Paylaş
Pek çok eşim dostum bana Kemeraltı’da yer alan Kısmet Lokantası’ndan söz etti
Ben tencere, yani ev yemeklerini çok severim.
Üç kız kardeşim ve annem sağ olsunlar ne istesem yapıyorlar.
O nedenle bu kadar zaman aldı Kısmet’e gitmek.
İzmirliler götüremedi ama bir İstanbullu, Swissotel Grand Efes Operasyon Direktörü Yusuf Çavdar götürdü.
Tam bir esnaf lokantası.
Ama şık.
Deri koltuklar, beyaz örtüler.
Tıklım tıklım.
Biraz bahçede bekledik.
O nedenle rezervasyonsuz asla gidilmez.
Yanımızda Yusuf’un dünya güzeli karısı Havva da vardı.
Servis hiç aksamadı.
Kurufasulyenin sonuna yetiştik.
Kuzu etli soğan yahni, karnıyarık, nohut, enginar ve baklaya doyamadık.
Bu mevsim de enginar ve bakla mı olur diyenlere?
Buranın patronu Hasan Çağan, ‘Bizde olur’ diyor.
Sebzeler Urla’daki bahçeden hormonsuz. Eti Urla’daki Güven kasaptan alıyormuş.
Ağabeyi Hüseyin kasabın sahibiymiş.
Yani yediğiniz her şey sağlıklı.
Finalde Ege’ye özgü bir tatlı kalburabastı,
revani ve kazandibi yemeden kalkmayın.
Aziz (Kocaoğlu) ve Hakan (Tartan) başkanlar, İzmir’in elitleri, siyasileri müşterisi.
Ben burayı İstanbul’un meşhur Borsa, Hünkar ve Abdullah Lokantası’na benzettim.
Yemekler de gelenler de mükemmel.
Hâlâ gitmeyeniniz varsa telefon: 0.232.489.18.14
Yusuf çok dertli
Yemek de sevgili Yusuf ile biraz dertleştik.
İkimiz de aynı tarihlerde geldik bu güzel kente.
İzmir’le bütünleşen Efes Oteli’nin restore edilmesinden sonra Swissotel Grand Efes’i hâlâ kabullenmemişler hemşerilerim.
Tam 250 milyon euroya mal olmuş.
Dünyanın en iyi personel, mutfak ekibini getirmişler. Gerçekten de öyle.
Pek çok dostuma burada ağırladım.
Herkes yediği her yemek den ve servisten büyük keyif aldı. Fiyatlar da uygun,
Yusuf lobide kadınlar için beş çayları başlatmış.
Hafta sonları brunch yıkılıyor.
20 TL’ye Fondü.
Fondünün içinde çilek, kivi, ananas, mars mellow, siyah üzüm gibi uzak doğu meyveleri var.
Çikolata Swiss.
Vallahi İzmirli güzeller bence altın ve dolar günlerinizi burada yapın. Daha masrafsız,
Evleriniz de kirlenmez.
Hakan Başkan top sende
İzmir’in yetiştirdiği ve dünya çapında iki değerden söz edeceğim sizlere.
Biri resim ve seramik sanatçısı Ümran Baradan.
Bir diğeri ise Arap Emirlikleri başta olmak üzere dünya da büyük başarılar kazanmış, bir moda elçimiz.
Zuhal Yorgancıoğlu.
Bu iki dünya starımızın adı İzmir Alsancak Gül Sokağı civarında iki ayrı sokağa verilmiş.
Eski Belediye Başkanı rahmetli Ahmet Piriştina zamanında gerçekleşmiş bu olay.
Fakat Priştina’nın ölümünün ardından, meclis kararı olmadığı için adlar sokaklardan kaldırılmış.
Sanatçılara yaşadıkları zaman değerleri hissettirilirse daha üretken olurlar.
Şimdilerde iki büyük sanatçı mağdur edildikleri bu durumdan dolayı çok üzgünler.
Şu an çok hasta olan Ümran Baradan ve de hayli yaşlanan Zühal Yorgancıoğlu sevindirilmeli.
Top Konak Belediyesi’nin yakışıklı başkanı Hakan Tartan’da.
Haydi Hakan Başkan bu
iki dev sanatçıyı bir an önce mutlu et.
Yeşim’in hırsı Seren’in tembelliği
Yanılmıyorsam 1989 yılıydı.
Benim sevgili Ziya Ağabey (Akelli ) ile ortak menajerlik yaptığımız dönem.
Seren Serengil’i baba dostum ve her zaman saygıyla andığım Fahrettin Aslan assolist olarak sahneye hazırlıyor.
Elbiseleri ünlü modacı Canan Yaka dikmiş.
Fotoğrafları ise hâlâ kimsenin eline su dökemeyeceği büyük sanatçı Erol Atar çekmiş.
Fakat benim ve birkaç kişinin bildiği bir nedenden dolayı Seren, Büyük Maksim Gazinosu’nda çıkamadı.
Ziya Ağabey ve ben, Seren’i önce Ankara Başkent Gazinosu’nda assolist olarak çıkardık.
Bütün karşı koymalara ve ayak oyunlarına rağmen.
O tarihlerde hiç kimse alt kadrosuna girmek istememişti.
Güçlü bir menajerlik büromuz vardı.
O günün starlarıyla ilişkilerimiz çok iyiydi.
Süper bir kadro kurduk.
İmparator İbrahim Tatlıses, o günün sinema starlarından gamzeli güzel Bahar Öztan, oryantal Çeçilya..
Bu kadro zenginleştirildi.
O yılın yazında İzmir Fuarı’na, İzmir’in en nezih aile gazinosu olan Akasyalara konuldu.
İzmir Gazinocular Kralı yine baba dostum Atalay Noyaner, kadroya kendisinde şantöz olarak çıkan Yeşim Salkım’ı da koymamızı istedi.
Yeşim genç bir konservatuar öğrencisiydi.
Allah vergisi muhteşem bir sesi vardı.
Babası Dursun Salkım ile görüşmüyordu.
O yılın sonunda Yeşim’i Maksim gazinolarındaki kadrolara koyduk.
Solist altı olarak sahne aldı.
Fahri Bey’in tüm baskısına rağmen assolist olmak istemedi.
O tarih den sonra da Allah Yeşim’e ‘Yürü ya kulum’ dedi.
Gerisi hepinizin bildiği.
Şimdilerde Yeşim Salkım solist olarak, sanatçı olarak yine var.
Peki ya Seren Serengil ?...
Deniz taştı yağmur yağdı
Bazı İzmirli hemşerilerim, canlarım, ciğerlerim İzmir’le ilgili olumsuz yazılarımdan rahatsız olmuşlar.
Üzüldüm.
Amma, birilerinin çıkıp yaşanan gerçekleri hasır altı yapmaması gerekir.
Alın size bir okuyucumun bana gönderdiği fotoğraf.
Yer Kıbrıs Şehitler Caddesi.
Trilyonluk rezidansların, dükkanların, alışveriş yerlerinin, bar ve gece kulüplerinin olduğu bir cadde.
Her yağmur ve deniz taşması sonunda, esnaf kan ağlıyor.
Cadde ve ara sokaklar Venedik gibi.
Fazla söze gerek yok.
Nokta
Kusursuz dost arayan, dostsuz kalır.
Paylaş