Türkiye ‘Büyük Ortadoğu’ sahnesine çıkarken

ABD, ‘‘Büyük Ortadoğu’’ projesiyle neyi amaçlıyor? Başkan George Bush, bu sorunun yanıtını geçen 20 Ocak'ta kongrede yaptığı ‘‘birliğin durumu’’ konulu konuşmasında şu sözlerle vermişti:

‘‘Ortadoğu, zulüm, umutsuzluk ve öfkenin hákim olduğu bir bölge olarak kaldığı sürece, Amerika ve müttefiklerimizin emniyetini tehdit eden insanlar ve hareketler üretmeye devam edecektir. Amerika, buna karşılık vermek üzere Büyük Ortadoğu'da ileri bir özgürlük stratejisi uygulamaktadır.’’

‘‘Terörün müttefiklerine ve reformun düşmanlarına artık meydan okuyacağız ve dostlarımızdan daha yüksek standartlar bekleyeceğiz’’
diye devam eden Bush, stratejinin ana hedeflerini şöyle dile getirmişti:

‘‘Özgür seçimler, serbest piyasa, özgür basın ve özgür sendikalar... Ayrıca, Afganistan ve Irak'ta tarihi demokrasi görevimizi tamamlayacağız. Böylelikle, bu ülkeler, diğerleri için yolu aydınlatarak, dünyanın sorunlu bir bölgesinin dönüşümüne yardımcı olacaklar.’’

BUSH'UN EYLEM PLANI

Bu sözler, Bush yönetiminin 11 Eylül'de uğradığı terör saldırısından sonra soruna koyduğu teşhisten kaynaklanıyor.

ABD yönetimi, Ortadoğu'nun siyasi, kültürel ve ekonomik dokusundaki bozuklukları terörü yaratan en önemli kaynak olarak nitelendiriyor ve İslam coğrafyasını ‘‘dönüştürme’’ gibi tarihi bir misyona soyunuyor.

Washington Post'a göre, Büyük Ortadoğu inisiyatifi, soğuk savaşın sona ermesinden sonraki en hırslı demokrasi hamlesi.

Yönetimin hazırladığı taslak plan, diplomatik, kültürel ve ekonomik alanda bir dizi önlemi kapsıyor.

Bu önlemler arasında özgür seçimlere geçişin teşvik edilmesi, medya bağımsızlığının sağlanması, cehaletin aşılması, Batı klasiklerinin Arapça'ya çevrilmesi ve küçük girişimcilere sermaye olarak dağıtmak üzere 500 milyon dolarlık bir kaynağın aktarılması da var.

ERDOĞAN: TÜRKİYE ÜZERİNDEN AÇILIN

Büyük Ortadoğu projesi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın geçen ocak ayında Beyaz Saray'a yaptığı ziyaretin en önemli gündem maddelerinden birini oluşturmuştu.

Erdoğan, Başkan Bush ile ‘‘stratejik bir vizyon’’ üzerinde mutabık kaldıklarını anlatmış, Büyük Ortadoğu projesi çerçevesinde insan hakları, hukukun üstünlüğü ve demokratikleşme hedeflerini ön plana çıkartmıştı.

Türkiye'yi İslam kültürü ile demokrasi kültürünü bir arada sunabilmesi açısından bir ‘‘model ülke’’ olarak tanımlayan Başbakan, Bush'a verdiği mesajı şu sözlerle aktarmıştı:

‘‘Türkiye üzerinden atılacak adımların olumlu neticeler getireceğini, ama Türkiye dışından gelebilecek tavsiye veya atılacak adımların hemen tepkiyle karşılanacağını dile getirdik.’’

Bu sözlerinden Erdoğan'ın Bush'a ‘‘Ortadoğu'ya açılımınızı Türkiye üzerinden yapın’’ mesajını verdiği yeteri kadar açıktır.

Ancak Erdoğan'ın bu sözleri, Türkiye'nin gözü kapalı bir şekilde bu projenin ortasına atladığı anlamına gelmiyor.

KURUMLARI YIKMAYIN GÜÇLENDİRİN

Ankara'nın bu projenin hayata geçirilmesinde ABD'nin nelere dikkat etmesi gerektiği konusunda bir dizi görüşü var. Ve bu görüşler Bush yönetiminin bugüne dek izlediği köşeli, sertlik yanlısı politikalarla örtüşmüyor.

Bu çerçevede Dışişleri Müsteşarı Uğur Ziyal'in Washington'da yaptığı ‘‘Büyük Ortadoğu vizyonundaki modernleşmenin, liberalleşmenin, demokratikleşmenin gerçekleştirilmesi için kurumları yıkmaktan ziyade, kurumları oluşturmak ve kuvvetlendirmek ve bunun daha ziyade bir evrim süreci içinde yapılması hususundaki görüşlerimizi belirttik’’ şeklindeki açıklama hatırlatılabilir.

Aslında Başbakan Erdoğan'ın Harvard Üniversitesi'nde yaptığı ‘‘Ortadoğu'da Demokrasi’’ başlıklı konuşma da Türkiye'nin meseleye bakışı konusunda çok önemli siyaset perspektifleri yansıtıyor.

Örneğin Erdoğan, ABD'yi önce Filistin-İsrail anlaşmazlığının çözümü için çaba harcayarak bölge halklarının güvenini kazanmaya davet ediyor, ayrıca ‘‘bölgede değişim yumuşak güçle desteklenmelidir’’ diyor.

Bütün sorun da burada zaten. ‘Yumuşak güç’ten pek anlamayan, Irak'ta kurumları yıkarak yol alan Bush yönetiminin bölgede bu projenin başarısı için gerekli güvene sahip olmadığı ortada.
Yazarın Tüm Yazıları