Paylaş
Evet, dünden devam. Pek çok devlet büyüğüne başarılı hizmetler veren Ercüment Yılmaz 28 yıllık evli. Eşi Sermin Hanım meslektaşı. Şu an emekli. Yaşamlarının ilk yıllarında çok mücadele vermişler. Çok riskler almışlar. “Peki ailenize karşı nasılsınız? Nasıl bir eş? Nasıl bir babasınız?” diyorum, anlatıyor:
Mesleği her şeyden üstün
“Kimse yoğurdum ekşi demez. Bu konuda asıl cevap vermesi gereken onlar. Ama bizde önce saygı, sonra da sevgi gelir. Biri Özge 28 yaşında, diğeri Gözde 19’unda iki kızım var. Özge, Amerika’da okuyor ve yaşıyor. Buna rağmen belli saatin dışında eşim de dahil dışarıda olamazlar. 28 yıllık evliyiz. İki yıllık bir arkadaşlığın sonunda nikah masasına oturduk. Her ailede olduğu gibi hafif kırgınlıklar yaşanır. Ama asla küs kalmadık. Özellikle de çocuklarımızın önünde. Üstelik de eşim de çocuklarım da beni mutlu etmek için hep özverili davranırlar. İncir çekirdeğini doldurmayan nedenlerdir zaten kırgınlıklar da.”
Çok kötü besleniyor. Haftada bir öğünü ailesiyle yemek büyük mutluluk. Son 20 yıldır, görev gereği, İstanbul, Bayburt ve Ankara’da 20 kez evde yemek yememiş. Gece yarısından önce de eve gitmemiş. Saat 02.00’de, “Hanım hadi bir balık kızart da yiyelim” dediği çok olmuş. Normal insanlar gibi, yemeğe oturmanın özlemi içinde.
İzmir Emniyet Müdürü olmayı düşlememiş. “Nedeni de yok aslında. Eşim ben komiser yardımcısıyken, o da polisti. İzmir’de. Yani İzmir’de pek çok görevde bulundum. Düğünümüz burada oldu. Hatta o zamanın Emniyet Müdürü, Allah rahmet eylesin Alpaslan Aslan nikah şahidimizdi. O zamanlarda da hiç özenmedim. Hırslı değilim” diyor.
Görevini, ailesi adına bile olsa, keyfi nedenlerden ötürü bırakmayacağını söylüyor.. İşi ön planda. “Ama Allah göstermesin, bir sağlık sorunu olursa tabii ki. Ailemin tırnağını hayatıma değişmem. Hizmeti, insanı seviyorum. İnsanlara yardım etmek benim için den büyük mutluluk. Tatil, dinlenmek falan umurumda değil. Zaten son üç yıldır da tatil yaptığımı hatırlamıyorum. Bundan da rahatsız değilim. Gönül mesleği yapıyorum, bu aşk bana yeter. Teşkilatıma hizmet yeter” diyor gözleri dolarak Ercüment Yılmaz.
“Sevdim, peşinden koştum. Hedefimi buldum. (Ben bu kadınla mutlu olurum. İleride birlikte çocuklarımız olduğu an onları çok iyi yetiştiririz) dedim. Çok zorluk çektik. Karı-koca. İkimiz maaşlarımızı birleştirerek tek tek evlendikten sonra eşyalarımızı aldık. Kızımız doğduğu gün, 5 sene sonra merdaneli zor bela bir çamaşır makinemiz oldu, düşünün. Tabiri caizse, ayağımıza yorganımızı göre uzattık. Tek kap yemek yedik. Ama mutlu olduk.
Eşi harika yemek yapıyor
Herkes de bence bu doğruda gitmeli. Borç, harç içinde yaşamaktansa, hesaplı yaşayıp mahcup olmamalı” diyen Yılmaz, Hiç yemek yapmasını bilmiyor. Hatta yumurtayı, yağ koymadan tavayı yakacak, evi kokutacak kadar... (Kahkahalar). Fakat eşinin harika yemekler yaptığını gururla söylüyor. “Üstelik de çalışma hayatında da eşim çok disiplinlidir. Ama düşünün Diyarbakır’dayız. Bu sıcaklar gibi. Kızımız isilik atmasın diye öğle tatilinde kendini eve atar, kızımızı yıkar.Yemek yapar ve göreve dönerdi. (Gençler örnek alsınlar)” diye de ilave ediyor. Eşi ile gurur duyduğunu her fırsatta gözleri ışıldayarak söylüyor.
Stresi sporla yeniyor
“Çocuklarımıza annelik, babalık yaptı zamanı geldi. Hatta elbiselerini bile külüstür bir makinede o dikiyordu. Evimizin muhasebecisiydi.(Gülüşmeler) Gençliğimizde üçlü sefer tasına yemeğimizi koyardı. Dışarıda yiyeceğimize para vereceğimize borç öderdik” diyen Yılmaz, annesinin yaptığı yoğurtlu makarna ile eşinin sarmasını çok seviyor.
Stresi bir bardak çayla, denizin mavisinde atıyor. Bir de futbolla. Sinemayı, tiyatroyu ve konser izlemeyi seviyor. Ama vakitsizlikten yakınıyor... Klasik müzik tercihi. Fakat üç cep telefonu 24 saat açık. “Bu durumda hangi konsere gidilir. Bir telefon gelir, çok önemlidir. O an kararı vermek zorundasınız, nasıl gideyim?” diyor. Kitabı yolculukta okuyor. Şu an, ‘Ferrarisi’ni Satan Bilge Robin Sharma’nın Liderlik Bilgeliği’ni’ okuyor. Duasız evden çıkmıyor.. En büyük uğurun duanın kendisi olduğuna inanıyor. Dostluğa büyük önem veriyor. Fakat, benim gibi dostuna dost. Biraz da işten söz ediyoruz. İzmir’e göreve gelmesiyle birlikte, nelerin değiştiğini soruyorum. Başlıyor anlatmaya; “İzmir Emniyet Müdürlüğü’ne göreve gelmemle yapılan değişim konusunda, benden önce görevli arkadaşlarıma asla haksızlık yapmak istemem. Her biri canları pahasına çalıştılar. Bir süre asayişe, mal güvenliğine karşı bir çalışma yapıldı. Gasp da yüzde 20 azalma görülmüş. Benim hedefim uyuşturucu. Gençlerin ve çocukların uyuşturucudan uzak kalmalarıdır. İki, terörle mücadele. Eylem ve katılımın olmaması. Üçüncüsü ise trafikte terör. Ama genel, çocuğa yatırım. Gençliğe yatırım. Hedef kitlemiz o. Ailelerle ortak çalışmak. Sosyal projemiz. Suçlu çocukları islah edip topluma kazandırmak. Okula gitmesi gerekirken, sokaklarda aileleri tarafından zorla çalıştırılan çocuklar var. Babaları, kahvelerde tavla atıp, kağıt oynuyor. Bunu ortadan kaldırmaya çalışıyoruz. Yine eşlerine kötü muamele yapan aile içi şiddet, yani (koca sever de döver de) diye bir şey yok. Karakollarda 1600 polisimiz bu iş için görevli. Biraz önce sordunuz, İzmir’de ensest ilişki memnuniyet verici yok denecek kadar az. Sosyal sorumluluk projeleri çok önemli. Sivil toplum örgütleri ve üniversitelerimiz aracılığıyla bireylere ve toplumlara yaymaya çalıştığımız en önemli olay ise öfke kontrolü. Öfke şiddete dönüyorsa, suç işleyeceksiniz demektir. Hırsızlık, gasp, cinayetler öfkeyi kontrol altına alarak önlenebilinir.”
Özel günleri unutmuyor
Biraz daha işin dışına çıktık, Ercüment müdürümle. Alışveriş yapmayı çok seviyor. Büyük mağazaları, hipermarketleri dolaşmayı da. Ama, ‘İlla da şunu alacağım’ diye çıkmıyor. Kafayı rahatlatıyor.. Yalnız evinin meyvesini, ihtiyaçlarını almayı seviyor. Bir de ay başları evinin, annesinin ihtiyaçları için eşiyle, süper marketlerde alışveriş yapmak hoşuma gidiyor... Özel günleri unutmuyor. En son evlilik yıldönümünde, eşine, zarif bir kolye almış. “Birbirimizin özel günlerini hep hatırlarız. Zaten unutmak mümkün mü? Kavga konusu olur” diyor.(Kahkahalar)
Klasik müziği seviyor
Yakışıklı, iyi bir aile babası, sevecen, dostuna dost ama görevi gereği acaba sert misiniz?” diye soruyorum. Hemen yanıtlıyor Yılmaz: “Artık yönetim bilimi sertlikten geçti. Ben önce kendimi bu konuda eğittim. Çevremi de. Düşünün bir çalışanınız yanlış bir iş yaptı, karşılığında bağırıp, çağırıyorsunuz, boş. Ama insan gibi anlatırsanız daha akılda kalırsınız. Ders vermiş olursunuz. Tıpkı 1965 yılında rahmetli Osman Kibar’ın yaptığı gibi. Bizi azarlayıp, kapıdan kovsaydı, ‘Ne işiniz var burada hadi bakalım?’ deseydi, bu kırgınlık ömür boyu beni etkilerdi. Ayrıca hata büyük ve tamiri imkansız bile olsa, hukukun büyüklüğüne inanacaksınız. Yargısız infaz olmaz. Hukukun yerine kendinize koyamazsınız. Öfkenizi kontrol şart.” Kendisi beğeniyor, satın alıyor ve giyiyor. Eşini hiç karıştırmıyor. Giyimi, kendi zevkini yansıtıyor. En büyük özelliği, bir tarzı var. Askıları vazgeçilmezi. Takım elbiseyi seviyor. Zamanında blue-jean giymiş. Yıllık izninin dışında spor giyinmeyi sevmiyor. Ama gerektiğinde evinde şortla dolaşmayı eşi de kendisine yakıştırıyor. Hayatta vaz geçemedikleri arasında ailesi, annesi, vatanı, bayrağı ve ezanı ilk beşi, Çalışırken dinlenmeyi, başarıyla dinlenmeyi seviyor. Son 20 senedir günde en fazla 5 saat uyuyabiliyor. “Müzik evrenseldir” diyor ve her türlü müziği seviyor. Klasik, mistik, tasavvuf başta geliyor. Ayrım yapmıyor. Rahmetli Zeki Müren, Kayahan, Sezen Aksu favorileri. Haberlerin dışında hiç TV izlemiyor. Bir kaç kez denk geldiği için Kanal D’nin reyting rekorları kıran dizisi, ‘Arka Sokaklar’ ı izlemiş. Taraf olduğu için, dizide görevli polislerin bazı hareketlerini abartılı bulmuş. Ama vatandaşın hoşuna gidiyorsa, bilemeyeceğini söylüyor kibarca. Sevginin gücüne inanıyor. Hoş görmek, paylaşmak, saklamak, yeri gelince açığa çıkarmak, gülmek, eğlenmek, hep sevgi sözcüğünün içinde yer alıyor, onun için.
Kızları ile arkadaş
İzmir onun için anne, baba, meslek, eş, baba olmak... Hayatında hemen her güzelliği İzmir’de tatmış. Kızları üzerinde asla tahakküm kuran bir baba değil. Büyük kızı İstanbul Devlet Konservatuarı’na giderken de, arp sanatçısı olup, ardında Amerika’da işletme okumak isterken de, hiç etkilememiş. Küçük kızı ise tercihler yaparken endüstri mühendisliğini de arzu ederse işaretlemesini önermiş. Sonuç da o bölümü kazanınca hoşuna gitmiş. Ama kızları ile arkadaş olmasını seven bir baba. Dost. Hayatta ‘Vay be’ dedirtecek, onu şaşırtacak olayı ise yazmamak kaydıyla söyledi. Biraz meraklanın...
Paylaş