Paylaş
Cumartesi günü izlediğimiz Galatasaray-Fenerbahçe maçı için “aykırı” bir şey söylemek mümkün değil.
Kalite mi? Tartışılır.
Arkadaşının yerden attığı uzun topu kontrol edecek yerde “çiğnemek istermiş” gibi üzerinde debelenen milli futbolcular var mıydı sahada?
El cevap: Vardı.
Hakemin düdük çalıp oyunu durduğunda, rakibin kullanacağı topu yerden alıp üç beş adım yürüdükten sonra geriye atan yarım akıllılar var mıydı sahada?
El cevap: Vardı.
Rakip oyuncu taç atışı kullanırken gidip boş bir adam tutacağına, rakibin üç metre ilerisine dikilip, içinden “Acaba o topu bana atar mı?” diye geçiren saftorikler var mıydı sahada?
El cevap: Vardı.
Yine de maç heyecanlı, gerilimli, seyirciyi hop oturtup hop kaldıran cinsindendi. Buna da şükür. Bize böyle zevkli bir maç seyrettirenlere de teşekkür.
VEYSEL BEY VAK’ASI
Bu Galatasaray’ın transfer politikasına, özellikle de Fatih Terim’in devrede olduğu zamanlar, akıl erdirmem mümkün değildir.
Zaten erdiremedim de.
Gidip Eskişehir’den Veysel’e ısrarla talip oldu.
Veysel iri yarı, pehlivan kesimli, teknikten nasipsiz ama iyi niyetli bir adam ancak o kadar. İkinci ligde şampiyonluğa oynayan takımların işine (o da sahada kavga çıkarsa..) çok işine yarar.
Avrupa sahalarına çıkan takımlarla işi olmaz.
Yine de “Ben çok beğeniyorum..” diyen tutsun, iç güveyi alsın. Oğlan bu kadar.
O günlerde Tarık adında bir genç çıkış yapıyordu. Eskişehir yönetimi “Size Tarık’ı verelim..” dediler.
Mealen “Veysel size göre değil, Tarık’da gelecek var” demenin nazikçesiydi. Ancak gazını imparatordan alıp, futbolcunun iri kıyımına alışkın olan Galatasaray yönetimi reddetti.
Veysel’i aldı getirdi, yılda iki milyon da maaş bağladı.
O yıl bir milyona teklif edilen Tarık’ı da daha sonra beş milyona transfer etti. Şahit olduğumuz şey “Bir kuş gördüm ayağında nalı var, gel de bunun mânâsını ver şimdi..” gibisinden bilmeceydi.
* * *
Galatasaray’dan ayrıldıktan sonra kendisini Türkiye’nin tek seçilmiş Türkiye Teknik Direktörü makamına terfi ettiren İmparator nedense iri yarı adamları seviyordu. Futbolcu iri kıyım olsun da varsın futboldan nasipsiz olsun, fikrindeydi. Hocalığını yaptığı Galatasaray’a da o kültürü aşılamıştı.
Kayseri’den Sefa. Daha sonra Salih. Sonra Veysel. Nerede bir pehlivan kesimli yiğit varsa takıma getirildi.
Bir iki maç sahada gezdirilip, alındıkları aranın dörtte birine bir yerlere satıldı. Veysel elde kaldı.
EKİBİN AKİL ADAMI
Fenerbahçe maçında Veysel’i dikkatle izledim. Takım coşmuş. Karşısındaki de coşkun oynadığından sahada kim varsa topu alıp uçmak istiyor.
Sadece Veysel “Ben takımın akil adamıyım” havalarında.
Ayağına gelen topu, o da kontrol etmeyi başarırsa, ilerideki bir arkadaşına göndereceğine gerideki stoperlerden birine yolluyor.
Yaptığı antikalık yetmiyormuş gibi, pas verdiği stopere de diğer stoperi işaret edip “Sen de ona ver” mesajı gönderiyor. Yeter ki top ileriye gitmesin. Plajda birbirlerine top atan kızlar gibi “al sana top, ver bana top” vakit geçirelim.
İhtiyatlı olmak iyi bir şey tamam da bari başka meziyetin olsun. Ne bileyim, kanat oyuncularını koşarak geç mesela. Çalım yeme mesela. Hava toplarının çoğunu al mesela.
Nerdeee? Galatasaray’ın resmi “Geri Pas Müdürü” Veysel’de bunların hiç biri yok. Tam tersine otobana çıkmış traktör ağırlığında gidip geliyor.
Arsenal maçında yenen gollere bakın. Veysel’in kanadından gelen toplar gol olmuş. Herkes iyi kötü altı pasa kadar koşup yetişmiş, Veysel Bey en az yirmi metre geriden aheste beste geliyor.
* * *
Eh yani! Fener maçını seyreden Galatasaray seyircisi sadist mi ki durduk yerde Bay Veysel’i ıslıklasın?
Attığı her geri pas seyircinin sinir katsayısını bozdu, on kişiye karşı oynayan takımın saldırmasını bekleyenlerde iyi niyet bırakmadı.
Galatasaray o maçı kazanamasa Veysel Vak’asının nerelere kadar gideceğini görürdük. Seyirci uyanık, dikkatli. Ömründe tek odaklandığı şey belki de futbol.
O yüzden sen istediğin kadar cilala, yaldızla, parlat!
Kakaladığın adamın sıradan olduğunu biliyor, yıldız olduğuna inanmıyor.
Dün Selçuk ıslıklandı, geçen hafta Veysel. Bakalım ilerideki maçlarda kimler ıslıklanacak?
Galatasaray’da bu potansiyelde beş altı futbolcu daha var. Diyeceğim o ki bir futbolcuda cevher yoksa akıbet kaçınılmaz olur.
Atalarımız “Anası besler fıstıkla, el oğlu karşılar ıslıkla..” dememiş. Şimdi ben diyorum.
Paylaş