Yandaşlıkla şereflenmemiş (!) gazetelerin dışında kalan medya “Atatürk’e şükran” ilanlarıyla doluydu. O ilanlar sadece bir baniye olan minneti ifade etmiyordu. Gizli ajandasında “Onu illa ki unutturacağız” maddesi yazılı olanlara da mesaj veriyordu.
“Siz falancaya filancaya bakmayın. Bu Cumhuriyet’in asıl lideri Mustafa Kemal’dir” mesajı.
* * *
10 Kasım “yazı günümüz” değildi. Olsaydı, değişik bir yazı yazmak, onu gülmeyi seven insan yüzüyle anmayı isterdim. Niyetimiz gelecek 10 Kasım’a kaldı.
Yine de Mustafa Kemal dendiğinde aklıma hep eğlenceli hikâyeleri gelir. Atatürk’ü işin içine doğrudan veya dolaylı olarak katan eğlenceli hikâyeler.
Bu sezon zımba gibi golcüleri seyrediyoruz. Gomez (Beşiktaş), Redallega (Akhisar) Eto’o (Antalya) Gekas (Eskişehir), Fernandao (Fenerbahçe), Necid (Bursa), Kweuke (Rize), Podolski (Galatasaray) ve Cardozo (Trabzon).
Türkiye’deki verimi tartışılır ama kariyeri tartışılmaz Van Persie’nin de dünya markası olduğunu hatırlıyoruz.
Yine de ligimizin “gol alanlarında bir bolluk, bir zenginlik yaşadığını” söylemek mümkün.
Şimdi okur haklı olarak “Bizden kimse yok mu?” diye sorup akıllara Burak ile Umut’u getirecek.
Özellikle de içene su katılan projeleri daha çok seviyor. İstanbul’un öte yakasına açılacak kanalı heyecanla beklemesi bunun birinciye gelen alametlerinden biri.
Edirne Valisi Sayın Dursun Ali Şahin bunun farkında olan bürokratlarımızdandır. Öyle olduğu için de Edirne’nin Hafsa ilçesine bağlı Azatlı köyündeki yalağı bizzat hizmete açmak istemiş.
Önce şehirlerde yaşayan ve “yalak” denilen düzenekten haberi olmayan okurları aydınlatalım.
* * *
Boşu boşuna Google’a saldırmayın. Google denen sersem arama motoru da şehirli işi olduğundan “yalak” sözcüğünü yazdığınızda, altına mavi bir çizgi atıyor.
Kravat da tamam, boyundaki yerini almış.
Gerçi düğümü biraz büyük kaçmış. İskele babasına bağlı gemici halatının düğümü gibi duruyor ama varsın olsun. Memlekette “kravat bağlama kursu” mu açıldı da gidilmedi.
Sadece takım elbisenin içine giyilen beyaz gömleğin yakası biraz başıboş duruyor. Sol yaka iyi de yakanın sağ ucu “Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım” der gibi havaya dikilmiş, kravata kafa tutuyor. Yapılan “saygın mahkûm şeklini” biraz bozuyor.
Bozsun, bu kadar kusur YÖK başkanının kıyafetinde bile olur.
* * *
1 Kasım sonucu üzerine “Aslında şöyle oldu da o yüzden böyle oldu” diyorlar ya! Aha buraya yeminle yazıyorum. Kendi başlarına kaldıklarında, onlar da kendilerine “Başımıza ne geldi?” diye soruyorlar. Eh! Gazete dediğin, televizyon dediğin de birer ekmek teknesi. Maaşı hak edeceksen illa ki vatandaşın gözünün içine dik bakıp, sıfatına karşı bir şey demen lazım.
* * *
Bir tanesi kendini tutamamış; ‘Nasıl olsa diğerleri de söyleyecek, önce ben söyleyeyim de hepsine akıl vermiş gibi olayım’ demiş. Başlığı patlatmış.
“Beş milyona yakın oy artışı zafer getirdi?”
Geldik mi vaktiyle Demirel’in “Ecevit’in elini sıkmışsınız” diyen hanım gazeteciye, “Ya neresini sıkacaktım?” diye çemkirdiği yerlere.
“Pembe giyerim pembe, pembe yakışır gence.
İnsan bir hoş oluyor sevdiğini görünce” diye başlayan türkünün ana fikri “pembe rengin” kızlara göre olmasıdır.
Delikanlı adam pembeden uzak durur.
Bu bir Akdeniz kültürüdür ve erkek milleti için Anayasa Hükmü ağırlığındadır.
Herkes birbirine “7 Haziran ile 1 Kasım arasında ne değişti de bu sonuç çıktı?” diye soruyor.
Öyle ya! Cumhurbaşkanlığı seçiminde alınan oyun yüzde 13’ünü milletvekili seçiminde kaybeden parti beş ay içinde nasıl mucizeler yarattı da oy patlaması yaşandı?
Ben bu satırları yazarken televizyon ekranlarına üşüşen siyaset bilimcileri, eski politikacılar, medyanın onlarca seçim görmüş duayenleri, bu sorunun cevabını arıyordu.
* * *
Hiçbir anket bu sonucun işaretini vermedi. Ne kadar anket şirketi varsa hepsi de Ampul Partisi’ni yüzde 38 ile yüzde 43 aralığında gösterdi.
Aynı tezgâhtan geçmiş başka bir atamız da “Başında beklenen suyun kaynamayacağını” kayıtlara geçirmiş. Tam tersini söylemiş ki ikincisi bizim seçim öncesi hallerimize daha çok uyar.
“1 Kasım” diye diye bugüne geldik. Aha sandık ortaya kondu. Akşama sandıklar açılacak, fındıklar dökülecek.
Buyurun hayrını görün. Seçim yasaklarına uyup ben günlük muhabbeti başka türlü kuracağım.
* * *
Devamlı okuyanlar bilir. Ben, ahalimizin “hallerini gözlemesini” ve onun “şifrelerini çözmesini” seven bir insanım. Bu bende spor gibi oldu.