Rusya ile ilişkiler İdlib sınavında

Her gün İdlib’de Esad rejimi ile silahlı muhalifler arasında sürmekte olan yoğun çatışmalar, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin buradaki askeri gözlem noktalarına rejim tarafından düzenlenen saldırılar ve sahadaki bu gelişmelerin Türkiye-Rusya ilişkilerine yansımalarına dair tartışmaların yarattığı bir enformasyon yoğunluğu var karşımızda.

Haberin Devamı

Bu yoğunluğu biraz netleştirip altında yatan ana yönelişlere baktığımızda şu gözlemleri yapabilmemiz mümkün:

Esad ordusunun Türkiye’nin askeri gözlem noktalarını hedef alan saldırılarının sıklaşmaya başlaması en dikkat çekici yönelişlerden biri. 4 Mayıs’ta İdlib’in güneybatısında Zaviye’deki (10) numaralı gözlem noktasının Suriye ordusunun topçu ateşinde isabet alması bir ilk oldu. Bunu izleyen dönemde belli aralıklarla hem Zaviye’deki, hem de İdlib’in en güney ucundaki Murak’ta bulunan (9) numaralı gözlem noktaları özellikle haziran ayıyla birlikte yine top ve havan atışlarına hedef oldu. 13 Haziran’da TSK’nın Zaviye’deki gözlem noktasına tam 35 havan atışı yapıldı. Üç Türk askerinin hafif yaralandığı bu saldırıdan üç gün sonra geçen pazar günü (16 Haziran) bu kez Murak’taki (9) numaralı nokta isabet aldı. Bu kez sadece tesis, teçhizat ve malzemede kısmi hasar ortaya çıktı. Ve bu saldırının ardından ilk kez TSK, İdlib’de ağır silahlarla Suriye ordusuna karşılık verdi.

*

Haberin Devamı

Burada bir eşiğin geçildiği aşikâr. Olayların bu şekildeki akışı, bize Esad ordusu ile TSK’nın kontrollü bir çizgide olmakla birlikte İdlib’de artık ‘çatışan taraflar’ olarak karşı karşıya geldiklerini gösteriyor. Bu arada, Türkiye’nin İdlib’e takviye asker gücü de gönderdiği anlaşılıyor. Bütün bu gelişmelerin ardından Suriye Dışişleri Bakanı Velid El Muallim’in dün Pekin’de yaptığı bir açıklamada, “İdlib vilayetinde Türk Silahlı Kuvvetleri ile karşı karşıya gelmek istemediklerini” belirterek, “Umarız, ordumuzla Türk ordusu savaşmaz. Bu bizim temel duruşumuzdur” şeklinde konuştuğunu not etmeliyiz.

Tabii bu hadiseler Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkileri bir basınç alanının içine sokuyor. Çünkü gözlem noktalarının isabet almasından sonra her seferinde Milli Savunma Bakanlığı’nın yaptığı açıklamaların sonunda “Saldırıyla ilgili olarak Rusya nezdinde gerekli girişimlerde bulunulmuştur” ifadesi yer alıyor. Ankara, Rusların Esad’ı TSK’nın gözlem noktaları konusunda frenlemesini istiyor. Ancak saldırıların tekrarlanması henüz tam bir sonuç alınamadığına işaret ediyor.

*

Haberin Devamı

Ankara ile Moskova arasında son dönemdeki en çetrefil konulardan birini İdlib’de yeniden ateşkes rejiminin sağlanması başlığı oluşturuyor. Ankara, Esad rejiminin Rusya’nın hava desteğiyle mayıs ayında İdlib’in güneybatısına dönük askeri harekâtı başlatmasından bu yana yine Rusya’nın devreye girerek Esad rejimini baskılamasını, Soçi Mutabakatı çerçevesinde İdlib’de yeniden ateşkes düzeninin sağlanmasını istiyor. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun geçen cuma günü AA’ya yaptığı açıklama bu açıdan önem taşıyordu. Çavuşoğlu, rejimin İdlib ve Suriye genelindeki garantörünün Rusya ve İran olduğunu hatırlatarak, “Dolayısıyla ‘Efendim biz rejime söz geçiremiyoruz’ mazeretini biz kabul etmeyiz” dedi.

Haberin Devamı

Meselenin gerisinde 17 Eylül 2018 tarihli Soçi Mutabakatı’nın yorumlanmasıyla ilgili bakış farklılığı ve aslında metne hâkim olan çelişki rol oynuyor. Rus tarafı, bu mutabakatta BM Güvenlik Konseyi’nin bir terör örgütü olarak tanımladığı ve İdlib’i büyük ölçüde kontrolü altında tutan Heyet Tahrir üş Şam’a (HTŞ) askeri karşılık verilmesini engelleyen bir hüküm olmadığını savunuyor. Soçi Mutabakatı’nın 10’uncu maddesinde tarafların “Suriye’de terörizmin her türlü tezahürüyle mücadele konusundaki kararlılıkları” vurguluyor. Ancak Ankara açısından bakıldığında mutabakatın ikinci maddesi çok önemli. Çünkü bu maddede “Rusya, İdlib’deki askeri operasyonlar ve saldırılardan kaçınılması için gerekli önlemleri alacak ve mevcut statüko korunacak” deniliyor. Bu madde de Ankara’nın pozisyonunu güçlendiriyor.

Haberin Devamı

Bu çerçevede kritik bir diğer başlık İdlib’de terörist kabul edilen HTŞ ile diğer muhalif grupların ayrıştırılması meselesi. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov geçen hafta yaptığı bir açıklamada “Soçi Mutabakatı’nda silahlı muhalefet ile terörist Heyet Tahrir el Şam arasında bir çizgi çekilmesi ihtiyacı üzerinde mutabık kalınmıştı. Mutabakata göre burada kilit rolü Türkiye Cumhuriyeti oynayacak. Bunun bir an önce yapılması gerektiğine inanıyoruz” diye konuştu. Rus tarafına bakılırsa, bu hedef henüz hayata geçirilmemiştir. Buna karşılık Çavuşoğlu AA’ya mülakatında, “Başından beri biz dedik ki; muhalefetin garantörüyüz, evet ılımlı muhalefetten bugüne kadar hiçbir problem yok” diyerek bu başlıkta bir sorun olmadığını söylüyor. Görüleceği gibi, Türk ve Rus taraflarının açıklamaları birbirini tutmuyor.

*

Haberin Devamı

Alınan pozisyonların birbirini tutmadığı başka örnekler de verilebilir. Burada önemli olan nokta, İdlib konusunda beliren bütün farklılıklara rağmen Türkiye ile Rusya arasında siyasi düzeyde ve diğer alanlardaki ilişkilerin bunlardan herhangi bir şekilde etkilenmeden kendi temposunda yürümekte oluşudur.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın hafta sonunda Asya İşbirliği Zirvesi’ne katıldığı Tacikistan’dan dönerken uçakta gazetecilere yaptığı açıklamada “Rusya ile aramızdaki ikili ilişkiler çok çok iyi bir noktadadedikten sonra ticaretten doğalgaz boru hattına, nükleer enerjiden S-400’lere kadar ilişkilerdeki gelişmelerin geniş bir dökümünü vermesi buna işaret ediyor. Cumhurbaşkanı, açıklamasında zirve sırasında Rusya lideri Vladimir Putin’le teması sırasında İdlib konusuna “pek girmediklerini” de söylemiştir.

Erdoğan’ın bu ifadeleri de İdlib meselesinin Rusya ile ilişkileri etkilemesini önlemek isteyen bir tutum içinde olduğunu gösteriyor.

 

Yazarın Tüm Yazıları