Paylaş
Ayak üstü dertleştik. Bana eğitimin, çok önemli olduğunu ve bu konuyla ilgili de köşemde titiz davranmamı önerdiler. Giderken de, “Sizin fanatik okuyucunuzuz. Takipteyiz” dediler. Sporda antrenörüm, 4 yaşındaki yeğenini, anaokuluna yazdırdıklarını, ama çok sıkıntı çektiklerini söyledi. Neden de oğlanın annesinden ayrılmak istememesi. İlk gün altını ıslatmış. Ailece psikoloğa gitmişler. Antrenörüm, “Aman Şenay Hanım okul öncesi eğitim çok gerekli. Ama okul fobisi de bu yaşlarda oluyormuş. Psikolog, kız kardeşimi bu konuda uyarmış. Ne olur siz de köşenizde bir işleyin bu konuyu” dedi. Ardından, plazada komşum, biri oğlan, diğeri kız ayrı yumurta ikizlerini, kreşe verdiğini, ama ikisinin de bir haftadır türlü bahaneler uydurduklarını, hastalandıklarını ve gitmek istemediklerini söyleyince, ben de okul öncesi eğitim konusunda, yaşanan bu sıkıntıları köşeme taşımaya karar verdim...
Ayrılık öfke de yaratıyor
Bir pedagog dostum, 0-6 yaş olarak, okul öncesi dönemde, bazı çocukların, anne ve babadan ayrıldığı için, öfke de sergileyebileceğini, bu hassas dönemde, çok dikkatli olunması gerektiğini söyleyince, bu konuda, İzmir’de artık bir marka olan, Nur Yaraş’la bu konuyu tartışalım ve aydınlatalım istedim. İzmir’de, 25 yıllık, okul öncesi eğitim tecrübesiyle, dördüncü şubesini açan, Beyaz Balon Anaokulları’nın kurucusu Nur Yaraş, okul öncesi eğitimin, öncelikle niye gerekli olduğunu bakın nasıl anlattı; “Kendi çocukluğunuzu, kendi çocuğunuzla kıyaslayın lütfen... Bizden daha akıllı, daha çok hayal edebilen, teknolojiye bizden daha hakim, daha çabuk kavrayan bireyler olduklarını, hemen fark edeceksiniz. Zaman zaman anneler, aralarında konuşurken, “Hamileyken içtiğim vitaminler yüzünden herhalde” dediklerini biliyorum. Elbette ki, faydası olmuştur. Ama gerçek şu ki, bugünün çocukları, çok daha fazla görsel malzemeyle karşılaşıyorlar. 2-6 yaş arasında, çevrelerindeki dünyayı tanımak için, oluşturdukları düşünsel yapı, kişilik ve davranışlarına, temel oluşturarak, çocuklarımıza, bütün hayatları boyunca eşlik eder. Bu nedenle, okul öncesi eğitim, artık çok daha büyük öneme sahip.”
Yaşayarak ve görerek öğrenme
“Biz eğitimcilerin sorumluluğunun, çocukların düşünme yeteneğini geliştirmek, değişen ve gelişen dünyaya uyum sağlayan, hayat boyu öğrenen bireyler yetiştirmek olduğuna, inanıyorum” diyen Yaraş, çocuklara uygulanan eğitim programlarında, yaparak, yaşayarak, eğlenerek ve yaratıcılıklarını kullanarak, gözlem yaparak, grup çalışmalarının zevkine vardırarak, problem çözerek ve öğrendiklerini yaşama geçirmelerinin, önemli olduğunu belirtiyor...
“Duyduğumu unuturum, gördüğümü hatırlarım, yaptığımı öğrenirim.” Çin atasözünden yola çıkarak, “Yaşayarak-Görerek Öğrenme” sistemi uygulanmasının şart olduğunu söyleyen Yaraş, bu konudaki görüşlerini şöyle noktalıyor; “Çünkü okul öncesi dönemde, değişik kişiler ve nesnelerle etkileşimde bulunmak, yaşantılardaki farklılık ve zenginlik, beynin farklı yollarla, gelişmesine neden olmaktadır.”
Her çocuk aynı değildir
Çocukda, “Annem-babam beni bıraktı!” ya da “akşam beni almaya gelecekler mi ?” gibi düşünceler, baş göstermesiyle başlayan, okul fobisi konusunda ise, 25 yıllık başarılı eğitimci Nur Yaraş, bakın ne diyor; “Çocuk ne kadar zeki, başarılı, yetenekli olursa olsun, okul fobisi var ise, bu durum onun tüm eğitim hayatını olumsuz etkiliyor. Okul fobisi de genellikle, çocuk henüz anaokuluna başlarken, okul ve ailenin yeterince, bilinçli olmayıp, disiplin bir tutumla, hareket etmeleri sonucunda ortaya çıkıyor. Anaokulu’nun ilk gününde, aile gibi küçük bir sosyal ortamdan çıkıp, yeni, farklı ve değişik bir sosyal ortama, ilk kez adım atan çocuk da okul fobisinin oluşmaması için ailelerin çocuklarının, anaokuluna başladıkları ilk güne, çok dikkat etmesi gerekiyor. Bu çok hassas bir dönemdir. Bu dönemde, anne babanın ve tabii ki, eğitimcilerin, bilinçli hareket etmesi gerekiyor. Ne çok katı, ne de çok tavizkar, olmamak gerekiyor. Biz, annelerin, anaokulunun ilk gününde, böyle bir ihtiyaç varsa, çocuktaki bu da iyi gözlemlenmelidir, sınıfa girip oturmak olarak değil, ama okulda, bir sure zaman geçirmelerini öneriyoruz. Tabii, her çocuk aynı değildir. Bazı çocuklar anaokuluna çok hızlı alışırken, bazıları alışamayabilir. Özellikle hiç sosyal ortama girmemiş, aileden hiç ayrılmamış çocuk, zorlanacaktır. Böyle bir çocuğa izlenecek yaklaşımla, oyun gruplarına katılan, geniş bir arkadaş çevresi olan, bir çocuğa izlenecek yaklaşım, çok farklı olmalıdır...”
Dikkat Sipari’nin önlenemeyen başarısı
Balık lokantası ya da restoranı deyince, akla gelen ilk isimdir benim için Sipari. Diğer dostlar kusura bakmasın. Hatta Boğaziçi ve Deniz’e daha fazla giderim belki... İkisi de çok iyi restoranlar. Keza Hasan... Arada unuttuklarım ne olur darılmasınlar... Beni Sipari’ye bağlayan nedenlerin başında, farklı mezeleri ve tatlıları geliyor. Nitekim CNBC-e BUSINESS’ın, eylül sayısında, Türkiye’nin sayılı CEO, işadamı ve genel müdürlerine sormuşlar. Türkiye’nin en iyi on balık restoranını, onlar da sıralamışlar. Bu sıralamada da Sipari 4. olmuş. Kavaklıdere Şarapları’nın CEO’su Ali Basman, YKM Genel Müdürü Jaklin Güner, Keskinoğlu Gıda YK Üyesi Keskin Keskinoğlu, İTHİP Yönetim Kurulu Başkanı İsmail Gülle, Hugo Boss Türkiye CEO’su Sezai Kaya gibi, isimlerin yer aldığı, on kişilik grup, birinci olarak, kimse yine kusura bakmasın, benim İstanbul’da popüler yaptığım, üzerinde çok hakkım olan, Rumeli Kavağı’ndaki Balıkçı Kahraman’ı seçmişler. Deniz Restoran ise 8. olmuş...
Tel: 0232.277.8988
Biraz da magazin
Bravo Özgü Namal
Öncelikle belirteyim, herkesin paraya ihtiyacı vardır... En zengin adamın bile... O nedenle Özgü Namal ile ilgili, bu yazacaklarımı okuyanlar, “E paraya ihtiyacı yoktur, zengin sevgilisi de var. Ondan” demeyesiniz diye, tavrımı baştan koydum. ‘Hanımın Çiftliği’ni beğenerek izledim. Namal’ın oyunculuğuna da şapka çıkardım. Dizi bitti, bildiğiniz üzere. Şimdilerde Özgü Namal’a, peş peşe teklifler yağıyormuş. Bunlardan biri de, Haldun Taner’in ünlü müzikali, ‘Keşanlı Ali Destanı’nın dizi versiyonu. Üstelik de, Çağan Irmak yönetecek ve Kanal D’de yayınlanacak. Herkes atlar. Ama Özgü Namal kesin ‘Hayır’ demiş. Garanti bir işe, süper bir paraya ve başrole. Helal olsun. İki yıl Güllü, Serap olarak çıktı karşımıza. Biraz kendini unutturması, yüzünü eskitmemesi gerek. Ama Özgü Namal gibi, kaç oyuncu var? Bence pek yok... O nedenle Bravo...
NOKTA
Blanch
Alsancak Mustafa Bey Caddesi’ndeki eski Bonjour Restoran yenilendi. Sahipleri de değişti. Adı da Blanch oldu. Gittim. Yemekler güzel. İki kişi, bahşiş dahil 160.00 TL ödedim. Bir pizza, bir şiş, vejetaryen tavuk ve bir şişe şarap. Servise dikkat yalnız. Yeni bir yer keşfetmek isteyenler için ? Telefon: 0.232.463.34.87
Paylaş