Yaş kümelerinin COVID-19’dan nasıl etkilendiği açıklanmalı

Dünyada koronavirüs COVID-19’a karşı yürütülen mücadelede ana doğrultu ‘sosyal mesafe’ ve ‘izolasyon’ olmakla birlikte, ülkeler farklı stratejiler izlediler, değişik yöntem ve araçlara başvurdular

Haberin Devamı

‘Çekiç indirme’ olarak nitelendirilen ülke genelinde toptan bir karantina uygulamasından bölgesel ya da süreli tecrit uygulamalarına, evde kalmayı teşvik etmekten insanların sosyalleşmesini sınırlamaya ve seyahat özgürlüğünü kısıtlamaya kadar uzanan pek çok önlem kategorisinden söz etmek mümkün.

Türkiye, bunlar içinde farklı önlemlerin bir arada kullanıldığı esnek ve karma bir stratejiyi hayata geçirdi. Son bayramdaki genel tecrit ve büyükşehirlere dönük hafta sonu kısıtlamaları hariç tutulursa, ülke genelini kapsayan uzun süreli karantina uygulamasına başvurulmadı. Türkiye modelinin diğer ülkelerden ayrılan dikkat çekici bir yönü, belli yaş grupları üzerinden sınırlı bir karantinaya gidilmesiydi. Önce 65 yaş ve üstündeki vatandaşların, ardından 20 yaş altındaki gençler/çocukların sokağa çıkması yasaklandı.

Haberin Devamı

En çok riske açık olan yaşlılar ile yüksek bulaştırma potansiyeli taşıyan gençler/çocuklar olmak üzere iki kesimin toplum hayatından izole edilmesi izlenen stratejinin en önemli unsurlarından biriydi. Açık kaynaklarda Bosna’daki 65 yaş üstü gruba dönük kısa süreli bir uygulama dışında doğrudan yaş grubuna odaklanan benzer bir tecrit önlemine rastlamadığımı -ihtiyat payıyla- belirtiyorum.

Türkiye’de vaka ve ölüm sayılarının pek çok Batı Avrupa ülkesine kıyasla çok daha düşük olmasında muhtelif faktörlerin yanı sıra bu önlemin de kritik bir rol oynadığını kabul etmemiz gerekiyor.

SAĞLIK BAKANI'NIN 1 NİSAN'DAKİ AÇIKLAMASI

Bununla birlikte, 65 yaş üstü kesimin gösterdiği özveri ile bu sonucun alınmasında oynadığı role karşılık, virüsten ne ölçüde etkilendiği hakkında detaylı bir fikrimiz yok. Bu durum aslında yalnızca 65 üstü değil, bütün yaş grupları açısından hem vakalar hem de ölüm oranları açısından geçerlidir. Çünkü normalleşmeye geçtiğimiz bugünlerde –toplam sayılar hariç-  Türk toplumunun yerleşimler itibarıyla ‘yatay’, nüfus içindeki dağılımı itibarıyla ‘dikey’ olarak COVID-19 virüsünden ne ölçüde etkilendiğini bilebilecek durumda değiliz.

Elimizdeki tek somut veri, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın 1 Nisan tarihinde yaptığı ve o tarih itibarıyla hayatını kaybedenlerin yüzde 79.5’inin 60 yaşın üstündeki vatandaşlardan oluştuğunu duyurduğu açıklamasıdır. Koca, açıklamasında bu yaş kümesindeki ölümlerde tansiyon hastası olanların sayıca çok yüksek olduğunu da vurgulamıştı.

Haberin Devamı

Bu açıklama yapıldığında 65 yaş ve üstündeki vatandaşlara 21 Mart tarihinde sokağa çıkma yasağı getirilmesinin üstünden 10 gün geçmişti. Dolayısıyla alınan kararın bu yaş kümesi üzerindeki sonuçlarını okuyabilmek henüz mümkün değildi. 

65 YAŞ ÜSTÜ VİRÜSTEN NE KADAR KORUNABİLDİ?

65 yaş üstü vatandaşlar evlerine kapanınca virüsten mutlak korunabilmişler midir? Vakalarda ve ölüm hadiselerinde bu grubun oranı nisan ve mayıs aylarında nasıl seyretmiştir? Vaka ve ölümlerde yaş kümelerine göre oranlar nedir? Erkekler ve kadınlar arasındaki dağılım nedir? Türkiye’deki ölümlerde ve vakalarda yaş ortalaması nedir?

Sıraladığımız bu soruların yanıtlarını bilmiyoruz. Bunun nedeni Sağlık Bakanlığı’nın bu bilgileri paylaşmaktan genellikle kaçınmasıdır. Oysa Türkiye normalleşmeye doğru süratle geçiş yaparken bu verilerin bilinmesi önümüzü görebilmemiz, nasıl bir salgın gerçekliği içinde yaşadığımızı öğrenebilmek bakımından hayati bir önem taşıyor.

Haberin Devamı

Gelgelelim Türkiye’de neredeyse ‘devlet sırrı’ muamelesi gören COVID-19 ile ilgili bu kategorideki bilgiler pek çok ülkede kendi vakaları açısından herkesin erişimine açıktır. Yanlış anlaşılmasın, yalnızca Batı demokrasilerinden söz etmiyorum. Dün açık kaynakları kontrol ederken, mücadele stratejisi ve test politikaları başarılı bulunmamakla birlikte, Endonezya’da hem bölgelere, hem de yaş gruplarına göre vaka ve ölüm sayılarının kamuoyunun bilgisine açık olduğu gerçeğiyle karşılaştım. 

ALMANYA’DAKİ KOCH ENSTİTÜSÜ’NÜN ŞEFFAFLIĞI

Taradığım kaynaklar içinde şeffaflıkta en ileri ülkelerden biri Almanya oldu. Bu ülkenin salgınlar konusunda uzman kuruluşu Robert Koch Enstitüsü, her gün COVID-19 ile mücadelenin seyrini gösteren son derece ayrıntılı bültenler yayımlıyor. Dünkü İngilizce bülten tam 9 sayfa uzunluğundaydı. Dünyaca saygın enstitü, dün itibarıyla toplam 182 bin 764 vaka, 8 bin 581 insan kaybını duyururken, bu toplamların yaş kümelerini, eyaletlere göre durumunu 100 bin kişilik kümeler üzerinden de karşılaştırmalı bir şekilde göstermişti.

Haberin Devamı

Bültenden, Almanya’da vakaların yüzde 43’ünün 20-49 yaş arasındaki grupta olduğunu öğreniyoruz. Vakalar içinde 50-69 arasındaki yaş kümesinin oranı yüzde 31, 70 yaş üstü kümenin oranı ise 18.9’dur. Buna karşılık, ölümlerin yüzde 86’sı 70 yaş ve üstündeki grupta kaydedilmiştir. Enstitü’nün bülteninde virüse yakalanan sağlık personelinin sayısı ile huzurevlerinde kaldığı sırada enfekte olan ve vefat eden hastalarla ilgili ayrıntılı istatistiklere de rastlamak mümkün.

İtalya’nın bu alandaki uzman kuruluşu ‘Istituto Superiore di Sanita’nın da 3 Haziran tarihli İngilizce yayımladığı bülteninde de coğrafi bölgelerden, yaş grupları ve cinsiyete göre dağılıma kadar ayrıntılı pek çok bilgiye ulaşabildim.

Haberin Devamı

Almanya, İtalya ve Endonezya’daki durumu her gün ayrıntılı bir şekilde öğrenebiliyorum ama kendi ülkeme gelince o ülkelerin vatandaşları kadar şanslı olmadığımı fark ediyorum birden. 

NOT: Sağlık Bakanı Koca, bu yazının yazılmasından sonra Ankara’daki AB Büyükelçilerine hitap ederken COVID-19 kaynaklı toplam ölümlerin yüzde 93’ünün 65 yaş üstü vatandaşlarda ortaya çıktığını belirtmiş, son bir ayda ölen vatandaşların yaş ortalamasını da 74.6 olarak açıklamıştır. Koca’nın açıklaması bilgi açığının karşılanması yönünde bir adım olmakla birlikte, yazıda altını çizdiğim bu konuda daha şeffaf bir tutum izlenmesi ihtiyacını ortadan kaldırmamaktadır.

Yazarın Tüm Yazıları