Yargı paketinin tehlikeleri

HAFTA başından bu yana AK Parti hükümetinin son yargı paketinin önce eksikliklerini, ardından olumlu taraflarını ayrı ayrı değerlendirdik bu köşede. Şimdi sıra projektörlerimizi yasa teklifinin olumsuz yönlerine çevirmeye geldi.

Haberin Devamı

Yasa teklifinin mahzurlu görülebilecek yönlerinden biri, telefon dinleme izni verilen suç kategorilerinde yapılan bir eksiltmeyle ilgili. Yürürlükteki Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 135’inci maddesi, dinleme yapılabilecek katalog suçları tek tek sıralıyor. Bu katalogda uyuşturucu ticaretinden cinsel saldırıya kadar 18 ayrı suç kategorisi var. Bunlar arasında Türk Ceza Kanunu’nun 220’nci maddesinde tanımlanan “Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kurma” suçu da yer alıyor.
Hükümetin teklifiyle, “örgüt kurma” suçu CMK’daki dinleme kataloğundan olduğu gibi çıkarılıyor. İlginçtir ki, 17 Aralık ve 25 Aralık dalgalarıyla ortaya çıkan yolsuzluk soruşturmalarında şüphelilere yöneltilen suçlar arasında telefon dinlemeyi mümkün kılan “Suç işlemek amacıyla örgüt kurma” suçu da var. Bu yönüyle bakıldığında, “örgüt kurma” suçunun dinleme kapsamından çıkarılmasının özellikle yolsuzlukla ve ekonomik suçlarla mücadelede bir zafiyet yaratabileceği öne sürülebilir.
Buna karşılık, savcıların TCK’daki örgüt tanımını çok geniş bir şekilde tefsir ettikleri, dinleme izni alabilmek için sıkça her tür sanığı örgüt suçuna soktukları da bir vaka. Hükümet, uygulamadaki bu gibi sorunları gidermek için bu düzenlemeyi getirdiğini savunuyor teklifin gerekçesinde. Ayrıca, bu madde kalksa da, -katalog suçları çerçevesinde- ihaleye fesat karıştırma, rüşvet, karapara aklama ve silahlı örgüt suçları için yine dinleme kararı alınabilecek olması, ortaya çıkabilecek sakıncaları kısmen giderebilir.

* * *

Haberin Devamı

Kararın kamuoyunda yeteri kadar tartışılmayan bir maddesi, hâkimlere ve savcılara yeniden tazminat davası açılması sistemine dönülmesiyle ilgilidir. Bu düzenleme, teklifin en sonuna konmuş olan “2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununun 93/A maddesi yürürlükten kaldırılmıştır” şeklindeki ifadenin içinde yer alıyor.
İlginçtir ki, bu madde yasaya Ergenekon sanığı Mehmet Haberal’ın 2010 yılında kendisini haksız tutukladıkları gerekçesiyle davanın hâkimlerini Yargıtay’da tazminat cezasına çarptırmasından sonra hükümet tarafından konmuştu. O dönemde özel yetkili savcı ve hâkimleri tazminat davalarından korumak amacıyla hukuk sisteminin içine bu zırhı yerleştiren AK Parti hükümeti, kendisi yolsuzluk soruşturmalarına muhatap olunca attığı bir adımla, bu zırhı şimdi kaldırma yoluna gitmektedir.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, önceki akşam oğlu Bilal Erdoğan’ın 17 Aralık operasyonunun savcısı hakkında dava açacağı yolundaki açıklaması dikkate alındığında, hükümetin yolsuzluk soruşturmalarını yürüten savcıların dava edilebilmesinin önünü açabilmek için bu düzenlemeye gittiği sonucuna varmak mümkündür.

* * *

Haberin Devamı

Yasa teklifinin sıkıntılı bir maddesi daha var. Bu da savcıların sanıklar hakkında taşınmazlar, hak ve alacaklar bakımından “el koyma” tedbiri uygulayabilmelerinin zorlaştırılmış olmasıdır. Teklifle, “ilgisine göre” BDDK, SPK, MASAK gibi kurumlardan el konulacak taşınmazın, hak ve alacağın suçtan elde edildiğine ilişkin “rapor alma zorunluğu” getiriliyor.
BDDK ve SPK gibi kurumların ağır çalışma tarzları, savcıların bu tür soruşturmalarda süratli hareket edebilme yeteneğine sekte vuracaktır. Ayrıca, yürütmenin kontrolündeki devlet kurumlarının sürece dahil olması, soruşturmaların bağımsız bir şekilde yürütülebilmesi üzerinde bir başka engel oluşturacaktır.

* * *

Haberin Devamı

Sorunlu bir diğer madde, “en üst dereceli kolluk amirleri” hakkında inceleme ve soruşturma izninin Adalet Bakanı tarafından verilmesi hükmünün getirilmesidir. Bakan, incelemeyi ve soruşturmayı adalet bakanlık müfettişleri veya Cumhuriyet savcıları eliyle yaptıracaktır.
Mevcut uygulamada soruşturmayı açma yetkisi savcılara aittir. En üst dereceli kolluk amirinden -savcıya tabi olarak yürüttükleri adli soruşturma görevleri çerçevesinde- il emniyet müdürü ve il jandarma komutanını anlamamız gerekiyor. Bu durumda, son yolsuzluk soruşturmasında savcının gözaltı kararlarını uygulamayan yeni İstanbul Emniyet Müdürü Selami Altınok hakkında savcılar tarafından soruşturma açılamayacaktır. Yeni durumda Altınok hakkında soruşturma iznini ancak Adalet Bakanı Bekir Bozdağ verebilecektir.
Adli kolluk görevleriyle ilgili soruşturma izninin savcıdan alınıp yürütmeye bağlanması, adli soruşturmalarda yargının kolluk üzerindeki yetkisini zayıflatarak, soruşturmaların bağımsızlığını ciddi bir şekilde gölgeleme potansiyelini taşıyor.
Sonuçta diyebiliriz ki, bütün bu düzenlemelerin mantığı, adli soruşturmalarda yürütmenin yargının yetki alanını sınırlandırıp, kendi egemenlik alanını güçlendirilmesi hedefine doğru işliyor.

Yazarın Tüm Yazıları