Paylaş
Zekice tasarlanmış, ustalıkla oynanmış ‘hakikat sonrası çağa’ ait bir hikâye. Olay, 2016 ABD seçimleri sırasında geçiyor. Amaç ABD seçimleri sırasında Hillary Clinton’ı aday gösteren Demokratlar’ı zayıflatmak. Buraya kadar bildiğiniz şeyler. Ama şeytan ayrıntıda gizli. Zira bu şebeke Demokrat Parti’nin oyunu azaltmak için Demokratlar’ın lehine bir kampanya yürütüyor. Yanlış okumadınız, karşıt olduğu parti lehine kampanya yaparak o partinin kaybetmesini sağlayan bir kampanya bu.
TOPLUMSAL ÇATIŞMAYI KÖRÜKLEYEN BİR ŞEBEKE!
Amerikan siyasetinde Demokratlar, Cumhuriyetçiler’e göre göçmenlere, azınlıklara ve Müslümanlara daha sıcak bakıyor. Cumhuriyetçiler genel olarak sınırların kapatılmasını, mülteci sayısını kısıtlamayı ve hatta bazı Müslüman ülke yurttaşlarının Amerika’ya girişinin tamamen yasaklanmasını istiyorlar. İşte böyle bir ortamda yapılan 2016 seçiminde hayata geçen bu kampanyanın temel amacı toplumsal kutuplaşmayı kışkırtmak ve bu çatışmadan nemalanmak. Amaç, gruplar arası kin ve nefreti arttırıp insanları bu çatışmada taraf olmaya zorlamak. Çünkü nefret insanları belli adaylara yöneltiyor.
GERÇEĞİNDEN DAHA ETKİLİ SAHTE HESAPLAR!
Geçen hafta ortaya çıkan belgelere göre kampanya tam olarak şöyle işliyor: Önce Facebook ve diğer mecralarda demokrat parti tabanına sıcak görünen azınlık hakları savunan, Siyah ve Müslümanlara dost görünen hesaplar açılıyor. Sonra bu hesaplara söz konusu gruplardan yoğun bir destek ve katılım sağlanıyor. Bu destek öyle bir boyuta ulaşıyor ki örneğin Blacktivist adlı hesap, Siyah Hayatlar Önemlidir (Black Lives Matter) adlı grubun kendi resmi hesabından daha fazla takipçiye ulaşıyor. Rusya’dan bir şebekenin yönettiği bu sahte hesapla resmi hesap arasındaki farkı, söz konusu hareketin kurucuları bile fark edemiyor. Peki bu sahte ama etkili hesap ne yapıyor? İşte meselenin bence en kritik noktası da burası. Bu sahte hesap, azınlık hakları yanlısı, polis uygulamaları karşıtı mesajları alıp bu mesajlara en fazla nefreti olan beyazların yoğun olduğu seçim bölgelerine yayıyor! Siyah haklarına, Müslüman mültecilere nefret besleyenlerin gözüne sokar gibi reklam yapılıyor. O kesimlerde öfke böyle arttırılıyor. Mesela Hillary Clinton’ın Müslümanlar lehine ettiği sözleri, Müslümanlar adına açılan hesaplar üzerinden İslamofobik kesimlere pompalanıyor.
İSLAMOFOBİK KAMPANYANIN SIRRI DA ÇÖZÜLDÜ!
Bütün bu süreçte ortaya çıktı ki özellikle Müslüman mülteciler yerine, bu kesime olan korkuyu çoğaltmak için bu şekilde epey bir mesaj yayılmış. Bu mesajlardan en etkilisi Suriyeli mülteci çocuklar arasında bir kavganın tamamen yalanlarla bir cinsel taciz haberi olarak sunulması. Polis teşkilatı dair her yetkilinin mesnetsiz bulduğu bir haber bu. Ama gelin görün ki bu sahte haberi ciddiye alan yurttaşlar işi mültecilere sıcak bakan politikacılara, yöneticilere ve iş insanlarına tehdide kadar götürmüş. Nitekim daha evvel yazdığım gibi Amerika’da Müslüman mültecilere yönelik yardımlarıyla bilinen Hamdi Ulukaya da bu kampanyanın hedefi olmuş; İslamofobik bir radyo programcısı Ulukaya’ya yönelik bir kampanya açınca da geri adım atıp özür dilemek zorunda kalmıştı.
BİR KREDİ KARTIYLA KARGAŞA MÜMKÜN!
Facebook, Google ve Twitter’ın reklam verenler için hedefe odaklı bir platforma sahip olması onları ticari olarak çok başarılı kılıyor. Bu sayede, dünyanın herhangi bir noktasından, bir kredi kartı ile seçtiğiniz mesajı belirlediğiniz hedef kitleye ulaştırabiliyorsunuz. Hangi mesajın ilgi görüp hangi mesajın dikkate alınmadığını da ölçebildiğiniz bu sistemle, en can alıcı mesajı geliştirip en etkili olacak hedef kitleye ulaştırmak mümkün. Bir nevi akıllı bombadan söz ediyoruz.
HAKİKAT SONRASI ÇAĞIN UZMANI
ASLINDA sosyal medya üzerinden manipülasyon 2016 ABD seçimlerine has bir durum değil. 2008’den bu yana sosyal medya etkili bir mecra. Ve bu alanda pek çok çalışma da mevcut. İşin doğrusu bu alanda çığır açan çalışmalara imza atan isim bizden biri. Evet, Zeynep Tüfekçi’den söz ediyorum. Kendisini ‘teknososyolog’ olarak tarif eden Zeynep Hoca, New York Times için yazdığı ufuk açan yazılarında yıllardır anlatıyor yeni medyanın güçlü aktörler tarafından nasıl manipüle edilebileceğini. University of North Carolina’da ders veren Zeynep Hoca Facebook ve benzeri platformların tam da bu tarz manipülasyonlara açık olduğunu ve iş modellerinin buna fazlasıyla yatkın olduğunu iddia ediyor. Çare olarak da başta Facebook olmak üzere Google ve diğer şirketlerin algoritmaların yanı sıra insana yatırım yapmalarını, kurdukları sistemi denetime açmalarını ve her şeyden önemlisi de yurttaşların gördükleri her mesajı sorgulamalarını öneriyor. Daha fazlasını da anlatıyor Zeynep Hoca önümüzdeki hafta yayınlanacak olan TED konuşmasında.
2020’DE ABD BAŞKAN ADAYI
EVET, görünen o ki Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg, 2020 yılında ABD başkanlığı için aday oluyor. Bu konuda attığı üç adımı not edeyim.
m İlk başkanlık işareti Zuckerberg’in Harvard mezuniyet töreni konuşmasında saklıydı. Oldukça geniş bir kesime ulaşan bu konuşmasında Zuckerberg bir CEO olarak değil, bir siyasetçi olarak toplumsal sorunlara vizyoner çözümler önerdi. Bir başkan olarak neyi nasıl yapacağının geniş bir özetini sundu. Bu adım başkanlık için önemli, ama tek başına vizyoner olmak başkanlığa giden süreçte yetersiz.
m Zuckerberg’in başkan adayı olacağını gösteren ikinci işaret bence daha önemli, zira başkanlık bir ekip işi. Zuckerberg geçen sene kurduğu vakfa David Plouffe’u aldı. Türkiye’de pek tanımıyoruz ama eğer Obama 2008’de başkan olduysa bunu büyük ölçüde tüm kampanyayı yöneten akıl küpü başdanışmanı David Plouffe’a borçlu. Plouffe’un yazdığı ve 2008 seçimini anlattığı ‘The Audacity to Win’ adlı kitabı, politik kampanya meraklısı herkese bir ders kitabı olarak öneririm. Zuckerberg başkanlığa giden süreçte kurduğu ekibe Plouffe dışında Bush ve Clinton kampanyalarını yöneten iki usta ismi de kattı.
m Zuckerberg’in adaylığının neredeyse kesin olduğunu gösteren son işaret ise çıktığı ‘dinleme turu’. Facebook gibi bir platformla istediği kitleye ulaşabilen Zuckerberg, bir yıl boyunca 50 eyaletin hepsini dolaşıp yurttaşların dertlerini yerinde dinlemeye karar verdi. Obama, Clinton ve Trump da böyle başlamıştı. Önce ‘dinleyip’ sonra çözüm önermek Amerikan siyasetindeki en eski sayfa.
Trump ve Zuckerberg yarışı ilginç olabilir. Göreceğiz.
Paylaş