Paylaş
Alman Hükümeti Sözcü Yardımcısı Wolfgang Büchner, Berlin’de düzenlenen basın toplantısında Scholz’un 19 Ekim’de İstanbul’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşeceğini aktarırken görüşmenin içeriğine ilişkin önceden bir şey söyleyemeyeceğini ifade etti. Hemen ardından da Ukrayna’daki savaşın ve Ortadoğu’daki durumun yanı sıra göç, ikili ilişkiler ve ekonomi politikaları konularının ele alınmasının beklendiğini de ekledi.
Dünya çalkantılı bir süreçten geçerken ziyaretin siyasi öneminin altını çizmeye sanırım gerek yok. Ancak Avrupa Birliği’nin kaptanlığını üstlenen Almanya’nın durumuna ekonomi penceresinden bakmamızda fayda var.
Almanya ekonomisi uzun zamandır kötü durumdaydı, şimdi daha da kötü durumda. İtiraf geçtiğimiz günlerde bizzat ekonominin patronu, Almanya Ekonomi Bakanı Robert Habeck’ten geldi. Ülkenin gayri safi yurtiçi hasılasının üst üste ikinci yıl daralmaya hazır olduğunu doğrulayan Habeck ekonominin derinleşen zayıflığını “son on yıllardaki başarısızlıklara” bağladı.
Alman hükümeti daha önce yüzde 0.3 büyüme beklentisini açıklamıştı. Ancak Habeck, bu beklentinin yerini yüzde 0.2 daralma beklentisine bıraktığını açıkladı ve ekledi:
“Dolayısıyla toparlanma bir kez daha erteleniyor ancak şimdi esas olarak kötüleşen veya daha yavaş gelişen döngüsel faktörlerden değil, yapısal faktörlerin bunu çok daha zor hale getirmesinden dolayı.”
Peki ama Almanya ekonomisi niye bu hale geldi ve daha da önemlisi önümüzdeki döneme ilişkin neden umut vermiyor?
Habeck, Almanya’nın ekonomik zayıflığını üç partili iktidar koalisyonunun politikalarına değil, onlarca yıldır ekonomide “yerleşmiş” yapısal sorunlara, yani altyapıya yatırım eksikliğine ve kalifiye işgücü eksikliğine bağladı.
Almanya ekonomisi yıllardır sıkıntıda. Son olarak eylül ayında Alman otomobil devi Volkswagen’in ilk kez yurtiçi fabrikalarını kapatmayı düşündüğüne dair haberler canları iyice sıktı.
Almanya geride bıraktığımız yüzyılda otomotiv teknolojisinde devrim yapan işlere imza atmış, pek çok markasıyla pazarı adeta ele geçirmişti. Ancak gelmekte olan elektrikli araç devrimine seyirci kalmak, bir anda işleri tersine çevirmeye başladı. Otomotivde özellikle Uzakdoğu’dan gelen istila hareketi öylesine hızlı gelişti ki pazar paylarındaki erime kabusa dönüştü. Sadece otomotivde değil, sanayinin birçok dalında dünya pazarlarına yayılmada ciddi problemler oluşmaya, bu da yatırımları sekteye uğratmaya başladı. Son olarak çip üreticisi Intel Almanya’da 30 milyar Euro’luk bir fabrika inşa etme planını askıya aldığını duyurdu.
Yatırım planlarına gelmişken... İster inanın ister inanmayın şu anda Almanya’da en ciddi problemlerden biri kalifiye işçi sorunu. Benzer sorunun Türkiye ve başka ülkelerde de görüldüğünü hatırlatmam da fayda var. Almanya’nın büyük kentlerinde dilediğiniz esnafla konuşun; tamircide, restoranda, berberde, markette çalışacak eleman bulmakta ne kadar zorlandıklarına ilişkin pek çok hikâye dinleyeceğinize eminim. Bu eleman bulma sorunu fabrikalara da yansıyınca Almanya’da kağıt üstünde mantıklı gözüken pek çok yatırımın ertelendiğine ya da iptal edildiğine kuşku yok.
Alman seçmen son seçimlerde göç ve Ukrayna’daki savaşa odaklanmıştı. Ülkenin artan ekonomik sıkıntıları bir yıldan az bir süre sonra yapılması planlanan federal seçimler öncesinde temel konu haline geldi.
Koalisyondaki partiler arasında politik görüş ayrılıkları ekonominin geleceğine yönelik kaygıları da artıyor. Habeck, “Almanya ve Avrupa’daki siyasi tartışmalar şu anda şirketlere ve belki de tüketicilere nereye gittiğimize dair net bir pusula sunmuyor” dedi.
Özetle, Almanya ekonomisi kritik bir evreden geçiyor. Scholz’un ziyaretinde konu başlıklarının ağırlığını muhtemeldir ki siyaset oluşturacak ama ekonomideki fırsatlar iki ülke açısından da çok önemli. Dünyanın kutuplaştığı bir dönemde Almanya ile Türkiye’nin ekonomik alanlarda daha da yakınlaşmasının iki ülkenin de çıkarına olacağını tahmin etmek güç değil. Kritik sektörlerde derinleşecek işbirlikleri iki ülkenin de elini güçlendirecektir.
Paylaş