Paylaş
Anlamak mümkün değil. Ama derdimiz bu döngüyü kırmak ise anlamaktan başka da çaremiz yok. O halde başlayalım. Neredeyse her gün ayrı bir istismar haberiyle sarsılıyoruz. Adları değişiyor ama döngü ortak. Peki bu haberlerin artması gerçekte bu vakaların arttığına mı işaret ediyor? İstismar, özellikle çocuk ve kadınlara yönelik cinsel istismarla ilgili istatistikler çok tutarlı ve güvenilir değil. Bunun iki ana sebebi var:
İSTİSMARIN TARİFİ
Birincisi istismarın tarifi zamana ve topluma göre büyük değişiklikler gösteriyor. Bugün normal kabul edilen bir davranış, yarın istismar olarak raporlanabiliyor. Aynı şekilde bir toplumun olağan kabul ettiği bir davranış, başka bir toplumda istismar olarak kayıtlara geçebiliyor. İstismar istatistiklerine dair önümüzdeki bir diğer sıkıntı ise toplumların var olan vakaları kayıt altına almada gösterdiği farklılık. Bazı toplumlar mağdurların vakaları gün yüzüne çıkarması için kapıları sonuna kadar açarken, bazı toplumlar vakaların kayıt altına alınmasına engel olmak için pek çok engel koyuyor. Hal böyle olunca çocuk ve kadınlara yönelik cinsel istismar istatistiklerini gerek yıllar gerek de ülkeler arasında karşılaştırmak epey sorunlu oluyor. İşte bütün bu nedenlerle, bu konuyla ilgili ancak şunu söylemek mümkün olabiliyor: Şu sıralar medyada daha fazla istismar haberleri olması bu olayların artmasının değil, toplumun (ve medyanın) bu olaylara olan duyarlılığının artmasının bir sonucu olabilir.
ÖFKE PATLAMASI
Çocuk istismarı ve ensest gibi korkunç vakalar karşısında ilk tepkimiz doğal olarak büyük bir öfke patlaması oluyor. Bir insan başka bir insana bunu nasıl yapar? Bu sorunun bizi tatmin eden bir yanıtı olmadığı için öfkeleniyoruz ve bu istismarı yapan sapıkların her türlü cezayı almasını istiyoruz. ‘İdam isteriz!’ işte böyle bir tepkinin sonucu olarak ortaya çıkıyor. Çocuğumun başına böyle bir şey gelse ne yapardım diye sorduğumuzda aklımıza idam olmasa da benzer bir intikam duygusunun gelmesi gayet insani bir durum. Fakat cezayı mağdurun duygusal tepkisi değil, devletin aklıselimi belirlediğine göre şu soruları sormamız gerekiyor: İdam cezası bu tür suçlarda ne derece caydırıcı? İdam cezası uygulanan ülkelerde bu tarz suçlar artıyor mu azalıyor mu? İdam başka mağduriyetler doğuruyor mu?
İDAM ÇARE Mİ?
İdamın etkilerini anlamak için ABD ideal bir örnek, zira eyaletlerin bir kısmında idam cezası varken bir kısmında yok. Bu eyaletleri karşılaştıran Amerikan Barolar Birliği’nin hazırladığı raporun 4 önemli sonucu var. İlk olarak, idam olan yerlerde daha fazla cinayet işleniyor! İkinci olarak, idam edilenlerin ezici çoğunluğu ya bir azınlık mensubu ya da iyi bir avukat tutmak için gerekli parası olmayan yoksul kişiler... Gücü ve parası olanlar idamdan kurtuluyor ve olan yoksul mahkûmlara oluyor. Üçüncü önemli nokta ise şu: İdam kararı hata affetmeyen ve geri dönüşü olmayan bir karar. Son yıllarda DNA ile yapılan analizler sonucu idam sırasını bekleyen tam 186 ‘mahkûm’ son anda idam sehpasından kurtarılmış durumda. Bir an kendi çocuğumuzun masum olduğu halde idam sehpasına gittiğini düşünün. Tam da bu nedenlerle Amerika hariç tüm modern dünya idamı yasaklamış durumda. ABD de idamın kısmen serbest olduğu eyaletler bile bir bir idamı yasaklıyor. Sadece 2000’lerde 7 eyalet idamı yasakladı. Peki idamın yasaklandığı eyaletlerde durum ne diye merak ediyorsanız hemen onu da ekleyeyim: İdamı yasaklayan eyaletlerde cinayet dahil idamlık suçlarda hiçbir artış yok! (Kaynak: İdam Cezası Bilgi Merkezi, ABD (2017)) Özetle idam ne iddia edildiği gibi caydırıcı ne de beklendiği gibi hatasız işleyen bir cezalandırma yöntemi. Bir mağduriyetten kurtulmaya çalışırken başka mağduriyetler doğurma olasılığı çok yüksek.
MASAYA YATIRALIM
İdamın bir çare olmadığı çok açık ve net. Hele Türkiye gibi geçmişinde pek çok masum insanı, bir de başbakanı idam sehpasına göndermiş olmanın utancını yaşayan bir ülke için idam cezasını geri getirmek etkili bir çözüm olamaz. O nedenle bir dahaki döngüde öfkemizi ‘İdam isteriz!’ diyerek zihinsel tembellik yapmak yerine gelin meseleyi tüm yönleriyle masaya yatıralım. Sorun karmaşık. Cinsel istismarın psikolojik, kültürel ve legal sebepleri var. Hepimize evde, sokakta, okulda, işyerinde düşen görevler var... Ben bu yazıyı uzatmamak için bugün aileden başlayacağım...
AİLELERİN BİLMESİ GEREKEN 4 ŞEY!
ÇOCUK istismarı üzerine en çok kafa yoran insanlardan biri kendisi de çocuk yaşta tecavüze uğramış olan Oprah Winfrey. Ömrünü çocuk istismarının azaltılmasına harcamış bir isim. Yıllarca bıkmadan usanmadan, reyting kaygısı duymadan bu konuda sayısız program yaptı. Bilim insanlarıyla, istismarcılarla ve tabii ki mağdurlarla buluştu. Bütün bu çalışmaların ardından Oprah, hepimiz için şu 4 dersi çıkarmış:
- Çocuk istismarcılarının yüzde 90’ı kurbanlarını tanıdık çocuklar arasından seçiyor. Çocuk istismarcılarının yalnızca yüzde 10’u aileye ve çocuğa tamamen yabancı biri. O nedenle ebeveyn olarak çocuğunuzu emanet ettiğiniz hiçbir yetişkine gereğinden fazla güvenmeyin. Aile ve yakın arkadaş da buna dahil!
- İstismarcılar kurbanlarını rastgele seçmiyor. Sapıklar kendilerine kurban seçerken kırılgan çocukları hedef alıyor. O nedenle çocuğunuzun kırılganlığını önceden keşfedip ona destek olun, çocuğunuzun kendisine olan güvenini yükseltmek, onu cinsel istismara karşı koruyan önemli bir adım.
- İstismarcılar son derece manipülatif ve hesapçı insanlar. Öyle olduğu için de kurban seçtikleri çocukları suçlarına ortak etmekte çok ustalar. Bu yüzden pek çok mağdur çocuk, istismara kendilerinin sebep olduğuna inanıyor. Bu üçkâğıtçıların tuzağına karşı uyanık olmak bir zorunluluk.
- En önemlisi ise şu: Gözünüzü açın! Çocuğunuzun bulunduğu tüm ortamlarda onlarla aşırı derecede ilgilenen, gereğinden çok vakit geçiren yetişkinleri görmezden gelmeyin. Eğer çocuğunuz açıklanabilir bir neden olmadan hayattan ve arkadaşlarından ani bir şekilde soğuduysa, iç çamaşırında kan izi gördüyseniz, yürümede ya da oturmada sıkıntı çekiyorsa, cinsel bölgesinde ağrılardan şikâyet ediyorsa ya da başka çocuklara cinsel istismar emareleri göstermeye başladıysa yargılamadan sorular sormanın zamanıdır. Eğer çocuğunuz size herhangi bir istismardan söz ettiyse bunu aman hafife almayın, yok saymayın. Bir çocuk kolay kolay bu konuda yalan söylemiyor. Yapmanız gereken acilen meseleyi yetkili bir merciye taşımak. Bu süreçteki her gecikme sizin ya da başka birinin çocuğunun istismara maruz kalmasına göz yummak demek.
EĞİTİM CEPHESİNDE UMUDUN ADI ZİYA SELÇUK!
BU köşede yaklaşık 5 aydır eğitim üzerine dertlerimi sizinle paylaşıyorum. Bugün ise sizinle bir umudumu paylaşacağım. Umudumun kaynağı yeni Milli Eğitim Bakanımız Prof. Dr. Ziya Selçuk. Kendisi eğitimin her alanında hem kuramsal hem pratik olarak ter dökmüş bir isim. Adaylığının açıklanmasıyla hemen her çevreden aldığı destek bu seçimin ne kadar yerinde olduğunu gösteriyor. Ziya Hoca’nın eğitime dair son derece özgün çözümleri var. Önümüzdeki dönemde bu çözümlerin hayata geçme ihtimali beni umutlandırıyor. Buradan Ziya Hoca’ya böylesine önemli bir sorumluluğu kabul ettiği için teşekkürlerimi sunuyorum. Başarısı hepimiz için iyi olacak. Çocuklar bizim, ülke hepimizin!
Paylaş