Paylaş
Baharla birlikte, kışın karanlık, yarının ne olacağı belirsiz günler geride kalır. Soğuktan korunmak için sıkı sıkı sarınıp, başlarını sokacak bir yer arayan insanlar, bitkiler, hayvanlar açılır, saçılır özgürlüğün kokusunu almaya başlar. Soğuk zarar verecek korkusu bittiği için kuzular, kuşlar, arılar, karıncalar hayata ‘merhaba’ demeye başlar. Bu mevsimde Ege’de mandalina, limon, leylak, mor salkım bin bir çiçek ve meyve ağacının hayatı, tomurcukların kokusu çevreyi sarar.
Doğanın uyanışı tüm dünyada olduğu gibi Ege’de de şenliklerle karşılanır. Seferihisar’da Tohum Şenliği, Alaçatı’da Ot Festivali, Urla’da Enginar Festivali gibi Foça’dan, Aydın’a tüm bölgede gerçek yeni yıl kutlamaları başlar. Artık pırıl pırıl güneşli günler başlamıştır. O güneş ki, dünya var olduğundan beri ilk çağlarda önünde secdeye varılan Tanrı, sonra hayatın anlamı, günümüzde ise savaşların bile sonunu getirecek sonsuz enerji kaynağı olarak insanlar için hep değerli oldu. Dünyamız ne şanslı ki, evrende çok az gök cismine nasip olacak bir konumda bulunuyor. Güneşe ne çok yakın, ne de çok uzak. Ne çok soğuk ne de çok sıcak. Yaşamın başlaması için bütün koşullar oluşmuş dünyamızda.
Dört mevsimi yaşayan Türkiye ise Afrika’nın sıcağı, Sibirya’nın soğuğu gibi hayatı zorlaştıran bölgelerden uzak, dünyanın en şanslı ülkelerinden biri olarak yer kürede yer alıyor. Sekiz bin yıllık tarihiyle tarım devriminde insanlığın ilk yerleşim yerlerinden biri olan İzmir ise Türkiye’nin en şanslı bölgesinde yer alıyor.
Ağaçlar tomurcuklanıp, güller gülmeye başlayıp, gençler Kordon’da çimenlere uzandığında İzmir’de yeni umutlar yeşermeye başlamış demektir. Herkesin umudu kendine. Kimi aşk umut eder, kimi barış. Ama herkes kışın kasvetli günlerinden sonra baharda hep güzel şeyler umut eder. Dünya döndükçe baharlar hep olacak, her bahar insanlar için yeni bir umut olacak.
Paylaş