Paylaş
Aslında şubat ayının ilk üç haftasında büyük ölçüde 7-8 bin aralığında bir platoya yerleşmiş olan günlük vakalar, şubatın son haftasında 9 binli rakamlara çıkarak burnunu yukarıya doğru çevirmişti.
Bu yönüyle, 1 Mart’ta atılan son normalleşme adımının bir yükselme yönelişinin zaten belirdiği çok kritik bir eşikte yapıldığını teslim etmeliyiz.
ŞUBAT BAŞINA KIYASLA İKİ KAT ARTIŞ
Yazımızı tamamlayan grafikten kolaylıkla izlenebileceği gibi, geçen haftanın vaka toplamı (98 bin 973), 28 Aralık’ta başlayan ve yeni yıla giriş yapan haftanın vaka toplamının (94 bin 334) üstüne çıkmış bulunuyor. Artış yönelişine baktığımızda, geçen hafta 25-31 Ocak haftası toplamının (47 bin 858) iki katına çıkılmıştır.
Vakalardaki artışta kuşkusuz birden çok faktör rol oynuyor. Bilim adamlarının yaptığı bütün açıklamaların da işaret ettiği üzere, mutant virüsler bu artışın gerisindeki önemli faktörlerden biridir.
Bununla birlikte, normalleşmeye geçişle vatandaşların hareket serbestisinde gözlenen bariz gevşeme de bir faktör olarak vurgulanmalıdır. Kabul edelim ki, bu eğilim normalleşme öncesinde de toplumun birçok kademesinde kendisini gösteriyordu.
Her halükârda, geçen hafta sonunda bazı merkezlerde yasakların pek çok vatandaş tarafından kaale alınmaması gibi kurallara meydan okuyan davranışların sergilenmesi, bize yakın dönem için iyi haberler söylemiyor.
Alınacak önlemlerle zapt edilemediği takdirde, vakaların daha da tırmanacağını tahmin edebilmek için kâhin olmaya gerek yoktur.
Geçen sonbaharda dizginlenemeyen ikinci dalgada en yüksek vaka sayısı 8 Aralık tarihinde 33 bin 198 olarak kayda geçmişti. Şimdi önümüzdeki soru, gözlenen yeni tırmanmanın bu pik eşiğini zorlayıp zorlamayacağıdır.
TEST YAPTIRANLARDA POZİTİF ORANI HIZLA ARTIYOR
Artış yönelişini okuyabileceğimiz kaygı verici bir başka gösterge, yapılan test sayısı içindeki pozitif vaka oranının da yüzde 10’a gelmiş olmasıdır. Salgın geçen kasım-aralık döneminde zirve yaptığında, bu oran bir ara kasım ayının son haftasında yüzde 17’lere kadar yükselmişti. Ancak özellikle 30 Kasım’da açıklanan kısıtlayıcı önlemlerin etkisinin görülmesiyle birlikte, söz konusu oran düşüşe geçmiş ve ocak ayında yüzde 3’lere kadar inmişti.
Buna karşılık, vaka/test oranı yeniden yükseliştedir. Örneğin, önceki gün Türkiye genelinde toplam 132 bin 425 test yapılmış, 13 bin 378 vatandaşın testi pozitif çıkmıştır. Bu da yüzde 10.10 gibi bir oran yapıyor.
Bu olumsuz yönelişle birlikte, artış çizgisine girmeyen göreceli olarak farklı bir durum, son iki haftadır vefat sayılarının günlük 60-70 aralığında seyretmekte oluşudur. COVID-19’dan kayıplar şubat ayının ilk haftasında günlük 100’lerin üstünde seyretmekteydi. Ancak ihtiyat payı bırakmak açısından, vakalardaki artışların vefat sayılarına genellikle gecikmeli bir şekilde yansıdığını da göz önünde bulundurmak gerekiyor.
Ayrıca, semptom gösteren ve durumu ağır bir şekilde seyreden hastaların sayılarındaki artışlar da -şimdilik- sınırlı bir ölçekte kalmış gibi görünüyor.
AŞI KAMPANYASINDA SON DURUM
Ağır hasta ve vefat sayılarının daha düşük bir eşikte seyretmesinde ocak ayının ortasından bu yana yürütülen ve öncelikle 65 yaş üstü vatandaşlar ve sağlık personeline yönelen aşı kampanyasının da belli ölçülerde bir etkisi olduğunu varsayabiliriz. Gelgelelim, vakaların ve vefatların yaş kümelerine göre dağılımı hâlâ Sağlık Bakanlığı tarafından toplumla paylaşılmadığı için, burada sağlıklı bir okuma yapabilme imkânından yoksunuz.
İlk kez Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın 13 Ocak tarihinde aşı olmasıyla başlayan kampanyada dün akşam saat 19.00 suları itibarıyla yapılan aşı sayısı 11 milyon 500 bine varmıştı. Sağlık Bakanlığı’nın web sayfasında birinci doz aşısı yapılmış olan vatandaşların sayısı 7 milyon 936 bin 749’du. İki doz aşısı da tamamlamış olan vatandaşların sayısı ise 3 milyon 562 bin 507 olarak verilmişti.
Bu aşılama sayısı ne ölçüde yeterlidir? Bakanlık, aşılamada öncelikli olarak 65 yaş üstü vatandaşları ve sağlık personeli hedeflemiştir. Sağlık personeli sayısı resmi açıklamalarda genellikle 1 milyon 100 bin dolayında telaffuz edilmektedir. Geçen şubat ayında TÜİK tarafından yapılan açıklamaya göre, Türkiye’nin nüfusu 2020 yılında 83 milyon 614 bine çıkmıştır. TÜİK verilerine göre, 65 yaş üstü kesimin toplam nüfus içinde oranı yüzde 9.5’e yükselmiştir. Bu durumda 65 yaş üstü kesimin sayısını 7 milyon 943 bin olarak hesaplayabiliriz.
Demek ki, aşılamanın ilk etabında 65 yaş üstü kesim (7.9) ve sağlık personeli (1.1) olmak üzere yaklaşık 9 milyon kişinin iki doz aşı olması gerekiyor. Dün akşam saatleri itibarıyla iki dozu tamamlanmış olan kesimin sayısı 3.5 milyonun biraz üzerindeydi. İlk dozu olan yaklaşık 7.9 milyon kişinin önemli bir bölümünün ikinci dozunun da tamamlanması halinde, bu hedef tutturulabilecektir.
TÜRKİYE KÜRESEL SIRALAMADA İYİ DURUMDA
Ancak bu hedefe ne zaman ulaşılabileceği büyük ölçüde aşı kampanyasının temposuna bağlıdır. Bu noktada aşı programının hızında başlangıç dönemine kıyasla bir yavaşlama yönelişi göze çarpıyor. Örneğin, -yaklaşık
rakamlar üzerinden- 15 Şubat haftasında bir ve ikinci dozlar olmak üzere toplam 2.7 milyon, 22 Şubat haftasında 2 milyon, 1 Mart haftasında 1.3 milyon, 8 Mart haftasında 1.1 milyon gibi rakamlar gözleniyor. 15 Şubat öncesinde de toplam 4 milyona yakın aşı yapılmıştır.
Böyle de olsa, küresel sıralamaya bakıldığında Türkiye’nin her şeye rağmen aşı kampanyasında iyi bir durumda olduğunu teslim etmemiz gerekir. Oxford Üniversitesi’ne bağlı “ourworldindata.org/covid-vaccinations” veri tabanına göre, Türkiye bugün itibarıyla yapılan aşı miktarında dünyada altıncı sırada bulunuyor. Türkiye’nin önünde ABD, Çin, Hindistan, Birleşik Krallık ve Brezilya var.
Buna karşılık her 100 kişiye yapılan tek doz aşı oranında nüfus faktörü nedeniyle Türkiye onuncu geliyor. Buradaki sıralamaya göre, Türkiye’de her 100 kişiden 13’ü en az bir kez aşılanmış görünüyor. Bu oranda Türkiye’nin üzerine çıkan tek bir AB ülkesi var, o da Danimarka...
HEDEFLER SARKIYOR MU?
Bu arada, aşı programıyla ilgili Sağlık Bakanlığı’nın koyduğu hedeflerde önemli bir sarkmanın ortaya çıkması da dikkat çekicidir. Sağlık Bakanı Koca, 25 Şubat tarihinde yaptığı bir açıklamada, “Şu an net, kesin olan 105 milyon aşı”dan söz etmiş, “Toplamda baktığımızda 52.5 milyon insanımız, 20 yaşın üzerinde herkesi yapabilir duruma gelmiş olacağız. Ne zamana kadar? En geç mayıs ayına kadar bitirmek istiyoruz, haziran gelmeden bu sayıyı yakalamak istiyoruz” demiştir.
Buna karşılık Koca, geçen perşembe günü (11 Mart) yaptığı bir açıklamada ise toplam 130 milyon doz aşı için iki ayrı şirketle anlaştıklarını belirterek, “Planladığımız şekilde nüfusumuzun 50 milyonluk kısmının aşısını sonbahardan önce yaparsak salgın üzerimizde ağır bir baskı olmaktan çıkacak. Vaka sayıları, kayıplar şimdikiyle kıyas edilemeyecek kadar azalacak, virüsün yayılım hızı düşecek” diye konuşmuştu.
Görüleceği gibi, Koca, önce “Mayıs ayı sonu” için koyduğu hedefi, daha sonraki açıklamasında “Sonbahardan önce” diyerek yaz sonuna yayılacak şekilde yeniden ayarlamıştır.
Hedeflerdeki bu değişiklikler, aşı tedariki meselesinin COVID-19 ile mücadelede oldukça kritik bir nitelik kazanmakta olduğunu gösteriyor.
Paylaş