Deniz’i Allah’a havale ediyorum

İlk ‘Popstar’ yarışmasında farklı yorumu, cezaevi hikayesi ve tarzıyla en çok konuşulan ismi Bayhan Gürhan, ilginç açıklamalar yaptı.

Deniz Seki’nin, ‘Gençlere göstereceğimiz örnek, Bayhan olmamalı’ diyerek jüri üyeliğinden ayrılmasıyla bir anda gündeme gelen Bayhan, ‘Hiç kimse, kimseyi küçümseyemez, hor göremez. Deniz Hanım benim için bir değil, birçok kez konuştu. Onu Allah’a havale ediyorum’ dedi. İşte Bayhan’ın Kelebek ziyaretinde söyledikleri...

Deniz Hanım, Kelebek ödül gecesinde arkasına gazetecilere de almış yanıma geldi, bana sarıldı. Evet ben selam bile vermedim. Bu, benim için doğru bir hareketti. Kendisi yarışmayı terk ettikten sonra ben, ‘Bu onun görüşüdür, onun takdiridir. Herkes yaptığından, konuştuğundan, düşündüğünden sorumludur’ dedim. O yarışmaya dört jürinin de olumlu puan vermesiyle girdim. Dolayısıyla Deniz Seki’nin de 12’ye seçilmemde büyük payı var. Onun için üzerimde hakkı olduğunu düşündüm ve yaptığı hareketten dolayı ona kızmadım, darılmadım. Çünkü ona bir borcum vardı. Ama şimdi o bana borçlandı. Jüriden ayrıldıktan sonra bir değil, birkaç kez konuştu. Ona karşı açık bıraktığım kapı, her konuşmasında biraz daha kapandı. Şimdi ise tamamen kapalı. Eğer böyle davranmasaydı, ben de gider ona sarılır ve konuşurdum. Kimse, kimseyi küçümseyemez, hor göremez. Kısacası onu önce Allah’a, sonra da kendisine havale ettim. Yani onun hakkında olumsuz bir şey düşünmüyorum. Daha doğrusu hiçbir şey düşünmüyorum.

MAZİMİ KAPATTIM

Beş yaşında gittiğim Almanya’dan, 11 yaşında İstanbul’a geldim. Yarışmaya kadar Bayhan, hiç kimsenin bilmediği bir yerlerdeydi. Şimdi yepyeni bir yol var önümde. Popstar’dan buralara kadar geldim, ilerlemeye de devam edeceğim. Benim için artık ne varsa gelecekte var. Yaşadığım her şey, acısıyla, tatlısıyla gerçeklerim. Ben gerçekleri kabullenmiş biriyim. Onları kendi sineme çektim. Artık sadece yapacağım güzellikleri paylaşmak istiyorum. Böyle bir kararı almamda, ‘Reklam yapıyor, duygu sömürüsü yapıyor’ denilmesinin de payı var.

MEÇHULLERDE GEÇTİ

Almanya’dan dönüş yaptığım da Türkçe’yi unutmuştum. İlk olarak İstanbul’a geldim ve ondan sonraki yaşamım hep meçhullerde geçti. Yani dünyadan kaydı silinmiş, hiç kimsenin bilmediği, hiç kimsesi olmayan biriydim. Bir kimliğim vardı ama Almanya’dan geldiğim için hangi aile biçimine, hangi millete ait olduğumu bilmiyordum. Dolayısıyla hayatın gerçeklerini bulmaya, aramaya çalışan bir insan oldum. Ben istemesem de hayat bana bir takım şeyler sundu ve ben onları yaşamak zorunda kaldım. Bu bir sınavdı, bu sınavdan ağır bir şekilde geçtim. İnsan hayatında bir kader, bir de mukadderat vardı. Kader dediğimiz olay insanın kendi elindedir. Fakat mukadderat, insanın mutlaka yaşaması gereken, kişinin kendi gerçekleridir. Mukadderatı kimse değiştiremez. Çünkü ölüm de bu sınıfa girer. Benim hayatımdaki en büyük mukadderat ise Popstar yarışmasıdır.

ZOR BİR ASKERLİK

Unkapanı’nda bir albüm tecrübesi yaşadım. Hayatımda bu tecrübeyle birlikte birçok olumsuzluklar olduğu için yapılması gereken en doğru şeyin askerlik olduğuna karar verdim. Ve severek, isteyerek askere gittim. Ayrıca Almanya’da bir dönem geçirdiğim için hangi ülkeye ait olduğumu bilmiyordum. İmkanlarım neticesinde kendi kendimi eğitmeye, bir şeyler öğrenmeye çalıştım. Ama hala vatanın ve milletin bütünlüğünü bilmeyen bir insandım. Bu yüzden bunun ne olduğunu kavrayabileceğim, gerçek anlamda öğrenebileceğim en uygun yer askerlikti. Askerliğim de öyle çok kolay olmadı, çok maceralı oldu. Çünkü vatani görevimi Kuzey Irak’ta yaptım. Hem Türkiye için de hem de sıcak bölgelerdeydim. Piyade timindeydim. Çok sıcak çatışmalarda bulundum.

BABAMI GÖRMÜYORUM

Bu hayatta hep yalnızdım, tek başıma. Bir tek babaannem vardı. Ben kendimi bulmak istediğim için, yalnızlığı seçtim. Bu benim için daha iyi oldu ve bu yalnızlığım da bu şekilde devam edecek. Hayat beni bir rüzgar gibi oradan oraya sürükledi. Arı, her şeyden bal alır. Ben de arı misali, rüzgarın beni götürdüğü her yerden bir bal, bir de zehir adım. Ve bu şekilde geliştim ve şimdi buradayım. Babamla da görüşmüyorum. Buraya yarışmaya geldi ama bu bir istisna. Çünkü herkesin ailesinden birilerinin olması istendi. Sonuçta benim de babamdan başka kimsem yoktu. O günden sonra da bir daha görüşmedik. Çünkü aramızda çok fazla bir diyalog olmadığı gibi problemimiz de yok. Sadece ben yalnızlığa alıştım, hepsi bu.

ALBÜM 20 GÜN SONRA

15-20 gün sonra albümüm piyasaya çıkacak. Bu albümde üç tane kendime ait parça var. Biri cezaevinden çıkmama birkaç ay kala yazdığım Zaruret isminde bir şarkı, biri yine çok uzun zaman önce dışarıdayken yaptığım bir beste, diğeri de bu yarışma sırasında yaptığım İlk Aşk. Bir de Sezen Aksu’nun eski bir şarkısı var.

TAKLİDİM OLAMAZ

Sesimi beğeniyorum ama tam anlamıyla sağlığım yerinde olmadığı için henüz olması gerektiği gibi değil. Daha iyi olacağını düşünüyorum. Yorumumun ‘Bayhanca’ olduğu bir gerçek. Ama ne derece iyi, ne derece kötü olduğu konusunda kendimce bir yorum yapmam yanlış olur. Espri anlamında çok taklidim yapılıyor. Fakat gerçek anlamda bir taklidim olamaz diye düşünüyorum.

GERÇEK AŞKI YAŞIYORUM

Aşık mıyım? Aşk benim için çok geniştir. Şu anda benim aşkım içimdeki duyuramadığım melodiler. Şu anda gerçek aşkı yaşıyorum. Bu aşk da milletle bütünleşmek. Bunu hiçbir zaman yaşayamadım. Diğer aşka gelince, bunu bir kez yaşadım. Ama şimdi yaşamıyorum.

Şöhret olmak gibi bir derdim yok

Ben şuna inanıyorum ki Bayhan eğer Popstar yarışmasına katılmasaydı, bir gün mutlaka bir şekilde bu müzik aleminin içine girecekti. Daha önce denedim ama olmadı. Fakat kararlıydım. Çok iş yaptım. Tüpçülük yaptım, küçük bir arabam vardı tatlı sattım. Hep çalıştım. Ama içimde hep müzik vardı. Kendimi bildim bileli hep şarkı söylüyorum, hep beste yapıyorum. Daha dört yaşındayken Adana’da güneşin doğuşuyla birlikte mahallede tenekelere vurarak ritm tutar, şarkı söylerdim. Yani hep müzikle büyüdüm. Benim meşhur olmak, şöhret olmak gibi bir derdim olmadı, olmayacak da. Sadece bir albüm yapıp sesimi duyurmak istiyorum, hepsi bu. Ancak bu yarışmadan sonra öğrendim ki iş sadece albüm yapmaktan ibaret değilmiş. Çok ağır sorumluluklar varmış. Ben bu sorumlulukların altından başarıyla kalkacağım. Hayatta hiçbir zaman gerçek anlamda elimden tutan olmadı.

Çarkın nasıl döndüğü beni ilgilendirmiyor

Sanat dünyası denilen bir dünyayı fark ettim. Ben bu dünyaya dahil olacak mıyım, olmayacak mıyım meçhul. Sonuçta herkes kendisidir, kendisinden sorumludur. Zamanın kime ne göstereceği belli değil. Bu dünyada bir takım çarklar varmış. Açıkçası o çarklar beni çok fazla ilgilendirmiyor, kendimin ne olduğu daha önemli. Ben ne hissediyorsam oyum, farklı olamam. Kimseden bir üstünlüğüm yok. Yani herkesle röportaj yapıldığı gibi benimle de yapılıyor, benim de kasetim olacak ama neyin nasıl olacağını zaman gösterecek. Ancak bildiğim tek şey, ben hiçbir zaman kendi doğrularımın, gerçeklerimin dışına çıkmadım, çıkmayacağım da. Gördüklerim karşısında ‘benim bu dünyada ne işim var’ gibi bir şey asla düşünmedim. Artık buradayım. Henüz kasetim çıkmadı ama artık bu müzik alemindeyim. Ve bunu da hiçbir şey değiştiremeyecek.
Yazarın Tüm Yazıları