Paylaş
NEDEN YAPISAL REFORM?
Türkiye eski usul tarımla, ucuz turizmle ya da inşaatla geleceği 10 bin dolarlık milli gelir sınırına geldi. 8 yıldır o sınırda patinaj yapıyoruz. Aslında şu son dolar kriziyle milli geliri hesaplamaya kalksanız bırakın patinajı resmen geri viteste gaza basmış durumdayız. Milli servetin eridiği şu süreçte bir yere çarpmadan, bir an önce, partilerin üzerinde hem fikir olduğu yapısal reformları hayata geçirmemiz gerekiyor. Peki nedir bu reformlar?
HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ, TEMEL ÖZGÜRLÜKLER, ÇAĞDAŞ EĞİTİM!
Yapısal reform artık sakız olmuş bir kavram. Adını anıp içini dolduramadığımız bir kavram. O nedenle formülü açayım. İlk olarak bu krizden çıkmak için hukukun üstünlüğünü ihdas etmemiz gerekiyor çünkü adil rekabet olmadan üretim artmıyor. İkinci olarak eski usul ekonomiden katma değeri yüksek ekonomiye geçmemiz için bilgiye ulaşmanın önündeki ekonomik ve politik engelleri kaldırmamız gerekiyor. Üçüncü olarak nüfusunun yarısı genç bir ülke olarak çocuklarımıza dünya ile rekabet edebilecek beceriler kazandırmamız gerekiyor. Yani, adalet, temel özgürlükler ve eğitim alanında yapısal reformları hayata geçirmemiz gerekiyor.
KALKINMANIN TEMELİ OLARAK ADİL REKABET!
Rekabet ancak adil ve yasalarla garanti alına alındığı ortamda yeşeriyor. Yasal güvence altına alınmış adil yarışma koşulları olduğu zaman insanlar ekonomik hayata daha yüksek oranda katılıyor ve daha fazla verim alıyor. Aynı şekilde yabancı sermaye hukukun işlemediği ülkelere ya hiç gitmiyor ya da her an çıkmak için gidiyor. Türkiye 2016 Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde maalesef 113 ülke arasında 99. sıraya düştü. Oysa çok değil birkaç yıl evvel 50’li sıralardaydık. Bu alanda karnemizi düzeltmeden refah seviyesini kalıcı bir şekilde artırmak mümkün değil.
TEMEL ÖZGÜRLÜK ARTIK EKONOMİK BİR KAVRAM!
Katma değeri yüksek ekonomi aynı zamanda bilgi ekonomisidir. Bireyler sınırsız hayal kurabildiğinde, kurdukları hayalleri özgürce geliştirdiklerinde ve ortaya çıkarttıkları fikirleri serbestçe paylaştıklarında katma değer ortaya çıkıyor. Detaylarını önceki yazımda sunduğum gibi bir ülkedeki bilgiye ulaşma özgürlüğü, o ülkedeki inovasyon seviyesinin neredeyse yarısını açıklıyor ve inovasyon seviyesi de doğrudan milli geliri belirliyor. Özetle ne kadar özgürlük, o kadar refah! Türkiye içinde bulunduğu ekonomik krizden çıkmak için temel özgürlüklerin önünü açan adımlar atmak zorunda.
ÇOCUKLARIMIZ DÜNYA İLE REKABET EDEBİLECEK BECERİLERE SAHİP DEĞİL!
Yeni ekonominin itici gücü, becerikli birey. Eskiden doğal kaynaklar, jeopolitik konum ne ise şimdi de becerikli insan potansiyeli aynı. O nedenle Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) ve Dünya Bankası gibi uluslararası kurumlar eğitimi ölçme değerlendirme işine girmiş durumda. OECD yıllardır PISA testi ile 15 yaş gençlerde beceriyi ölçüyor. Dünya Bankası da TIMSS ile matematik ve fen alanlarında başarıyı ölçüyor. Her iki değerlendirmede de bir G20 ülkesi olan Türkiye’nin çocukları ilk 20 ülke arasında yok!
OKUL ÖNCESİ EĞİTİMDEN ARAŞTIRMA ODAKLI ÜNİVERSİTEYE ACİL REFORM!
Nüfusunun yarısı eğitim çağında olan bir ülke, bu büyük potansiyeli bir an önce beceri ile donatmalı. Bunun için de eğitimde yapısal reform yapmalı. Kaliteli okul öncesi eğitimden, yaygın fen liselerine, araştırma odaklı üniversiteden, elit AR-GE merkezlerine kadar toplu bir yeniden yapılanma şart. Yoksa elimizdeki genç kuşağı bir kere daha heba etme riski var.
TERCİH ZAMANI!
Özetle, Türkiye eski usul tarımla, ucuz turizmle ya da inşaatla geleceği yere geldi. Yaşadığımız kriz bize yıllardır ertelediğimiz ve üzerinde uzlaştığımız reformları hayata geçirmek için yeni bir fırsat veriyor. Tercih bizim her zaman.
Paylaş