Türk-Amerikan ilişkileri 1 Mart’ın bile gerisine düştü
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
TÜRK-ABD ilişkileri, 1 Mart tezkeresinin reddedilmesinin yol açtığı bunalımdan daha da büyük bir sarsıntı içine girmiş gibi gözüküyor.
Ortada garip bir durum var. Çünkü, 1 Mart krizinde ilişkilerin kötü olması için somut bir neden vardı. AKP hükümetinin ABD’ye söz vermesine rağmen tezkere TBMM’de takılınca, Pentagon’un savaş planları altüst olmuş, sonuçta ABD yönetimi ve kamuoyunda büyük bir kızgınlık ortaya çıkmıştı.
Ardından Washingon’un Ankara’yı cezalandırıcı bir tutuma yönelmesi, Süleymaniye baskını, Türk askerlerinin başına çuval geçirmeler derken, ilişkiler tarihinin en büyük bunalımlarından birine sahne olmuştu.
Bugün tezkerenin reddedilmesi ya da Süleymaniye baskını gibi olaylar yaşanmıyor.
Ancak, ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ın ilişkileri toparlamak amacıyla Ankara’ya gelişinin hemen ertesinde bir gazete makalesi bu ziyaretin yarattığı bütün olumlu havayı sıfırlayabiliyorsa ortada vahim bir durumun olduğu söylenebilir.
BİZ HAKLIYIZ SİZ HAKSIZSINIZ
İlişkilerin bu kadar dibe vurmuş olmasının gerisinde, Irak savaşı nedeniyle bu ilişkinin kimyasının bozulmuş olması ve bu çerçevede iki tarafın olayları ve birbirlerini aynı nesnel karşılıklar üzerinden okuyamamaları yatıyor.
ABD Savunma Bakanlığı’nın üç numaralı yetkilisi Doug Feith’ın Ankara ziyareti sırasında yaptığımız mülakattaki şu sözleri bu duruma örnek olarak verilebilir:
‘Irak konusunda aramızda görüş ayrılıkları var.Türkler bizim kendileri aleyhine davrandığımıza inanıyorlar.Biz ise her iki tarafın da çıkarına hareket ettiğimize inanıyoruz.O zaman ikimizden biri hata yapıyor demektir.Bizim Türkiye’nin aleyhine bir şey yapmamız söz konusu değil.Ama böyle bir algılama varsa, demek ki biri hata yapıyor.’
PKK TERÖRÜNÜ ABD AZDIRDI
Feith’ın mantığının akışı ‘Türkler hata yapıyor’ yargısıyla sonuçlanıyor. Pentagon yetkilisinin hiçbir nüans taşımayan, gri tonları reddeden bu kategorik bakışı, Amerikan tarafına her şeyi doğru yaptığına inanan mutlak bir kusursuzluk atfediyor.
Ankara cephesinde ise Washington’un Irak’taki politikasıyla Türkiye’nin güvenliğini tehlikeye attığı, bu alanda verdiği sözlere aykırı davrandığı görüşü ağır basıyor.
Tutulmayan sözlerin başında Başkan George Bush’un 13 Mart 2003 tarihinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a gönderdiği bir mesajda, ‘Kuzey Irak’ın teröristlerin yeniden Türkiye’ye saldırı düzenleyebilecekleri bir sığınak olmasını önlemek için Türkiye ile birlikte çalışacağız’ vaadi geliyor.
Kuzey Irak, PKK için hálá güvenilir bir sığınaktır. PKK teröristleri buradan Türkiye’ye giriş yapmaktadırlar ve geçen yıl Güneydoğu’daki terör eylemlerinde artış olmuştur.
Gerek AKP hükümeti, gerek askeri makamlar açısından PKK teröründeki artışın gerisinde ABD’nin Kuzey Irak’taki hareketsizliği yatmaktadır.
ABD’nin bu konuda nasıl bir inandırıcılık sorunu yaşadığını göstermek için tek bir örnek yeteri kadar çarpıcı olabilir.
PKK’YA GÖZ YUMMANIN BEDELİ
ABD, Osman Öcalan’ı terörist olarak görmektedir. Öcalan, Kuzey Irak’ta Amerikan istihbaratının gözü önünde elini kolunu sallayarak dolaşmaktadır.
Milliyet’ten meslektaşımız Namık Durukan geçen eylül ayında Musul’da Osman Öcalan’ı bulup mülakat yapmıştır.
Oysa Osman Öcalan’a Musul’da göz yuman ABD askerleri, Irak Türkmen Cephesi’nin aynı kentteki merkezine baskın düzenlemekte bir sakınca görmemektedirler.
ABD, ayrıca Kürt grupların Kerkük’ün demografik yapısını sistematik bir şekilde değiştirmelerine göz yummaktadır. Ankara’nın bu konuda iki yıldır yaptığı uyarılar hiçbir sonuç getirmemiştir.
Bu durum, Türk karar vericilerinde ABD’nin Ankara’yı ciddiye almadığı, dahası Türkiye’nin güvenliğini önemsemediği algılamasına yol açmaktadır.
Dünyaya at gözlükleriyle bakan Bush yönetimi, bu algılamayı okuyamadığı için sonuçta ilişkiler tam bir kısırdöngünün içine girmektedir.
Türkiye’de ABD’yi hedef alan komplo teorilerinin başını alıp gitmesinde ABD’nin Türk kamuoyunda yarattığı güvensizliğin rolü hiç mi yoktur?