Paylaş
Ama Artvinlilerin derdine ortak olmak için oralı olmanıza gerek yok. Biraz hesap kitap bilmek yeter.
Çünkü Artvinliler iflas etmiş bir ekonomik aklın ülkemizi sefalete sürüklemesine “Dur!” diyor. Çünkü onlar biliyor; doğal kaynaklarla kalkınma devri bitti! Ben bilmeyenler için açayım.
Doğru, sanayi devriminde doğal kaynaklar olmadan kalkınmak mümkün değildi.
O nedenle sanayi devrimini başarıyla yapan ülkeler doğal kaynaklara ulaşmak için kıtaları yağmalamaktan da kölelik gibi büyük bir insanlık suçu işlemekten de kaçınmadılar.
Ama o devir bitti. Doğal kaynaklarla ekonomik kalkınma arasındaki ilişki teknolojinin ilerlemesiyle yeni bir evreye geçti. Artık kaynak-kalkınma ilişkisi tersine dönmüş durumda. İçinde bulunduğumuz yüksek teknoloji çağında doğal kaynağı çok olan daha az kalkınıyor. Evet, bu bir tezat!
Kaynak belası!
Yapılan pek çok tarihsel ve karşılaştırmalı analizde doğal kaynak zengini ülkeler artık hem daha yavaş kalkınıyor hem de daha totaliter bir rejime kayıyor.
Kalkınmacılar buna “kaynak paradoksu” diyor. “Kaynak Belası” ya da “petrol bedduası” diyen de var.
Petrol zengini ülkelerdeki yaşam standardına ya da Afrika ve Latin Amerika’daki maden zengini ülkelerin yurttaşlarına sunduğu hayata bakınca durum netleşiyor. Kaynağı olan artık kazanmıyor, hatta kaybediyor. Düşen petrol fiyatlarıyla Venezuella’dan Suudi Arabistan’a tüm üretici ülkeler iflasın eşiğinde.
Önemli olan kaynağı kimin çıkardığı değil, kimin işleyip pazarladığıdır
İşte bu noktada Artvin’e gelinceye kadar elimizdeki eşsiz kaynakları ne kadar kullanabildiğimiz sorusunu sormamız gerekiyor. Ülke olarak fındığın, zeytinin, eşsiz kıyıların, tarihi binlerce yıla uzanan muazzam kültürel mirasın kıymetini ne kadar biliyoruz da Artvin’de o muhteşem ekosistemi tahrip ederek ortaya çıkacak madenin kıymetini bileceğiz?
Çare, katma değeri yüksek ekonomi!
Türkiye eğer kalkınmak istiyorsa varolan kaynakları daha akıllıca kullanmaktan başka çare olmadığını artık öğrenmeli. Bu çağda zengin olmak için ihtiyaç duyduğunuz kaynak Artvin’in dağlarında değil. O kaynak kuracağınız sistemde.
Daha adil bir rekabet ortamı, daha özgür bir girişim ortamı ve daha becerikli bireyler yetiştiren bir eğitim sistemi kurmadan bu çağda rekabet etmeniz mümkün değil.
Bu üç koşulu yerine getirmeden elinizdeki kaynakları değerlendirmeniz mümkün değil. Çünkü ancak adil bir rekabet ortamında Artvin’de bir maden çıkacak ise o madeni orada en iyi kimin çıkartabileceğini seçme fırsatınız olur.
Çünkü ancak sıkı bir çevre koruma sistemi olduğu zaman orada yapılacak madenciliğin torpil ve suistimallerden uzak bir şekilde yapılacağını garanti edebilirsiniz. Çünkü ancak özgür bir girişim ortamında hareket eden yaratıcı bireyler olduğu zaman orada madenciliğin mi organil tarımın mı, turizmin mi daha verimli bir sonuç doğuracağına karar verebilirsiniz.
Eğer dert para ise elimizde altın değerinde bir kaynak var: Fındık
Ne demek istediğimi Karadeniz’den bir örnekle açıklayayım. Yol Ayrımındaki Türiye kitabında detaylarını verilerle sunduğum için burada özet geçiyorum. Bakın, fındık üretiminde dünyada tekeliz.
Dünya pazarının kontrolü bizde. Geçen sene rekor diye kutladığımız ihracatımız 3 milyar dolar değil! Bu kaynağı bizden alıp akıl ve yaratıcılık katarak dünyaya pazarlayan İtalyan şirketin yıllık cirosu ise 11 milyar doların üstünde! 22 bin kişinin çalıştığı bir şirket bizim 5 milyon yurttaşımızdan daha çok kazanıyor! Fındığın hamallığını biz, sefasını onlar sürüyor! İşte Artvinliler bu hesabı bildiği için isyan ediyor!
Elindeki eşsiz kaynağın kıymetini bilmeyene yeni kaynak veren kaybeder!
Özetle, doğayı katlederek zengin olma çağı bitti. Çare tarımdan turizme katma değeri yüksek üretimdir. Onun için de adalet, özgürlük, eğitim şart! Gerisi sefalet …
Paylaş