Paylaş
Örneğin, yeni yasaya göre, savcılar MİT görevlilerine ilişkin bir ihbar ve şikâyet aldıklarında artık durumu hemen MİT Müsteşarlığı’na bildirmek zorunda kalacaktır. Müsteşarlık, “Konu görev ve faaliyetlerimize ilişkindir” derse, adli yönden başkaca bir işlem yapılamayacak, herhangi bir koruma tedbiri de uygulanamayacaktır.
Ayrıca, MİT mensupları hakkında isimsiz, adressiz ya da takma adla yapıldığı anlaşılan, delil ve dayanakları gösterilmeyen ihbar ve şikâyetler de savcılar tarafından işleme konmayacaktır.
MİT görevlileri hakkında işlem yapılabilmesi, ancak ilgili maddenin “birinci fıkra hükümleri” çerçevesinde mümkündür.
* * *
“Birinci fıkra” meselesini açalım. Bununla kastedilen, özel yetkili mahkeme sisteminin 2012 Şubat ayında MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı tutuklama hamlesinden sonra 2937 sayılı çerçeve MİT Yasası’nın 26’ncı maddesinde yapılan değişikliktir. Bu hükme göre, MİT mensuplarının görevin ifası sırasında işledikleri iddia olunan suçlardan dolayı haklarında soruşturma yapılabilmesi Başbakan’ın iznine bağlıdır.
Yeni yasa, hem bu hükmü koruyor hem de ilgili maddeye yeni eklemeler yapıyor, MİT Müsteşarı’nı, mensuplarını savcıların elinden alabilmesi için önemli araçlarla donatıyor.
Özellikle savcıların yetkilerini sınırlayan hükmün gerisinde geçen ocak ayında Jandarma’nın Hatay ve Adana’da MİT’in silah taşıyan TIR’larına el koyma girişimleri üzerine patlak veren krizlerin izdüşümlerini görmek mümkündür. Yasada getirilen hukuki önlemlerle bu tür girişimlerin önü kapatılmaktadır.
Her halükârda bütün bu düzenlemelerin MİT mensuplarına hukuk kuralları karşısında başka hiçbir kurumun sahip olmadığı ölçüde muazzam bir dokunulmazlık tanıdığı inkâr edilemez.
Bir noktada bu hükümlerle, MİT’e zarar vermek isteyen devlet içindeki özerk yapılara karşı kurumun koruma altına alınmak istendiği varsayalım. Peki bu koruma ihtiyacına karşılık, MİT mensuplarının bundan sonra her olayda hukuka uygun davranacakları ve tasarruflarında bu koruma sistemini istismar etmeyeceklerinin güvencesi nedir?
Dünyanın her ülkesinde denetim zırhıyla korumaya alınan güvenlik ve istihbarat kurumlarının zaman içinde yetkilerini kötüye kullanma, istismar etme eğilimine girdikleri sıkça karşılaşılan bir sorundur.
* * *
Bu savımızı MİT’in yakın tarihinden çarpıcı bir örnekle destekleyelim. MİT, yeni yasayla “takma adlı” ihbar mektuplarını işleme koymayacaktır. Ama aynı MİT, 2008-2009 yılları arasında kendisi takma adlar göstererek aralarında Ahmet Altan, Mehmet Altan ve Amberin Zaman’ın da bulunduğu bir grup köşe yazarının telefonlarını dinlemekte bir sakınca görmemiştir. Teşkilat, mahkemeye bazı yabancı şahısların isimleri altında bu gazetecilerin telefon numaralarını bildirerek dinleme izni almıştır. Daha açık bir Türkçeyle, mahkemeyi açıkça yanıltarak yasadışı bir dinleme faaliyeti yapmıştır MİT.
MİT’in bu hukuk ihlali 2012 yılında ortaya çıkınca ne olduğunu merak edebilirsiniz.
Mağdurlardan Mehmet Altan, yargıyı yanıltarak kendisini dinleyen MİT görevlileri hakkında Savcılığa suç duyurusunda bulunmuş, Savcılık da 2012’de çıkan yeni yasa hükmü gereğince Başbakan’dan izin istemiştir. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, geçen mayıs ayında bu başvuruya olumsuz yanıt vermiş, yani yanıltma yapan MİT mensuplarını korumuştur. Savcılık, bunun üzerine takipsizlik kararı vermiştir.
Altan’ın avukatı Ergin Cinmen takipsizlik kararına Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi’nde itiraz etmiş, mahkeme yine yasaya dayanarak mağdur tarafın talebini reddetmiştir. Cinmen, bunun üzerine iç hukuk yollarının tüketildiğini belirterek konuyu bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) taşımıştır.
Bu arada Cinmen, Başbakan’ın “soruşturma izini vermeme” kararının iptali için Ankara 12’nci İdare Mahkemesi’nde dava açmıştır. Mahkeme, bu iptal davasını geçen şubat ayının başında kabul etmiş, bunun üzerine Başbakanlık bu mahkeme kararını yürütmeyi durdurma talebiyle Danıştay’da temyiz etmiştir. Danıştay 5’inci Dairesi, bundan iki hafta önce Başbakanlığın yürütmeyi durdurma talebini reddetmiştir. Ancak temyiz süreci devam etmektedir.
* * *
Sonuçta bu hukuk mücadelesinin geldiği noktada Başbakan’a verilen MİT’le ilgili soruşturma izin yetkisinin yargıda şimdiden tartışmalı bir hale gelmekte olduğunu söylemek mümkündür. Ancak kuşkusuz bu tartışmada AYM’den çıkacak kararın belirleyici olacağını söyleyebiliriz.
Hükümet MİT’i özel bir dokunulmazlık zırhının arkasında korumaya çalışsa da, Türkiye Avrupa hukuk sistemi içinde kaldığı sürece mutlak bir cezai bağışıklığın mümkün olamayacağı eninde sonunda görülecektir.
Paylaş