Gençlerine acımayan ülke

Haberin Devamı

ANKARA katliamında yaşamını kaybeden 97 kişiye bakıyorum. Büyük çoğunluğu genç. Kimisi mühendislik, kimisi arkeoloji, kimisi hukuk okuyormuş. Hepsi hiçbir art niyeti olmayan saf ve temiz duygularıyla daha güzel bir dünya idealleriyle Ankara’ya gitmişler.
Ama yakın tarihte olduğu gibi Ankara’daki gençler de yaşça büyük, ama insanlıkta küçük kalmış olanların güç ve iktidar çatışmalarının kurbanı oldu. Aynı 68 gençliğinin 70’li yıllarda başlarına gelenler, aynı 80’li yıllar öncesinde sağ ve sol çatışması adı altında yaşamlarını kaybeden 5 bin genç gibi.
Sonra darbe olup bir günde her şey bıçak gibi kesildi. Ardından anlaşıldı ki, sağcı ve solcu gençlerin yaşamlarını feda edebilecek kadar yüksek idealleri, darbeye ortam hazırlamak için karanlık güçler tarafından acımasızca kullanılmış. Olan bu sahte kavgaya kurban giden 5 bin, yıllarca hapishanelerde çürüyen, işkence gören 40 bin gence olmuştu.
Gençlerini bozuk para gibi harcamayı alışkanlık haline getiren bu ülkenin tarihinde çok da eskilere gitmeye gerek yok. Gezi olaylarında herhangi bir siyasi harekete dahil olmadan tüm masumiyetleriyle, isteklerini dile getirmeye çalışan gençlerin başlarına gelenleri biliyoruz.
12 Eylül darbesinden yıllar sonra ABD’nin eski Ankara büyük elçilerinden birisi, emekli olduktan sonra danışmanlık yapmaya başladığı bir firmanın yaptığı yatırım için İzmir’e gelmişti. Söz dönüp dolaşıp geçmiş yıllara geldiğinde “Türkiye’de ekonomik ve toplumsal dönüşümler çok sancılı oluyor, bazı şeyler zorla yapılmak zorunda kalıyor” diyerek bir cümleyle darbenin gerçek nedenini özetlemişti.

Haberin Devamı

ÇALKANTI BİTECEK AMA...
Bugün Türkiye yine tarihinin en zor geçiş dönemlerinden birisini yaşıyor. Toplum bir o uca, bir öteki uca savruluyor. Bir yanda insan hakları ve demokrasinin baş tacı edildiği, insanların dil, din, ırk, etnik köken ayrımını hissetmeden özgürce yaşamak istedikleri bir ülke hayal edenler, diğer yanda Türkiye’nin Osmanlı’nın parlak dönemlerinde olduğu gibi yeniden Ortadoğu’nun ve İslam dünyasının yıldızı olabileceğine inanan muhafazakar bir Türkiye isteyenler. Bir yanda Kürt sorununu Meclis’te çözebilecek siyasi güce ve çoğunluğa ulaşabilen bir parti, diğer yanda sahip olduğu gücü kaybetme endişesiyle idealleri uğruna dağa çıkan gençleri acımasızca ateşe atan bir örgüt.
Türkiye’deki bu toplumsal çalkanış sonunda mutlaka dengeye oturacak. Bunun da ilk işareti seçim sandıklarından gelecek. IŞİD gibi örgütleri taşeron olarak kullanarak yüzlerce gencin ölümü pahasına seçimlere gölge düşürmek isteyenler var. Ama Türkiye, 600 yıllık bir imparatorluktan gelen devlet geleneği ile aşiret kökenli Ortadoğu ülkelerinden çok farklı kültüre ve birikime sahip bir ülke. Doksan yılı aşmış Cumhuriyet tarihinde birkaç kez kesintiye uğrasa bile demokrasinin tadını almış olan bu millet, diktatörlük hayalleri kuranlara 7 Haziran seçimlerinde olduğu gibi kırmızı kartı gösterir.
Sonunda her şey mutlaka yoluna girecek. Ama faturanın çoğunu yine, gazlanan, kurşunlanan, bombalanan, şehit düşen ya da terör örgütü yöneticilerince ateşe sürülen daha iyi bir dünya ideallerinden başka hiçbir hayalleri olmayan gençler ödemiş olacak.

Yazarın Tüm Yazıları