Paylaş
Biliyorsunuz, teknoloji sektörü ‘yapay zekâ’nın (AI) getirdiği yeniliklere uyum sağlamak ve bu yenilikleri kendi yararına kullanmak için büyük bir dönüşümden geçiyor. Teknoloji şirketleri, bulut hizmet sağlayıcıları ve işletmeler, yapay zekâya yapılan harcamalarını artırıyor, ancak bazıları bu yatırımların geri dönüşü konusunda şüphe duyuyor. Raporda bu gerçeklikten yola çıkılıp önümüzdeki döneme ilişkin bazı saptamalarda bulunulmuş. En çok dikkatimi çeken bulguları paylaşmak istedim.
Yapay zekâ işleri kolaylaştırıyor ancak bu kolaylıkların ticarete dönüşmesi ve para kazanmak hiç kolay değil. Teknoloji liderleri artık yalnızca teknolojik gelişmeleri yakalamakla kalmayıp aynı zamanda bu gelişmeleri nasıl ticarileştirecekleri konusunda da yeni stratejiler geliştirmek zorundalar. Çalışmalarda, yapay zekâ girişimlerinin EBITDA’da (bir şirketin faiz, vergi, amortisman ve amortisman öncesi kazancı) yüzde 20’ye kadar bir artış sağlayabileceği görülmüş. Ancak bu artışın, yalnızca yapay zekânın başarılı bir şekilde uygulanmasıyla değil, aynı zamanda iş süreçlerinin bu teknolojilere adapte edilmesiyle de mümkün olduğu saptanmış. İş süreçlerini teknolojinin hızına adapte etmenin kolay olmayacağını tahmin etmem güç değil.
VERİ EGEMENLİĞİ
Raporda yapay zekânın (AI) ulusal güvenlik, veri egemenliği ve uluslararası teknoloji ekosistemlerinde yeni bir rekabet alanı haline geldiğine dikkat çekilen bölüm oldukça ilginçti.
‘Küresel Teknoloji Sektöründe Yeni Çatışma Hattı’ başlıklı bölümde ülkelerin kendi yapay zekâ altyapılarını kurarak uluslararası bağımlılıklardan kurtulma çabaları dile getirilmiş. Bu, hem teknoloji firmaları hem de hükümetler için büyük stratejik zorluklar ve fırsatlar yaratıyor. Bu aşamada ‘veri egemenliği’ ifadesinin de hayatımıza girdiğini belirtmek gerekir. Çünkü artık ülkeler kendi yapay zekâ altyapılarını ve veri güvenliği sistemlerini kurarak uluslararası teknoloji devlerinden bağımsız hale gelmeye çabalıyor. Özellikle veri güvenliği ve ulusal güvenlik konularında bu trend giderek önem kazanıyor. Hükümet destekli yapay zekâ projeleri, teknoloji firmalarının büyümesi için önemli bir fırsat yaratabilir. Şirketler, hükümetlerle işbirliği yaparak, veri güvenliği konusunda yeni çözümler sunabilir ve ulusal yapay zekâ projelerinde stratejik ortaklıklar geliştirebilir.
Bardağın dolu tarafında bunlar var. Boş tarafına gelirsek; Yapay zekâ, siber güvenlikten askeri operasyonlara kadar birçok ulusal güvenlik alanında kritik bir rol oynuyor. Ülkeler, bu nedenle yapay zekâ alanında kendi kapasitelerini artırmaya çalışıyor. Bu durum, uluslararası işbirliklerini zayıflatabilir ve küresel teknoloji ekosisteminde daha fazla bölünme yaratabilir. Yapay zekâya hakim olma yarışı, aynı zamanda ekonomik bir yarış. Ülkeler, yapay zekâ sayesinde ekonomik güçlerini artırmayı hedefliyor. Bu yarış, özellikle yapay zekâ yeteneklerine sahip ülkeler ile bu teknolojilere henüz tam erişimi olmayan ülkeler arasındaki uçurumu derinleştirebilir.
ÇİP KITLIĞI YAŞANABİLİR
* Yapay zekâ, yazılım geliştirme süreçlerini hızlandırıyor ve daha az insan müdahalesi ile daha verimli kod üretimi sağlıyor. Yapay zekâ, geliştiricilere kod önerileri sunarak ve hataları otomatik olarak tespit ederek yazılım döngüsünü kısaltıyor.
* Yapay zekâ, müşteri hizmetleri operasyonlarını optimize ederek müşteri taleplerine daha hızlı ve etkili yanıtlar verilmesini sağlıyor. Chatbotlar ve diğer yapay zekâ tabanlı araçlar, müşteri hizmetleri temsilcilerinin yükünü hafifletiyor ve müşteri memnuniyetini artırıyor.
* Yapay zekâ, tedarik zinciri yönetiminde veri analitiği ve tahminsel modelleme yoluyla büyük verimlilik artışları sağlıyor. AI, stok yönetimi, lojistik optimizasyonu ve talep tahminlerini iyileştirerek tedarik zincirinin daha verimli çalışmasını sağlıyor.
* Yapay zekâ, pazarlama stratejilerini kişiselleştirerek tüketici davranışlarını daha iyi anlamaya ve pazarlama kampanyalarının etkinliğini artırmaya yardımcı oluyor. Yapay zekâ, pazarlama mesajlarını hedef kitlenin ihtiyaçlarına ve tercihlerine göre uyarlayarak şirketlerin daha etkili kampanyalar yürütmesine olanak tanıyor.
* Yapay zekâ talebindeki hızlı artış, küresel çapta yarı iletken (çip) arzını etkileyerek yeni bir kıtlık riski yaratıyor. Talebin artmasıyla birlikte yarı iletken kıtlığının daha da derinleşebileceğini öngörüyor. Bu kıtlık, teknoloji şirketlerinin donanım üretim süreçlerini etkileyebilir ve AI çözümlerinin benimsenme hızını yavaşlatabilir.
Paylaş