Duvar pasına yasak gelmeli!

Böylece futbol seyretmek için avuç dolusu para veren seyircinin ruh sağlığı korunmuş olur.

OLACAK iş değil ya diyelim oldu! Memleket büyükleri benim değerimi uzaktan gördü. “Futbolumuzu ancak bu yiğit kurtarır” fikrinden gidip memleket futbolunu bana emanet ettiler.

“Eti senin kemiği bizim, bildiğin gibi yap” dediler.
Alacağım ilk karar “Türkiye Ligleri” kapsamında oynanan futbol maçları içinde “duvar pası yapılmasını” yasaklamak olur.
Lig TV’ye verilen paraların “duvar pası eziyeti” olarak geri dönmesine izin vermem, yasaklarım gider.

* * *

Önce şunu hatırlatayım. “Duvar pası” denen şey geometrik bir işlemdir. Sen topu alırsın, senden daha ileride olan arkadaşına verirsin. İki nokta arası birleşir bir düz çizgi meydana gelir.

Sonra koşarak o arkadaşın da önüne geçersin. İki nokta arasında bir düz çizgi daha meydana gelir. O da sana topu attığında üçüncü çizgi tamamlanır ve onların birleşmesinden bir üçgen yaratılır.

“DUVAR YAPMAK”

MAÇ içinde böyle bir üçgen yapıp, aradaki rakipleri ekarte etmek için sadece “top tekniği” yeterli olmaz.
Aynı zamanda bir matematik akla, geometrik düşünebilme yetisine de ihtiyaç vardır. Misal, Galatasaray’ın merkez muhaccimi (santrforu) Burak Bey, ayağındaki topu sağındaki Yasin Bey’e atıp “duvar pası” yapmak istedi diyelim.

Burak Bey’in bunun için, önce kendisi ile Yasin Bey’in arasındaki mesafeyi iyi hesaplaması lazım. Diyelim ki hesapladı, pasını attı.
Şimdi o topu geri almak için nereye kadar koşacağını da hesaplaması gerekir. Belediye zabıtasından kaçan işportacı gibi, can havliyle koşmak olmaz. Mesafe fikri kaybolursa, zaten doğru pas atmakta zorlanan Yasin Bey o topu geri veremez.

Demek ki sırada saçlarını meşe palamutu modeli kestirip, daha yakışıklı olduğunu düşünen Yasin Bey’in aldığı topu (tabii eğer alabildiyse) Burak Bey’e geri vermesi var. Başarırsa iki futbolcu aralarında “duvar” yapmış olurlar.

Bu ikiliyi yıllardır Galatasaray’da seyreden biri olarak böyle bir şeyin mümkün olmayacağını biliyorum. Ben daha Burak Bey veya Yasin Bey’in kendi başlarına “duvar pası” denediklerini ve başardıklarını görmüş değilim.
Dolayısı ile yapılamaz.

* * *

Yukarıdaki örnekte adı geçen futbolcular rast gele seçilmiştir. Başka takımlardan örnek verseydim, isimler değişirdi. Mesela Beşiktaş için Olcay Bey ile Mustafa Pekdemek Bey olurlardı. Buraya takılmayalım.

Peki “duvar pası yapmayı” yasaklamak çare midir?
Yerli cinsten futbolcuyu yabancılara karşı korumak için, ülkemizin imajını korumak için çaredir, çareden de öte mecburiyettir.

GENiMiZDE YOK

BİZİM futbolcuların DNA’sında “duvar pası yapmak geni” olmadığından Batı dünyasından gelecek alay ve küçümsemelere karşı çocuklarımızı korumak milli görevdir.
Her yıl yapılan eğitim reformlarının randımanına bakarsak, bizim çocukların duvar pası yapabilmesine nereden baksanız bir yüz sene var.

Şimdi “Komşu Yunanistan’da yapılıyor da bizde niye yapılmasın?” diye itiraz edenler çıkacaktır. Bu kafada gidip işi yokuşa sürecek olanlara sadece şunu hatırlatayım.
Adamlar, maddenin en küçük parçası olarak atomu keşfettiklerinde tarih Milattan Önce dördüncü yüz yılı gösteriyordu. Filozof Demokritus’un tartışmaya açtığı atom tezi “parçalanabilirlik” düzeltmesi ile 2400 senedir ayakta.

Bizim coğrafyamıza ise matematik milattan sonra bin yüz sene sonra girebildi. Çocuklarımıza hala “çarpım cetvelini” belletmeye çalışıyoruz.
Paramızdan altı sıfır attık. Ahali hâlâ bir lira ile bir milyon lira arasındaki farkı çözemedi. Pazara gidiyorsun, domatesin üzerinde “Kilosu üç milyon lira” yazısı var.
Eve geldiğinde gazeteyi ilanlara bakıyorsun. “Üç yüz bin liraya kelepir villa” ilânını okuyorsun.

* * *

Allah aklımıza mukayyet olmasa, evde oturur “Eğer bu iki kilo domatesi almasaydım” diye hesaba başlarsın. Pazarda verdiğin domates parası ile kaç villa alacağını hesaplarsın.
Matematik gerektiren işlerden uzak durmak akıl sağlığı bakımından iyidir. “Duvar pası yapılmasının yasaklanması” hepimizin hayrınadır.