Paylaş
Aylardır değil, yıllardır Yunanistan’daki krizi konuşuyoruz. Yanı başımızdaki bu ülkenin kronikleşen sorunu, şimdi belki de en kritik yol ayrımında. Referanduma giden Yunan halkı aslında sadece Avrupa Birliği ve IMF’nin dayattığı acı reçeteye vize vermeyi oylamayacak. Aynı zamanda kaderini de oylayacak. Bu öylesine bir kader ki hangi yoldan gidilirse gidilsin ortada bir uçurum var. Ve ne yazık ki bu uçurumun dibini görmeden tekrar gün yüzüne çıkmak çok zor. Yunanlar, ya Avrupa Birliği ve IMF’nin dayattığı acı reçeteyi, ya da kaderleriyle baş başa kalıp kendi acı reçetelerini içecekler. Peki ama Yunanistan’da ne oldu, bundan sonra ne olabilir. Gelin basit bir şekilde özetleyelim.
NEDEN KRİZE GİRDİ
Yunanistan’daki kriz bu yıl ortaya çıkan bir kriz değil. 2008 yılı ve öncesine dayanıyor aslında. Her şey 4 Ekim 2009’da yapılan erken seçimi PASOK’un kazanmasıyla başladı. Başbakan olan Papandreu ve kurmayları işin hemen başında ülkenin hesaplarını şöyle bir inceleyince ilginç sonuçlarla karşılaştı. Bir önceki Karamanlis yönetimi 2008 yılında bütçede kalem oyunları yapmış ve bazı verileri hesaba dahil etmemişti. Bu kalem oyunu öyle küçük de değildi. 2009 yılında bütçe açığının Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’ya (GSYH) oranı yüzde 5 olacak derken birden tahmin yüzde 12.7’ye fırladı. Çünkü Papandreu hükümeti, Karamanlis döneminin gizlediği harcamaları gün yüzüne çıkarmış, hesap birden şaşmıştı. Acıdır ki Papandreu ve kurmayları aynı zamanda önce ekonomik kriz ardından da iktidarı kaybedecek bir yolculuğu da başlatmış oldular. İlk darbeyi kredi derecelendirme kuruluşları vurdu. Notlar dramatik şekilde düştü. Bu daha maliyetli borçlanma demekti. Yüksek maliyetli borçlanma ise yüksek faiz. Yani o bildik sarmal hazin bir şekilde ağlarını örmeye başlamıştı.
Peki ama o gizlenen rakamlar neydi, nasıl oluşmuş, neden gizlenmişlerdi. İşte krize giden yoldaki o günahlar...
Sanayi arka plana alındı, turizm ve diğer hizmet sektörleri ile harcama bazlı bir ekonomi oluşturuldu.
Partiler popülist söylemlerini eyleme geçirdi, çalışma saatleri azaldı, ücretler artırıldı.
Erken emeklilikler
emekli sayısını artırdı. Emeklilere çok yüksek oranda zamlar yapıldı.
Devlet harcadıkça borcunu yükseltti, bu da yüksek bütçe açığı yarattı.
Küresel kriz deniz taşımacılığı ve turizm gelirlerini vurmuş, bu yara henüz sarılmamıştı.
Daralan ekonomi devletin vergi gelirlerini de azaltmış, ekonomi iyice verimsizleşmişti.
KRİZİN FATURASI NE OLDU
Aradaki uzun sürecin hükümet değişiklikleri ve ekonomik açıdan ıstırap içinde geçtiğini belirtip kısaca krizin neye yol açtığına bakalım şimdi.
Yunanistan yıllardır Avrupa Birliği ve IMF’den aldığı borçlarla ayakta durdu.
Ağır da bir bedel ödedi. Kredi verenlerin dayatmasıyla uygulanan kemer sıkma hamleleri halkı isyan noktasına getirdi. Bu hamlelerin bazı faturalarını sıralayalım...
Ücretler yüzde 37 düşürüldü.
Emeklilik harcamaları
yüzde 48 azaltıldı.
Kamudaki istihdam
yüzde 33 daraltıldı.
Milli gelir 7 yılda yüzde 27 azaldı.
İşsizlik yüzde 27’ye fırladı.
Kayıtdışı işsizlik yüzde 34’e ulaştı.
Batık kredi oranı yüzde 40’ı buldu.
Kamu borcunun GSYH’ye oranı yüzde 180’i aştı.
AVRUPA İLE NİYE ANLAŞAMIYOR
Siyasi manevraları, bin türlü hesabı bir kenara bırakıp Avrupa Birliği ve IMF ile gelinen son noktadaki anlaşmazlığı şöyle özetleyebiliriz: Yunanistan kriz sonrasında ödediği yukarıdaki ağır faturanın sadece kendi günahı olmadığını söylüyor. Yunan hükümeti, bazı reformları hayata geçirmeye sıcak bakıyor. Ancak Avrupa Birliği ve IMF dayatmasıyla yıllardır uygulanan kemer sıkma politikaları nedeniyle milli gelirin iyice aşağıya çekildiğini belirtiyor ve yeni kesintilere şiddetle karşı çıkıyor. Bu kesintilerin ekonomik durgunluğu iyice artıracağını, faturanın daha da büyüyeceğini öne sürüyorlar. Özetle, “Kesinti yerine reform yapalım” diyorlar. Yunanistan’dan alacaklı olan Avrupa Birliği ve IMF ise hem parasının derdinde hem de yeniden para kaptırmamanın...
İFLASIN SONUÇLARI
Son olarak, aylardır etrafta dolaşan ‘Yunanistan iflas ilan edecek’ söylemine gelelim.
Ülkeler de şirketler gibi iflas edebiliyor. Ancak onların iflasında kepenk inip
iş bitmiyor. Hayat devam ediyor. Yunanistan iflas ederse de aynen öyle olacak.
İşte yaşanabilecekler...
Yunanistan’ın borcunun yüzde 70’e yakını
AB ülkeleri ve kurumları ile IMF’ye. Yaklaşık yüzde 25’i ise devlet tahvilleri nedeniyle Yunanlara. Bu borçların bir bölümünün ödemesini dondurabilir. Yani öteler.
Avrupa Merkez Bankası bu ülkeye para akışı sağlayan tüm kanalları kapatabilir çünkü ödeme gücü olmayan bir ülkeye, alamayacağını bilerek para vermez.
Yunanistan’ın Euro’dan ayrılarak eski para birimi Drahmi’ye dönmesi gündeme gelecek. Bu durumda devalüasyon kaçınılmaz olur. Fiyatlar ve enflasyon, mutlak bir şekilde yükselir.
Avrupa Birliği ve IMF’nin dayattığı kemer sıkma politikalarından daha sertleri gündeme gelebilir. Reel ücretler ve satın alma gücü daha da kötüleşebilir.
Yeni krediler bulunmaz ise çok kısa zaman içinde devlet memurlarının ve emeklilerin maaşları ödenmeyebilir. Sağlık sistemi, toplu taşıma, çöp toplama, eğitim sistemi vs. çökebilir.
Yabancı para birimlerine karşı ucuzluk, ülkenin
en önemli gelir kaynağı turizmde yeni bir canlanmaya yol açabilir.
Yine maliyetlerin ucuzlaması ihracat gelirlerini artırabilir.
Kısacası; Yunanistan
var olmaya devam edecek, Yunan komşularımız zor günler geçirecek. Ama suyun öbür yakasında hayat bir şekilde sürecek...
Paylaş