Paylaş
IŞINSU Kestelli ile karşılaştım önceki hafta sonu Alaçatı’da. Köşe Kahve’nin karşı köşesindeki kahvede arkadaşlarıyla oturmuş hem sohbet ediyor hemde Ot Festivali’ne hazırlanan Köşe Kahve’de yapılan restorasyonu izliyordu. Ayaküstü sohbet ederken konu doğal olarak başkanı olduğu İzmir Ticaret Borsası’nda 3 Mayıs’ta yapılacak seçimlere geldi.
Malum seçim öncesi hayli fırtınalar koptu, çeşitli iddialar ortaya atıldı. Kestelli iddialara bedelini kendi ödediği gazete ilanlarıyla cevap verdi. Başkan’a son durumun ne olduğunu sorduğumda şunları söyledi:
“Biliyorsunuz, benim ve İzmir Ticaret Borsası Yönetim Kurulu hakkında İzmir Cumhuriyet Savcılığı’na yapılmış bir suç duyurusu vardı. Savcılık bu iddiaları inceledi. Ama iddiaları kanıtlayacak somut bir şey bulunmadığı gerekçesiyle geçtiğimiz günlerde ‘Soruşturmaya gerek yok’ kararı verdi.”
Kestelli’ye seçimlerle ilgili beklentilerini sorduğumda, “Aslında bu seçimlerde adaylığımı koymaya niyetim yoktu. Ama seçim hesaplarıyla beni yıpratmak için asılsız iddialar ortaya atılıp, bu kadar olay yaşanınca yeniden adaylığımı koymam artık mecbur oldu” cevabını verdi.
Aslında 122 yıllık İzmir Ticaret Borsası’nın ve Türkiye’deki diğer ticaret borsaları arasında ilk kadın başkan olan Işınsu Kestelli’nin bu pozisyonu İzmir’in batıya dönük medeni yüzüne yakışıyordu. Nitekim geçen dönem başkan olduktan sonra İTB’ye hanım eli değdiği hemen fark edildi. Erkek egemen Türkiye’nin ilk borsasının salonlarına bile bir zarafet geldi. İTB’nin büyük hissedarı Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası dünya rekorları kırmaya devam etti. Kestelli bugün ise, Türkiye’yi dünyanın en büyük finans merkezlerinden biri yapmayı amaçlayan İstanbul Borsası yönetiminde hem Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’ni hem de İzmir’i temsil ediyor.
Anladığım kadarıyla Türkiye’nin ilk Ticaret Borsası İzmir’in, Türkiye’nin ilk kadın borsa başkanıyla yoluna devam etmesi sürpriz olmayacak.
‘Pazar Turizmi’ deniz kum, güneşe rakip
BAHAR yüzünü gösterdi, lüks yolcu gemileri İzmir Limanı’na yanaşmaya başladı. Bu vesileyle kruvaziyer gemilerin rotasını İzmir’e çeviren Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ekrem Demirtaş’ın hakkını teslim etmemiz gerek.
Her birinde üç-dört bin yolcu bulunan gemilerden artık sadece Efes’e değil, Çeşme’ye Alaçatı’ya da turlar düzenlendiği için İzmir çevresinde geniş bir kesim kruvaziyer turizminden payın almaya başladı. Herkes derken sadece hediyelik eşya satıcıları, cafeleri kastetmiyorum. Vatandaşa “domatese gel” diye bağıran pazarcılar bile turizmden nasibini alıyor. Gemi turistleri çilek, erik mevsimlik taze ne varsa alıp götürüyor.
Aslında “Pazar Turizmi” bence özel olarak ele alınması gerekli bir konu. Barcelona’nın ünlü bir balık pazarı vardır. Bir tarafta taze balıklar, meyveler satılır, hemen yanında ayak üstü restoranlarda tezgaha dayanılıp hemen oracıkta gözünüzün önünde pişirilen deniz mahsullerinin tadına bakılır. Bu ayaküstü büfe barlarda yer bulmak mümkün olmaz. Sadece oradaki havayı görebilmek için akın akın turist grupları gelir.
Aslında, bizde başta Kemeraltı olmak üzere pek çok yerin böyle bir alt yapısı zaten var. Ama gemi turistlerinin çekinmeden oturup kalkabilecekleri, Havra Sokağı’ndaki gibi kendi ülkelerinde hiçbir zaman göremeyecekleri tazelikteki ürünlerin daha al beniyle sergilenebileceği ve yenebileceği yeni köşeler yaratmak cazip olabilir.
Aynı şey Urla, Alaçatı, Seferihisar, Foça, Bademler gibi yöresel pazarlarıyla ünlü yerler için de geçerli. Unutmayalım, günümüzde otantik pazarlar ve kültür turizmi, deniz, kum, güneş turizminden daha fazla öne çıkıyor. Gemi turistleri için bu çok daha fazla geçerli.
Paylaş