Paylaş
Yaklaşık yarım milyon insanın ölümüne yol açan, tahminen 6.5 milyon insanın ülkeden göç etmesine, muhtemelen bir o kadar insanın da ülke içinde yer değiştirmesine neden olan, 21. yüzyılın ilk yirmi yıllık dönemindeki en büyük insani felaket var karşımızda.
Böyle bir felaket yaşanırken sahada yıllardır acımasız bir şekilde savaşmış olan tarafların bu kez barış masasının etrafında oturacak olmaları, ilk kez silahlara değil yüz yüze diyaloğa başvurulması, kuşkusuz her bakımdan sevindirici bir gelişme olarak görülmelidir. Evet sevinmeliyiz, ancak komitenin toplanması nedeniyle kendimizi gerçekçilikten uzak bir iyimserliğe de bırakmamalıyız.
*
Anayasa Komitesi’nden bir çözüm çıkıp çıkamayacağı ya da ne zaman çıkabileceği sorularına yanıt aramadan önce bu forumun oluşumunu ve karar alma sürecinde geçerli olacak usul kurallarını kısaca kayda geçirmemiz gerekiyor.
Komitenin toplam 150 üyesi var. Üyelerden 50’si rejim, 50’si muhalefet ve 50’si de BM’nin hazırladığı ‘üçüncü liste’den geliyor. BM’nin hazırladığı ve ‘orta liste’ de denen bu grupta Suriyeli uzmanlar, sivil toplum temsilcileri, bağımsızlar ve aşiret liderleri temsil ediliyor. Suriye toplumundaki bütün etnik ve dini grupların ve aynı zamanda kadınların da yeterli bir temsili hedefleniyor bu listeyle.
Anayasa Komitesi’nin kurulması, Astana sürecinin ortakları olan Rusya, Türkiye ve İran’ın inisiyatifiyle 2018 Ocak ayı sonunda Soçi’de toplanan Suriye Ulusal Diyalog Kongresi’nde kararlaştırılmıştı. Komitenin ilk toplantısı için neredeyse iki yıl beklenmesinin en önemli nedeni, BM listesindeki isimler üzerinde bir türlü anlaşma sağlanamamasıydı.
Sürecin garantörleri olan Türkiye, Rusya ve İran, listenin hazırlanmasına yakın bir şekilde müdahil oldular. Bu arada BM üzerinden etkili olmaya çalışan Batılı ülkelerin de denkleme girmesi nedeniyle listenin sonuçlanması son derece yorucu bir sürece sahne oldu. Örneğin, rejime yakın oldukları gerekçesiyle Ankara’nın veto ettiği isimler de oldu.
Özellikle üçüncü listenin hazırlanmasının bu kadar sıkıntılı geçmesi çok haklı bir soruyu önümüze getiriyor. Üyelerin seçimi bu kadar uzun bir zaman alıyorsa, komite toplandığında yeni bir anayasa hazırlanması kaç yıl sürer?
*
Bu soru karşısında meselenin bir de usul yönüne girmemiz gerekiyor. Komitenin genel kurulu 150 üyeden oluşurken, yeni anayasanın kaleme alınması uğraşını her gruptan 15 temsilcinin katılacağı ‘Yazım Komitesi’ üstlenecek. Burada şekillenen taslak metin daha sonra genel kurulun oyuna gelecek.
Yine çetin pazarlıklar sonucu varılan mutabakata göre, karar alınabilmesi için önce konsensus aranacak, ancak olmadığı takdirde kabul sayısı için yüzde 75’lik oy çoğunluğu gerekecek. Bu, dörtte üç gibi kuvvetli bir ‘nitelikli çoğunluk’ anlamına geliyor. Bir başka anlatımla, genel kurulda 150 üyeden 113’ünün, yazım komitesinde ise 45 üyeden 34’ünün ‘evet’ oyu zorunlu.
Bu durumda rejimle muhalefetin birbirini kilitlediği bir tabloda hiçbir anlaşma çıkabilmesi mümkün değil. Teorik olarak rejimle BM listesindeki isimlerin blok hareket edip anlaştıkları bir senaryoda, bu kez muhalefetten belli miktarda bir oy kayması zorunlu. Benzer şekilde muhalefetle 3’üncü grup anlaştığında, rejimin bu uzlaşıyı engelleyebilmesi zor olmayacak.
Görüleceği gibi, güç dengelerine bakıldığında her üç taraf da katılmadığı sürece bir uzlaşı çıkabilmesi hiç de kolay görünmüyor. Tabii uzlaşı olduğu takdirde anayasa taslağının referanduma sunulacağını ve ardından seçimlere gidileceğini de unutmayalım.
*
Aslında çözümü tek başına komiteden beklemek de gerçekçi görünmüyor. Komitenin çalışmalarına başlaması, Suriye krizinde siyasi çözüme dönük büyük pazarlığın başlama vuruşu olarak görülebilir. Nihai çözüm, önemli ölçüde Suriye denklemine dahil olan belli başlı aktörlerin sahadaki güç dengesiyle de bağlantılı olarak yürütecekleri müzakerelerin içinde şekillenecek ve ardından komiteye yansıyacaktır. Bu yönüyle, biri komite çalışmaları, diğeri siyasi aktörlerin yürüttüğü müzakereler olmak üzere birbirine paralel giden etkileşim içinde iki süreç yürüyecektir.
Astana ortakları kimlikleriyle Rusya, Türkiye ve İran’ın bundan öncesinde olduğu gibi komite çalışmaları sırasında da sürece yakın bir şekilde müdahil olacaklarını tahmin edebiliriz. Türkiye muhalefet, Rusya rejim üzerindeki etkisi üzerinden denkleme girecektir. Keza, bugünlerde Suriye’nin petrol sahalarına yerleşme hazırlıklarıyla meşgul olan ABD ve ayrıca Suudi Arabistan gibi aktörlerin de ikinci bir düzlemde denkleme dahil olmaları muhtemeldir.
Sahadaki gelişmeler, askeri güç dengesinin seyri de Cenevre’deki anayasa müzakerelerini doğrudan etkileyecektir.
*
Anayasa komitesinin önünde bekleyen pek çok kritik konu var. Yeni bir anayasa mı hazırlanacağı, yoksa mevcut anayasa üzerinde yapılacak değişikliklerle mi yetinileceği bunlardan biridir. Savaştan en azından ülkenin batısında muzaffer çıktığını düşünen Esad rejiminin muhalefetle ne kadar güç paylaşımına razı olacağı herhalde en kritik başlığı oluşturacaktır.
Suriyeli Kürtlerin statüsünün ne olacağı, Kürtlere tanınacak hakların sınırının nereden geçeceği, çözümün sınırlı da olsa bir özerkliği kapsayıp kapsamayacağı bir diğer hassas tartışma konusudur. Türkiye’nin itirazları çerçevesinde komitede PYD/YPG çizgisinde herhangi bir Kürt üye yer almıyor. Muhalefet kanadında bu örgütle bağlantılı olmayan iki Kürt temsilci var. Üçüncü listede de yine benzer hüviyette az sayıda Kürt üyenin bulunduğu anlaşılıyor.
Muhalefet, sahada İdlib’in yanı sıra Türkiye’nin kontrolündeki Afrin, Fırat Kalkanı ve Barış Pınarı bölgelerinde varlık gösterdiği için, bu bölgelerin Suriye’nin geleceğindeki akıbeti yine belli ölçülerde yeni anayasa sürecinde şekillenecektir.
Cenevre’de bugün başlayan süreç aslında çok uzun bir zamana yayılacak, son derece sancılı geçmeye aday büyük Suriye pazarlığının artık başladığını gösteriyor. İşin daha çok başındayız. Tarafları cephedeki gibi otomatik tüfekleri ve askeri üniformaları yerine BM salonunda takım elbiseli, kravatlı kimlikleriyle görmek, her şeye rağmen hayırlı bir adımdır. Uzlaşı metni için yine o salonda düzenlenecek imza töreninin çok gecikmemesini dileyelim.
Paylaş