Makul bir dünya lideri mi? Yaşlı bir profesör mü?

1992 ABD başkanlık seçimlerine kadar geçen 24 yılın 20’sinde Cumhuriyetçiler iktidardaydı. Demokratlar her seçimde giderek daha sol bir ismi başkan adayı yaptığı için sağın 50 yıllık iktidarı üzerine kitaplar yazılıyordu. Demokratlar 1992’de herkesi şaşırtıp solcu sayılmayan Clinton’ı aday gösterdi ve sonrasında yapılan altı seçimin dördünü kazandı. Ekmeleddin İhsanoğlu tercihi CHP için benzer bir dönüm noktası olabilir mi?

Haberin Devamı

Cumhurbaşkanlığı seçimine giderken ideolojik manzara gayet açık. Bir siyasi parti seçmenlerin neredeyse yarısına yakınının desteğini ipoteklemiş durumda. CHP kendi tabanının benimsediği bir adayla yüzde 30 oy bariyerini aşamıyor. MHP tabanı serbest kaldığında CHP kadar AK Parti’ye de destek veriyor. Bu durumda CHP ve MHP’nin ortak adayı Ekmeleddin İhsanoğlu alt bandı 2010 referandumundaki yüzde 42 olan oy potansiyeline sahip bir aday olarak sahaya çıkıyor. Çatı aday formülü hiçbir şey başarmamış olsa da daha şimdiden rekabet seviyesi yüksek bir seçimi garantilemiş oldu.

Hatırlamamız gereken bir başka nokta ise Türkiye’nin siyasal haritası. Çok partili dönemde yapılan hiçbir seçimde sol partiler yüzde 50 çizgisini yakalayabilmiş değil. CHP’nin birinci parti olduğu 1977’de dahi bu baraj aşılamamış. Böyle bir ideolojik zeminde solcu bir adayla girilecek seçimde alınacak sonuç ortada. İşte tam da bu noktada CHP’nin solcu görünmeyen bir aday ile seçime girmesi partinin sadece yarışmak değil kazanmak istediğini gösteriyor. Bu durum aynı zamanda CHP’nin daha geniş bir tabanda makul bir parti olarak algılanmasına da hizmet edebilir ki bu durum bir sonraki genel seçimde daha da çok önem arzedecektir.

Ekmeleddin İhsanoğlu ismi açıklandıktan sonra sosyal medyada hem adı hem badem bıyığı hem de doğum yeriyle alay edilmesine baktığımızda onun halktan biri, yani bir ‘taşralı’ olarak algılandığını ve sözde ‘elitler’ tarafından hor görüldüğünü söyleyebiliriz. Türkiye’de taşra ile merkezin siyasal çatışmasında kazanan hep taşra olmuştur. Dolayısıyla İhsanoğlu’nun adaylığı duygusal kodlama bakımından Türkiye siyasetinin kazanan akımını temsil ediyor.

İhsanoğlu ismi açıklandıktan sonra AK Partili kalemlerin sosyal medyada göstermiş olduğu tepkiler yıllar evvel Erdoğan ismine seküler kesimin göstermiş olduğu tepkilerle neredeyse aynuı. Henüz ‘Ekmeleddin İhsanoğlu’ndan muhtar olmaz!’ diyeni duymadım ama yakındır. Eğer AK Parti söylem düzeyinde İhsanoğlu’na tepeden bakmakta ısrar ederse, kendi tabanında çok az da olsa bir erozyon yaşayabilir. O tabandaki bir-iki puanlık bir kesim İslam örgütü liderliği yapmış, makul ve mülayım bir adayın horlanmasını içine sindirmeyebilir.Ekmeleddin İhsanoğlu isminin en kayda değer tarafı bu potansiyelin telaffuz edilmesine olanak vermesidir.

İhsanoğlu adaylığına soldan gelen tepkiler ise bir başka adaya, Mansur Yavaş'a gösterilen tepkilerin neredeyse tekrarı niteliğinde. ‘Solcu değil! Atatürkçü değil! Partili değil! Ve üstelik ‘İslamcı! Ortadoğulu!’ Nur Serter’in bu noktada "CHP'nin bağrına hançer saplandı. Utanç içindeyim" demesi durumu yeterince izah ediyor olmalı. Yavaş’ın adaylığı net olarak şunu gösterdi: Makul bir aday hem solu toparlar hem de sağdan az da olsa oy alabilir. İhsanoğlu’nun Mansur Yavaş kadar ustalıkla ve disiplinle makul bir aday olarak kalıp kalamayacağını önümüzdeki günler gösterecek.

Siyasal tercihleri belirleyen altı temel duygusal değeri geçen hafta anlatmıştım: Eşitlik, Özgürlük, Adalet, Kutsal değerler, Dirlik-Düzenlik ve Topluma sadakat. Bu değerlerin ilk üçü solun, son üçü de sağın daha etkin olduğu alanlar. Dünyanın her yerinde sol adaylar çoğunluğun oyunu almak sağın etkin olduğu alanlardan birini de kendi hanesine katarak iktidar oluyor. Clinton’ın seçim kampanyasındaki en önemli vaadinin 100 bin polis alımı olması (dirlik-düzenlik) boşuna değil. Aynı şekilde Şili’de Bachelet, Bangladeş’te pek çok sol aday, son seçimlerde Obama sadece özgürlük ve adalet vurgusuyla değil kutsal değerlere saygı ve toplumsal sadakat vurgusuyla iktidara geldi. Ekmeleddin İhsanoğlu tercihiyle CHP sağın tekeline bıraktığı bu alanlara bir adım atmış oldu.

Sonuçta ikili bir yarış olacak önümüzdeki seçimler. Sahada şimdilik bir aday var dolayısıyla bu yarış nasıl sonuçlanır kestirmek zor. Bugün itibariyle net kritik soru varolan ama kamuoyu tarafından bilinmeyen yeni adayı kimin nasıl tarif edeceği. Bu tarif savaşını kazanan seçimi de kazanmış olacak. Çok değil 53 gün sonra ya ‘Anadolu'nun bağrından gelen makul bir dünya lideri’ Çankaya’ya çıkacak ya da ‘halktan kopuk, yaşlı bir profesör’ seçimi kaybedip kenara çekilecek. Bu iki tariften hangisinin sahici olduğuna biz karar vereceğiz.

Yazarın Tüm Yazıları