Paylaş
ABD’nin bu hava saldırısında El Kaide’nin Suriye’deki temsilcisi olan Huras el Din başta olmak üzere bazı cihatçı gruplardan 40 militanın öldüğü bildirildi. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, daha sonraki bir raporunda ölü sayısının 51’e yükseldiğini, bunlardan 24’ünün lider kadrolarından olduğunu kaydetti.
ABD’nin hava saldırısı, Huras el Din’in İdlib şehir merkezinin yedi kilometre kadar kuzeydoğusunda Kfarya yerleşimindeki bir eğitim merkezi ile harekât karargâhını hedef aldı. Saldırının ardından sosyal medyaya düşen bazı görüntülerde dümdüz olmuş bazı binaların enkazını görmek mümkün.
*
Aradan bir ay geçmesine karşılık bu saldırı üzerindeki sır perdesi hâlâ aydınlanmış değil. Örneğin, ABD’nin bu saldırıyı bölgedeki bir ülkeden ya da uçak gemisinden havalandırdığı uçaklarla mı yoksa denizaltı ya da gemilerden fırlattığı seyir füzeleri ile mi gerçekleştirdiği bilinmiyor.
ABD’nin Ortadoğu’dan da sorumlu olan Merkez Komutanlığı (Central Command), saldırıdan sonra bir açıklama yaparak, İdlib’in kuzeyindeki bir tesiste Suriye’deki El Kaide örgütünün liderliğini hedef alan bir hava saldırısının gerçekleştirildiğini duyurdu. Tesisin ortadan kaldırıldığı belirtilen metinde, operasyonla ilgili hiçbir ayrıntı verilmedi.
Açıklamada “Kuzeybatı Suriye’nin, El Kaide/Suriye liderleri için bütün bölge ve Batı’ya dönük terör faaliyetlerini aktif bir şekilde koordine edebildikleri güvenli bir barınma yeri olmaya devam ettiği” tespitinin yapılması dikkat çekiciydi.
*
İlginç bir nokta, bu saldırı nedeniyle Rusya Savunma Bakanlığı’nın ABD’yi aralarındaki mutabakatları ihlal etmekle suçlayıp, aynı zamanda İdlib’deki ateşkesi tehlikeye attığını söylemesiydi. Açıklamaya göre, Amerikalılar operasyonla ilgili olarak ne Rusya ne de Türkiye’yi önceden uyarmıştı.
Her halükârda ABD’nin bu hava saldırısının Türkiye’nin hemen yanı başındaki cihatçı terör tehdidini dikkatlere getirmesi bakımından göz açıcı bir işlev gördüğü söylenebilir.
Uzun bir zamandır İdlib’deki terör tehdidinden söz edilirken ağırlıklı olarak ön plana El Kaide türevi Heyet Tahrir üş Şam (HTŞ) örgütü geliyor. İdlib’in büyük bir bölümünde bugün alan hâkimiyeti BM Güvenlik Konseyi’nin terör örgütleri listesinde yer alan HTŞ’nin kontrolünde bulunuyor. Buna karşılık İdlib’de belki de HTŞ’den daha da radikal bir çizgide duran, ancak sayıca daha küçük olan ABD’nin hedefindeki Huras el Din de faaliyet gösteriyor.
Aslında HTŞ de, Huras El Din de 11 Eylül 2001’de New York’taki İkiz Kuleler’i vuran El Kaide’nin soyağacından çıkan örgütler. El Kaide, Suriye iç savaşı başladığında buraya gönderdiği cihatçı kadrolarıyla El Nusra adındaki kendi örgütünü kurmuş, başına da Suriyeli cihatçı Abu Muhammed el Culani’yi getirmişti. Ancak El Culani’nin 2017 sonunda El Kaide liderliğinden bağımsız hareket edeceğini açıklaması, El Nusra’nın içinde bölünmeye yol açtı. Örgütün kadrolarının çoğunluğu El Culani’nin liderliğinde HTŞ çatısı altında toplanarak yola devam ederken, bu kopmayı onaylamayan gruplar da Huras el Din’i kurarak El Kaide’nin liderliğini tanımaya devam ettiler.
Temelde aynı selefi ideolojiyi paylaşan HTŞ ile Huras el Din arasındaki ilişki İdlib’de zaman zaman işbirliği zaman zaman da çatışmaya sahne olabiliyor.
*
Bu noktada altını çizmek istediğimiz bir yöneliş, ABD cephesinde İdlib’in Afganistan’dan sonra El Kaide’nin yeni örgütlenme alanı olarak görülmeye başlanmasıdır. Örneğin, New York Times’da geçen pazar günü çıkan kapsamlı bir analiz, Suriye’nin kuzeybatısındaki kaotik ortamın El Kaide tehdidinin artmasına yol açtığı tezini işlemekteydi. ABD’li terör uzmanı Aaron Zelin’in geçenlerde ‘Washington Institute’ isimli düşünce kuruluşu tarafından yayımlanan “Huras el Din: Suriye’de Gözden Kaçan El Kaide Grubu” başlıklı analizi de aynı mesajı vurgulamaktaydı.
İlginçtir ki, BM Güvenlik Konseyi için DEAŞ ve El Kaide tehdidini raporlamakla görevlendirilen izleme grubunun son raporunda da İdlib’teki terör örgütleri konusunda oldukça uyarıcı değerlendirmeler yer alıyor.
BM Güvenlik Konseyi belgesi olarak açıklanan 15 Temmuz 2019 tarihli bu raporda, HTŞ ve Huras el Din’in İdlib’deki varlığının yanı sıra, bazı üst kademe IŞİD (DEAŞ) unsurlarının da son dönemde bu bölgeye geçtikleri kaydediliyor. Raporda, “Yabancı terörist savaşçıların en yoğun olarak toplandıkları iki bölgenin İdlib ve Afganistan olduğu” belirtiliyor. İdlib’in bir BM raporunda Afganistan’dan önce telaffuz edilmesi her bakımdan düşündürücüdür.
Rapordaki çarpıcı bir nokta, İdlib bölgesinin “Yabancı terörist savaşçılar açısından dünyanın en büyük çöplüğü (dumping ground) haline geldiği”nin belirtilmesidir.
BM raporunda HTŞ’nin İdlib’deki savaşçı sayısı 12 bin ile 15 bin arasında verilirken, bu sayı Huras el Din için 1500 ile 2 bin arasında gösteriyor. Bu arada Huras el Din’in kadrolarının yarıdan fazlasının yabancı olduklarına dikkat çekiliyor.
Galiba BM raporunu Türkiye açısından şöyle özetleyebiliriz: Ülkemiz, İdlib’le birlikte aslında küçük çapta bir Afganistan realitesi ile de sınırdaş olmuş durumdadır bugün...
Paylaş