Paylaş
Yasada getirilen bir hükümle, MİT’in “görevinin gereği” olarak “terör örgütleri de dahil olmak üzere milli güvenliği tehdit eden bütün yapılarla irtibat kurabileceği” belirtiliyor.
* * *
Buradaki çok önemli bir ayrıntı, “ceza infaz kurumlarındaki tutuklu ve hükümlülerle görüşebilme”, hatta “görüşmeler yaptırabilme” yetkisinin de aynı paragraf içinde MİT’e tanınmış olmasıdır.
Böylelikle MİT, hükümlülerle görüşmenin yanı sıra onları başkalarıyla görüştürme imkânına da sahip olacaktır. Bu hükümle birlikte kamuoyunda bütün dikkatlerin öncelikle İmralı’da ikamet etmekte olan Abdullah Öcalan’a çevrilmesi kaçınılmazdır.
Tanınan yetki BDP’li milletvekillerin İmralı görüşmelerine benzer şekilde, Öcalan’ın başka aktörlerle temas ettirilmesine de kapıyı açıyor. Bu çerçevede barış sürecinin bundan sonra girebileceği kritik aşamalarda Öcalan ile Kandil arasında irtibatın kurulmasında da MİT’in elinin bir hayli rahatlayacağı söylenebilir.
Yasanın bu hükümlerinin, MİT’in Öcalan ile bugüne dek yürüttüğü temasları yasal bir zemine taşırken, barış sürecinin bundan sonraki seyrinde kurumu daha işlevsel bir hale getireceğini, hareket serbestisini genişleteceğini söylemek mümkündür.
* * *
Bu bölümü hariç tuttuğumuzda, MİT yasasıyla ilgili nihai değerlendirmeyi şöyle yapabilmek
mümkündür.
Yeni yasayı konu alan bundan önceki dört yazıda da göstermeye çalıştığımız üzere, metindeki temel sorunlar MİT’in yetkilerinin ucu açık bir şekilde genişletilmesi, teşkilatın bilgi alma talepleri karşısında vatandaşın korumasız bırakılması, parlamento denetiminin yetersizliği ve ayrıca MİT mensuplarına zaten tanınmış olan dokunulmazlık zırhının daha da kuvvetlendirilmesidir.
Bütün bu sorunlu alanlar vatandaşlar açısından ciddi hak ihlallerine yol açabilir. Bu sorunlara yasanın basın özgürlüğü açısından taşıdığı potansiyel sakıncaları da eklemeliyiz. Yasayla birlikte, MİT faaliyetleriyle ilgili bilgi ve belgeleri yayınlayanlar hakkında üç yıldan dokuz yıla kadar hapis cezası getirilmektedir. Böylelikle MİT’le ilgili 2937 sayılı çerçeve yasada yer alan bu konudaki hüküm
genişletilerek yeniden
düzenlenmekte ve öngörülen ceza miktarı arttırılmaktadır.
* * *
Bu gibi hükümler uygulamada MİT’le ilgili haber yapan gazeteciler açısından ciddi sıkıntılar yaratabilir. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, bu konudaki açıklamasında “Gazetecilerin gizlilik kalkanı altındaki bilgiyi belgeyi yayınladığı için cezalandırılması, kamusal yarar olan konularda halkı haberdar etme görevini yerine getirmesini engelleyecektir” uyarısını yapmıştır.
Keza New York merkezli İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch) de dün yaptığı bir açıklamayla, bu yasanın “halkın hükümetten ve ona bağlı kurumlardan özgür medya aracılığıyla hesap sorma hakkına doğrudan ve açık bir engel oluşturduğunu” belirtmiştir.
* * *
Yaklaşık on yıl süreyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) yargıç olarak görev yapmış olan bugünün CHP milletvekili Rıza Türmen’e göre, sorun yalnızca basın özgürlüğü üzerindeki tehditler değildir.
Türmen, AİHM içtihatları açısından değerlendirdiğinde, yasadaki diğer önemli sorunları “hâkim kararı olmadan, suç iddiası olmadan kişisel verilerin toplanmasının önünün açılması”, “haberleşme hürriyeti ve özel hayatın gizliliği korunmasının güvencesiz kalması” gibi alanlarda görüyor.
Türmen, “Özel yaşam bu yasayla tümüyle MİT Müsteşarı’nın takdirine kalıyor” diye konuşuyor.
Türmen’e göre, bir başka problemli durum, MİT’in yol açabileceği hak ihlalleri karşısında vatandaşların “Yargıya erişim hakkı”nın engellenmekte oluşudur. Bunun nedeni, MİT mensupları için getirilmiş olan dokunulmazlık rejimidir. Türmen’e göre, AİHM’nin ilgili içtihatlarının temel mantığı “suç işleyen devlet görevlilerinin etkin bir şekilde soruşturulabilmesidir.” Bu kapının kapanması AİHM içtihatlarının ihlalini oluşturuyor.
* * *
Kuşkusuz bu yasayla ilgili şikâyetler AİHM’ye gitmeden önce yasanın kendisi Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) gündemine gelecektir. AYM, CHP’nin yapmaya hazırlandığı başvuru karşısında AİHM içtihatlarına da dayanarak bir karar verecektir. Bu noktada yeni yasanın akıbeti AİHM’nin vereceği kararın ışığında belli olacaktır.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, yasayı onayladıktan sonra geçen hafta sonu yaptığı bir açıklamayla “Ben, bazı şeyleri değiştirttim. Bazı şeyler eklendi. Nihayet tartışmalı konular her zaman olabilir. İtiraz varsa onu Anayasa uygunluğu açısından bakacak merci de bellidir” diyerek topu AYM’ye atmış bulunuyor.
Şimdi top AYM’nin sahasında.
Paylaş