Paylaş
Kemas Kadın Giyim’in başarılı patronu Kemal Subaşı ile gittik.
Deniz ürünleri haftasıydı. Bize bu yemekte Hilton Oteli’nin üst düzeydeki yöneticilerinden, Ebru Aytamay, Sevil Görgülü ve Murat Can Kınay da eşlik etti.
Sevil kış sezonunda aylık mönüler oluşturduklarını ve promosyon olarak İzmirlilere sunacaklarını söyledi.
Şubat, kabuklu deniz ürünleri devam edecekmiş. Mart kuzu ve dana eti, Nisan ise enginar yemekleri ayı olacak.
Bir de chef table, Şefin Masası günleri var. O akşam masamıza gelen Aşçıbaşı Hüseyin Yılmaz, 27 Şubat’ta İspanyol, 17 Mart’ta Japon ve 14 Nisan’da Yunan gurme yemeklerinin olduğunu söyledi.
Bu arada yan masamızda Otelin başarılı Genel Müdür’ü Bülent Tarlan vardı. Yanında da Hilton International Avusturya, Doğu Avrupa ve Türkiye Başkan yardımcısı Didier Martin. Kahveyi birlikte içtik.
Didier, bizim Ege otlarına, Kavaklıdere’nin Cabarnet Sauvignon Merlot’na ve İzmir Hilton’a bayılmış. Başta Genel Müdür Bülent Tarlan ve tüm personeli kutlamış.
Yüzünüzdeki lekeleri dert etmeyin
Yıllarca yüzündeki güneş ve doğum sonrası oluşan lekelerden yakınan bir arkadaşım vardı.
Aslında sadece o mu?
Doğumdan sonra özellikle hamilelik döneminde yüzündeki lekeleri dert edinen kız kardeşim de ne sıkıntılar çekmişti.
Şimdi öyle mi?
Maşallah her şeyin çaresi bulunuyor. Yüzündeki doğum ve güneş lekelerinden yakınan arkadaşıma, o tarihlerde İstanbul’da bir-iki uzman buldum. Fakat garanti vermemişlerdi.
O da cesaret edip gelmemişti.
İki yıldır görüşememiştik.
Gecen gün karşılaştık.
Cildi pırıl pırıldı. Berna Selek Savaşan adlı bir cilt terapistine gitmiş.
Bitki peelingi uygulamış.
Kimyasal maddeler, zararlı, sentetik karışımlar ve bu güne değin kullandığı kremler hep cildini tahriş etmiş. Fakat Selek’in yaptığı uygulama yüzünü güldürmüş.
22 çeşit bitkinin karışımı dokunun gençleşmesine, ciltteki lekelerin açılmasına ve boyun sarkmalarının da toparlanmasını sağlıyormuş.
Berna Hanım, yasemin, hercai menekşe, papatya, sinin otu, ciğer otu gibi 22 çeşit bitkiden meydana gelen karışımın bir cilt terapisti tarafından uygulanması gerektiğini söyledi yalnızca.
Cildindeki lekelerden, kuruluk dan pul halinde dökülmelerden ve güneş yanıklarının yarattığı o kötü görüntülerden yakınanlar için garantili bir yöntemmiş, bilginize.
Evi kuyumcu dükkanı
Bilmeyen, ya da magazinden uzak olanlara bir hatırlatma yapalım.
Genç jenerasyonun en iyi seslerinden Ebru Gündeş, bir süredir, Azerbaycan’ın en zengin genç iş adamlarından Reza Zarrab ile birlikte.
Zarrab armatör.
Gemileri var, ama müziği çok sevdiğinden besteler yapıyor, söz yazıyor.
Bu söz ve beste ayağına da pek çok ünlü ile tanışıyor.
Zarrab uzun yıllar, İbrahim Tatlıses’in keşiflerinden Günel ile nişanlıydı.
Aileleri ve Azeri halkı onların evlilik tarihlerini beklerken ayrıldılar.
Herkes araya giren kötü kadının Ebru Gündeş olduğunu iddia etti.
Reza Zarrab ise Günel ile ilişkisinin Ebru’yu tanımadan önce bir aldatma sonunda bittiğini söyledi.
Aslında genç ve yakışıklı adamın sahnelerde pek çok isimle de para karşılığında gizli ilişkiler yaşadığı da iddialar arasında.
Fakat hayatının kadının Ebru Gündeş olduğunu her fırsatta söylüyor.
Öyle ya da böyle şu an Reza-Ebru aşkı tam gaz.
Önceleri Şişli’de Elit Rezidans da oturan ikili, şimdi Reza’ nın aylığı 6 bin dolara tuttuğu Kemerburgaz’daki bahçeli villalarında yaşıyorlar.
Söylenenler doğruysa Reza’ya Ebru ile beraberliği çok pahalıya patlıyormuş.
Reza, Her küsüp barışmalarında sevgilisine kuyumculardan fındık büyüklüğünde tek taşlar, pırlanta gerdanlıklar, zümrüt, elmas takılar alıyormuş.
Ebru Gündeş’in kasası bir kuyumcu dükkanı açacak kadar pahalı takılarla doluymuş.
Yani Ebru yükünü tutmuş.
Çocuklarımız bir öğretmene mi yoksa bir magandaya mı emanet?
Pazartesi önce Kipa ardından da Agora Alışveriş merkezinde kadınlar önümü kesti. “Şenay Hanım sizi özlüyoruz. Şimdi programınız olsaydı o dayakçı okul müdürüne haddini bildirir bir de ekranlardan dobra suratına tükürürdünüz. Ama Hürriyet Gazetesi’ndeki yazılarınızı sıkı takip ediyoruz. Köşenizden Allah ne verdiyse yazın” dediler.
Sanırım duymayanınız, bilmeyeniniz kalmamıştır.
Öğretmen Funda Mat Balabanuluğ, çalıştığı okulun müdürü, Erol Atayık tarafından feci şekilde dövüldü.
Balabanuluğ’un kırılan onurunu tamir etmemiz gerekirken, fahişelere bile bana göre uygulanmaması gereken bir davranışla, koluna damgalanarak rapor için İstanbul Adli Tıp Kurumu’na gönderilmesi bu kepazeliği daha da bayağılaştırdı.
İnsan haklarına tamamen aykırı olan bu tutuma ise İzmirli toplam 30 milletvekilinin bu güne kadar hiş ses çıkarmamaları daha büyük ayıp.
Bu tarz konularda çok hassas olduğunu bildiğim Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukcu’nun ise bu kadar sessiz kalması beni daha da gerdi.
Bundan sonra konuşsalar ne olur? Konuşmasalar ne olur?
İnsanlıktan nasibini almayan dayakçı Erol efendinin hala görevde olması, böyle bir magandaya çocuklarımızı teslim edilmesi ise daha büyük tehlike.
Erol Atayık’ın öncelikle tam teşekküllü bir hastane de kontrolden geçmeli.
Akıl sağlığının yerinde olup olmadığı kontrol edilmeli.
Ne gibi psikolojik etkenlerle böyle bir tecavüze yeltendiği açıklanmalı.
Yoksa bu tarz çirkinliklerle daha sık karşılaşmamız olanaksız değil.
Paylaş