine benzer ya da bazen yanma şeklinde görülebilen şiddetli bir ağrı hisseder. Ağrıyla beraber soğuk soğuk terleme olabilir. Böyle bir durumda bir tane aspirin içilerek en yakın hastaneye başvurulması hayati önem taşır. Hastanede acil anjiyografi ve balon stent yöntemiyle damar açma işlemi yapılarak kalbin göreceği hasar en az seviyede tutulmaya çalışılır.”
* * *
ŞENOL KALYONCU:
Acı haberlere üzüldük, enkaz altından sağ çıkanlara sevindik. 7’den 70’e tek yürek olup yaraları sarmak için el ele verdik. Ülke olarak çok zor günlerden geçiyoruz. Depremi bizzat yaşayan çocuklar gibi aileleri ile birlikte ekran başında izleyen ya da konuşmaları duyan çocuklar da bu büyük acıya ortak oldular. Bir yandan ailelerini bir yandan arkadaşlarını, sevdiklerini kaybettiler. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Sosyal Pediatrist Prof. Dr. Demet Soylu’ya ‘depremin etkisinde kalan çocuklar için aileler nasıl bir yol izlemeli’ sorusunu sordum. İşte tavsiyeleri...
BÜYÜKLERE BÜYÜK GÖREVLER DÜŞMEKTE
Çocukların dünyasında yaşam alanları güvenli bir liman iken deprem felaketi ile birlikte bu güven sarsıldı ve yeni şartlara uyum sağlamak oldukça zor. Burada biz büyüklere büyük görevler düşmekte. Maddi ve manevi sıkıntılı bir dönemden geçerken onları ihmal etmemeliyiz. İlk yaraların sarılmasından sonra yaşanan trajedinin kabullenilmesi ve sorumluluklarımıza kaldığımız yerden devam etmemiz gerekmektedir. Travma sonrası gelişen strese bağlı çocuklarda dikkat dağınıklığı, odaklanma sorunları, içe kapanma, öfke, sık sık ağlama nöbetleri, uyku problemleri ve anneden ayrılma korkusu gelişebilir.
YAŞ DÖNEMLERİNE UYGUN CEVAP VERMELİ
Çocuklar büyüklerini örnek alırlar. Olabildiğince soğuk kanlı olmak, çocuklarımızı ekran ve deprem görüntülerinden uzak tutmak, onların yanında acılarımızdan konuşmamak gerektiği gibi depremi onlara güzel bir dille korkutmadan anlatmak ve deprem hakkında konuşmak istediklerinde geçiştirmemek en doğru yaklaşım olacaktır. Yaş dönemlerine uygun kısa ve net cevaplar verilmelidir. Günlük aktivitelerinde, yeme-içme ve uyku düzenlerinde olabildiğince rutine dönmek ve özen göstermek gereklidir. Bir yandan disiplini korurken bir yandan da şefkatli ve anlayışlı olmaya özen göstermeli, sevgimizi her fırsatta göstermeliyiz. Çocuğunuzu en iyi siz tanırsınız. Tepkilerinde bir tuhaflık ya da aşırılık hissettiğinizde destek almayı ihmal etmemelisiniz.
* * *
Karşılıklı fedakârlık, sevgi ve saygı çerçevesinde kurulan ilişkilerde de anlaşmazlıklar ya da ayrılıklar yaşanabilir.
* Peki mutlu bir ilişkiyi başarısızlığa götüren sebep nedir?
* Peki mükemmel/sağlam ilişkinin anahtarları nelerdir?
Bu soruları, Uzman Psikolog Rojin Tasmimi’ye sordum. Şu tavsiyelerde bulundu:
* Öncelikle iletişim becerilerinizi geliştirin. İsteklerinizi ve arzularınızı dile getirin. Haklı çıkmaktan çok, saygılı bir süreç yönetin. Kazanan ya da kaybeden algısını bir kenara bırakın. Açık, yapıcı ve en önemlisi çözüm odaklı bir iletişim kurmaya çalışın.
* Mutlu ilişkinin kurallarından ilki saygıdır. ‘Saygı’ perdesini yırtmayın. Bir ilişkide saygı olmadığı müddetçe ne yazık ki sevgi de yoktur. Yani kişi kendisine saygı duymayan birine karşı sevgi besleyemez. Dolayısıyla mutlu, sağlıklı ve uzun bir ilişki için ilk şart saygıdır. Temeli sağlam atılmamış bir bina gibi düşünün ilişkinizi... Temeli saygı ve sevgiye dayanmayan bir ilişki en ufak bir çatırdamada yok olacaktır.
Kış depresyonunun serotonin ve melatoninin kan düzeylerindeki değişikliklerle ilişkili olduğu gösterilmiştir. Bu iki kimyasal madde insanda uyku ve uyanıklık döngüsünün, enerjisinin ve ruh halinin düzenlenmesinde etkilidir.
Sonbahar ve kış mevsimlerinde günlerin kısalmasıyla gün ışığında geçen sürenin azalması ve karanlık saatlerin uzamasıyla melatonin düzeylerinde artış ve serotonin düzeylerinde azalma olmaktadır. Bu da depresyonun oluşması için gereken biyolojik koşulları yaratabilir.
KADINLARDA ERKEKLERE GÖRE DAHA FAZLA GÖRÜLÜR
Kış depresyonu, yılın diğer zamanlarında zihinsel durum açısından oldukça sağlıklı olunmasına karşın, soğuk aylar yaklaştıkça depresyon belirtileri gösteren kişilerde görülen ruhsal bir düzensizlik durumu olarak tanımlanmaktadır
*Her mutsuz ya da yorgun hisseden kış depresyonunda mıdır?
Elbette hayır. Depresyondaki kişiler çoğunlukla mutsuzdur ama her mutsuz kişi depresyonda demek değil bu. Paniğe kapılmamak gerekmesi de bundan.
*Mutsuz muyum depresyonda mıyım?
Depresyon hem bedensel hem de ruhsal çökkünlük halidir. Mutsuzluk ise elimizdekilerin beklentimizin gerisinde kalması ya da beklemediğimiz olumsuzluklarla ortaya çıkan bir ruh halidir. Mutsuzlukla oluşan olumsuz duygu zamanla azalmaktadır. Olumsuz duygulara bedensel belirtiler eşlik ediyorsa, bu belirtiler artma eğiliminde ise ya da azalmıyor ve süre iki haftayı geçmişse depresyon olasılığı beliriyor demektir.
Erken teşhisin önemli olduğu bu kanser türünde tanı ve tedavideki son gelişmeleri Tıbbi Onkoloji Uzmanı ve Kanserde Güncel Tedavilere Erişim ve Geliştirme Derneği Başkanı Prof. Dr. Uğur Coşkun anlattı:
YAĞSIZ BESLENME ÖNEMLİ
“İlerleyen yaş prostat kanseri riski açısından en önemli risk faktörüdür. Elli yaş üzerinde sıklığı belirgin şekilde artan prostat kanserinde, 70’li yaşlarda olan bireylerin yüzde 50’sinde, 90 yaş üzerinde olanların ise neredeyse tamamında prostat kanserinin görüldüğünü söyleyebiliriz. Yağlı gıdalar ile beslenme, sigara kullanımı ve obezite en önemli risk faktörleridir. Doymuş yağlar, kızartmalar ve şekerli gıdalarla beslenme sonucu ortaya çıkan obezite, riski arttırmaktadır. Prostat kanseri riskini azaltmak için düşük yağlı gıdalar, taze meyve ve sebze içeren Akdeniz mutfağı tarzı beslenme önemlidir.
YILLIK KONTROLLER OLMALI
Ellili yaşlardan sonra prostat kanseri riski belirgin olarak arttığından, bu yaştan itibaren yıllık PSA ölçümleri ile erken teşhis mümkün olmaktadır. Birinci derece akrabalarında prostat kanseri öyküsü olanlarda ise taramaya 45 yaşından sonra başlanmalıdır. Ayrıca parmak ile prostat muayenesi ve ultrasonografi tetkiki yine erken teşhis açısından önemlidir. Yıllık dönemlerde PSA’nın beklenen üzerinde artışı, sebet/total PSA oranları da yine risk saptanması açısından önemlidir. Prostat kanserinde şüpheli görülen bireylerde ultrason eşliğinde biyopsi yapılarak teşhis konulmaktadır. Erken teşhis konulan bireylerde ameliyat veya radyoterapi gibi yöntemlerle tam şifa oranı oldukça yüksektir.
KEMOTERAPİ İHTİYACI AZALDI
10’uncu haftaya kadar yasal olan kürtaj operasyonu birçok farklı sebeple yapılabilir. Bunları sıralamak gerekirse; İstenmeyen bir hamilelik süreci sonrası anne karnındaki fetusun alınması amacı ile. Gebelik kontrol süreçlerinde ultrason esnasında rahimde bir şüpheli kitle tespit edilirse. Doktorun gerekli gördüğü kontrol ve teşhis durumlarında kalıtsal hastalık vesaire gibi durumlarda. Menopoz sonrası süreçte rahimde sıvı birikmesi gibi durumlarda doktor onayı ile kürtaj işlemine gerek duyulabilir.
KÜRTAJ YAPTIRMAK YASAL MIDIR?
Kürtajın yasal olmadığı ülkeler vardır ancak Türkiye’de kürtaj 1983 yılında onaylanan kanun ile yasal hale gelmiştir. ‘Çocuk aldırmak yasal mı?’ sorusuna ‘10’uncu haftaya kadar kürtaj yaptırılabilmektedir’ şeklinde yanıt verebiliriz. Eğer evli bir kadın kürtaj yaptıracaksa, eşinin rızasını alması gerekmektedir ve çiftin onayı ile bu işlem gerçekleşebilir. Ancak bekâr bir kadın, 18 yaşın üzerindeyse sadece kendi rızası ile de kürtaj yaptırabilmektedir.
ADET SÖKTÜRÜCÜ İLAÇLAR GEBELİĞİ SONLANDIRIR MI?
Adet kanamasının gecikmesi için kullanılan ve eczanelerden reçetesiz olarak alınabilen ilaçlar vücuttaki hormonal dengeyi kontrol ediyor ve adet kanamasının gerçekleşmesini sağlıyor. Gebelik sürecinde adet söktürücü ilaç almak bebeğin düşmesine ve bebekte anomalilere sebep olabilmektedir. Bu sebeple adet söktürücü ilaç kullanmadan önce mutlaka gebelik testi yaptırılmalıdır.
KÜRTAJ YERİNE DÜŞÜK İLACI KULLANMAK
Bazı insanlar arasında, kürtaj yerine düşük yaptıran ilaçların kullanımlarından söz edilmektedir. Türkiye’de yasal olarak düşük yaptıran ilaçlar kullanılmamaktadır. Söktürücü olarak da bilinen bu ilaçları kullanmanız tehlikelidir. Bunun yerine yapmanız gereken, eğer adet döngünüzde bir değişiklik olduysa hemen bir jinekologa gitmektir.
Cinsel ilişki sırasında vajinanın ıslak olmasını sağlayan bu bezler, penisin penetrasyonunu da kolaylaştırır. İnce bir kanalla kızlık zarının ön kısmına açılan Bartholin bezleri, ergenlik döneminden sonra, cinsel olgunlukla birlikte aktifleşir. Bu kanallarda herhangi bir tıkanıklığın olması ise Bartholin kisti ya da absesine yol açar. Tıkalı kanalların sağ alt kısmında yaptığı sıvı birikimi büyük, kistik bir görünüme ‘Bartholin kisti’ adı verilmektedir. Peki bu durumda Bartholin kisti ve Bartholin absesi arasındaki fark nedir? Bartholin kisti; yukarıda da bahsettiğimiz gibi Bartholin bezlerinde meydana gelen şişkinliktir. Eğer bu şişkinlik iltihaplanmışsa; buna da ‘Bartholin absesi’ denmektedir.
BARTHOLİN KİSTİ NEDEN OLUR?
Bu soruya yanıt verebilmek için Bartholin bezindeki kanalları tıkayan faktörleri ele almak gerekir. Bartholin bezlerindeki kanalların tıkanması genellikle bakteri benzeri mikroorganizmalar nedeniyle olur. Bel soğukluğu hastalığına yol açtığı bilinen Neiseria Gonore ve cinsel yolla bulaşan Klamidya bakterileri Bartholin kistine neden olabilir. Bununla birlikte E. Coli gibi cinsel sağlığı tehlikeye atan bakteriler de kanalların tıkanmasına neden olabilir. E. Coli, makat bölgesinden bulaşan bir bakteridir. E. Coli ve diğer zararlı mikroorganizmalardan korunmak için kişisel hijyene dikkat etmek ve vajina temizliğini doğru şekilde yapmak (önden arkaya doğru) önemlidir. Bununla birlikte daha önce geçirilmiş genital ameliyatlar ve bu operasyonlardan kalan sekeller de Bartholin kistine neden olabilir. Eğer hasta ileri yaşlardaysa Bartholin kanseri riski de değerlendirilebilir.
BELİRTİLERİ NELERDİR?
Bartholin kistinin en önemli belirtisi vajinanın sağ veya sol dış dudaklarında görülen şişliklerdir. Kistler genellikle vajinanın tek tarafında olur. Nadir durumlarda her iki tarafta da görülebilir. Eğer abse yani cerahat de söz konusuysa bu şişliğe hassasiyet, ısı artışı, şiddetli ağrı ve batma hissi de eşlik edebilir. Bartholin kisti belirtileri kendiliğinden kaybolabilir. Bu durumda endişe etmeye gerek yoktur. Rahatsızlığın gidişatına göre şişlik büyüyüp küçülebilir.
TEDAVİSİ NASILDIR?