Paylaş
Sürpriz, çünkü pek çok kesim son dönemde mahkemede önemli ölçüde yerleşmiş olan oy kalıplarına bakarak, bunun yansıttığı güç dengesinden hareketle Prof. Arslan’ın bu kez kazanamayacağı hususunda az çok görüş birliği içinde görünüyordu.
Bunun nedeni, AYM Genel Kurulu’ndaki oylamalarda Prof. Arslan’ın özellikle çok kritik oylamalarda sıkça çoğunluktaki grupta değil azınlıkta kalan grupta yer alıp genellikle kararlara muhalefet şerhi yazmasıydı.
AK Parti-MHP blokunun seçim kurullarının yapısını köklü bir şekilde değiştiren yasayı TBMM’den geçirmesi üzerine CHP’nin yaptığı iptal başvurusunda Prof. Arslan’ın kullandığı oy bu bakımdan fikir vericidir.
Seçim kurullarındaki kıdemli hâkimlerin görev yapması uygulamasına son verilerek, üyeliklerin kurayla belirlenmesi yolundaki düzenlemenin iptali başvurusu 9 üyenin çoğunluğuyla reddedilmiştir. Prof. Arslan dahil 5 üye CHP’nin itirazını destekleyerek karşıoy kullanmıştır.
Geçen ocak ayının başında HDP’ye kapatma davasında bu partiye devlet yardımlarının banka hesabına “tedbiren bloke konmasını” öngören karar 6 karşıoya 9 oyla kabul edilirken, Prof. Arslan yine azınlıkta kalmıştır.
Keza 2016 yılında HDP eski Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir’e Meclis kürsüsünde “Kürdistan” ifadesini kullandığı için TBMM Genel Kurulu tarafından verilen disiplin cezasıyla ilgili bireysel başvurudaki yetkisizlik kararında da Prof. Arslan yine karşıoy yazmıştı. Bu karar da 6’ya 9 çıkmıştı. Örnekleri artırabiliriz.
AYM’NİN SÜRPRİZ ÜYESİ: KENAN YAŞAR
Oylama kalıplarına baktığımızda istisnalar olmakla beraber Arslan’la birlikte azınlıkta kalıp karşıoy yazan grubun genellikle 5 üyeden oluştuğunu görüyoruz. Başkanvekili Hasan Tahsin Gökcan, Prof. Engin Yıldırım, Emin Kuz ve Prof. Yusuf Şevki Hakyemez bu gruptadır.
Genellikle hak eksenli, özgürlükçü bir çizgide hareket eden bu beşli gruba, sıkça altıncı bir üye olarak AYM’ye 2022 Ocak ayında Barolar Birliği kontenjanından seçilen Çorum Barosu’nun eski Başkanı Kenan Yaşar da katılıyor. Yaşar’ın geçmişte AK Parti’den milletvekili aday adaylığının olması, baroların seçiminde muhafazakâr baroların desteğiyle TBMM’de oylanacak listeye ilk sıradan girmesi, kendisi hakkında bir kanaat yaratmıştı. Biyografisi, AYM içinde genellikle iktidar çizgisine yakın duran ve çoğunluğu oluşturan kanatla birlikte hareket edeceği beklentisine yol açıyordu.
Oysa Kenan Yaşar, geçen bir yıl içinde zaman zaman Arslan’la birlikte hareket etti, zaman zaman da farklı davrandı. Örneğin HDP’ye Hazine yardımının kesilmesini destekledi, buna karşılık Osman Baydemir’e disiplin cezası verilmesine karşıoy kullandı. Ancak genel çizgisinin Prof. Arslan’a daha yakın durduğunu söylemek hata olmaz.
Dünkü seçimde ilk oylamada Yaşar'a bir oy verilip ikinci turda oy çıkmaması ve Arslan’ın ilk turda 6 olan oyunun ikinci turda 8’e yükselmesi dikkat çekicidir. Arslan cephesindeki 2 oyluk artıştan 1’inin Kenan Yaşar’dan geldiğini tahmin edebiliriz. Muhtemeldir ki, ilk turda kendisine oy atıp ancak ikinci turda atmayıp Prof. Arslan’a oy vererek oyunun renginin hem mahkemede hem de Türk kamuoyunda bilinmesini istemiştir.
Burada ilginç olan bir husus, ilk turda boş çıkan bir oyun ikinci turda tekrarlanmamasıdır. Bu üye birinci turda ne Arslan ne de Fidan’a vermiş, ancak ikinci turda Arslan’a yönelmiştir.
Bu durumda sözünü ettiğimiz beşli grup içinde olmayan bir başka üyenin de Kenan Yaşar gibi seçimin ikinci turunda herhalde Arslan’ın yanına geçtiğini düşünebiliriz.
İLK KEZ 2015’TE SEÇİLDİ
Şimdi burada durup, Arslan’ın bundan önceki iki seçimini hatırlayıp bir karşılaştırma yapalım. Anayasa hukuku profesörü olan Zühtü Arslan, 2010 yılındaki anayasa referandumundan sonra 2012 yılında dönemin Cumhurbaşkanı Gül tarafından YÖK kontenjanından AYM üyeliğine seçilmişti.
Prof. Arslan, sürpriz bir şekilde üye olduktan üç yıl sonra önceki başkan Haşim Kılıç’ın emekli olması nedeniyle 10 Şubat 2015 tarihinde yapılan seçimde başkanlığa gelmişti. Üstelik mahkeme başkanlığı için genç sayılabilecek bir yaşta. Henüz 51 yaşındaydı.
AYM’nin 2015 yılındaki kompozisyonu bugünkünden farklıydı. Mahkemede iki ayrı dönemin üyeleri yer alıyordu. Çoğunluk 2007 yılında seçilen Gül’ün atamalarına kaymış olmakla birlikte, Onuncu Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından seçilmiş üyeler de vardı. Erdoğan’ın 2014 yılı ağustos ayında cumhurbaşkanı olmasından sonra seçtiği bir üye de bulunuyordu heyette.
Bu seçimde Sezer döneminde avukatlar kontenjanından atanmış olan ve sosyal demokrat eğilimli bilinen Serruh Kaleli ile Zühtü Arslan karşı karşıya geldi. Bu seçim yapıldığında AYM’nin 17 üyesi vardı. Arslan, ilk turda 11 üyenin oyunu alırken, rakibi 6 oyda kaldı.
2019’DAKİ SEÇİM 40 TUR SÜRDÜ
Dört yıl süren ilk dönemin ardından 25 Ocak 2019 tarihinde başkanlık için yapılan seçimde, AYM’de Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığında gelen üyelerin sayısı artmış olmakla birlikte Gül dönemindeki atamaların etkisi hâlâ devam ediyordu. Seçim bu kez muazzam bir çekişmeye sahne oldu ve iki gün sürdü. İlk günkü 30 turda sonuç alınamayınca, ikinci gün yapılan 40’ıncı oylamada Zühtü Arslan seçimi kazandı.
Bu seçimde Arslan, her ikisi de Erdoğan döneminde mahkemeye gelmiş iki adayla yarıştı. Kadir Özkaya 2014’te Danıştay’ın gösterdiği adaylar arasından Erdoğan, Rıdvan Güleç ise 2015’te Sayıştay kontenjanından TBMM tarafından seçilmişti. Arslan’ın seçildiği 40’ıncı turda toplam 15 üyeden kendisine 9, Güleç’e 5 ve Özkaya’ya 1 oy çıktı.
SEÇİM BU KEZ FARKLIYDI, ÇÜNKÜ...
Dünkü seçim 2019’dan biraz farklıydı. Çünkü Abdullah Gül döneminde üyeliğe gelenlerin bir bölümünün ayrılmasıyla birlikte AYM’nin üye kompozisyonunda 2014 sonrasındaki Erdoğan döneminin ağırlığı belirgindi. Dün oylamayada hazır bulunan 15 üyeden 5’i Gül, 10’u ise Erdoğan döneminde mahkemeye katılmış isimler.
Ancak döneme göre standart kalıplar da yok mahkemede. Erdoğan’ın YÖK kontenjanından atadığı anayasa hukukçusu akademisyen Prof. Yusuf Şevki Hakyemez, Arslan’la birlikte liberal bir çizgi izlerken, Gül tarafından atanmış olan Muammer Topal çoğunlukla diğer grupla birlikte hareket ediyor.
Yine de dünkü seçim en azından ilk bakışta AYM’ye Erdoğan döneminde yapılan atamaların etkisinin hissedileceği bir yarış olarak görülüyordu.
ARSLAN ANCAK BİR YIL GÖREV YAPABİLECEK
Prof. Arslan’ın AYM üyesi olarak 12 yıllık görev süresi yasa uyarınca önümüzdeki yıl mart ayında sona ereceği için, çekişmeli bir seçime gidilmeden, kendisinin kıdeminden ve sekiz yıl süren başkanlık tecrübesinden yola çıkılarak bir yıl için yeniden seçilmesi makul bir hareket tarzı olurdu.
Bu, hem mahkemede bir geleneğin yerleşmesi, hem de kıdem ve birikimin önemsenmesi anlamında şık bir jest olarak karşılanabilirdi. Aynı zamanda Prof. Arslan'ın Batı’daki anayasa mahkemelerinde ve özellikle AİHM nezdinde büyük saygınlığa sahip olması nedeniyle dışarıdaki yargı çevrelerinde de olumlu bir bakışa yol açardı.
FİDAN KIDEMDE 15 ÜYEDEN 13’ÜNCÜ
Buna karşılık seçim tarihinin yaklaşmasıyla birlikte İrfan Fidan’ın aday olduğunu hissettirmesi böyle bir yola gidilmeyeceğini gösterdi.
Fidan’ın adaylığı önündeki önemli bir risk mahkemedeki en kıdemsiz üyelerden biri olmasıydı. 2021 yılı ocak ayında Erdoğan tarafından Yargıtay kontenjanından seçilen Fidan, 15 üye arasında kıdemde 13’üncü sırada bulunuyor. Yine Erdoğan döneminden gelen ancak kendisinden 5-6 yıl kıdemli olan üyeler var.
Bir bu kadar önemli bir nokta, Fidan’ın savcı kökenli olması. En son İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı görevinde bulunan Fidan, meslek hayatı boyunca daha çok “suçlayan” tarafta yer almış. AYM’ye geçmişte savcı kökenli üyeler seçilmekle birlikte, bu kesimden başkan hiç seçilmemiş.
Fidan hakkındaki bir diğer tartışma konusu, AYM’ye geliş şekliyle ilgiliydi. Fidan, İstanbul Cumhuriyet Başsavcsısı iken 2020 sonunda HSK tarafından Yargıtay üyeliğine getirilip bu kurumda anlamlı bir mesai yapmadan AYM’de boşalan Yargıtay kontenjanı için adaylığını koymuştu. Yargıtay’daki seçimde birinci sıradan listeye giren Fidan, daha sonra Erdoğan tarafından üç aday arasından AYM üyeliğine atanmıştı. HSK tarafından Yargıtay’a seçilmesiyle AYM üyesi olması arasında yaklaşık iki ay gibi bir süre geçmiştir.
Ayrıca, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yakınlığının bilinmesi kaçınılmaz olarak başından itibaren Fidan’ın ismini siyasi tartışmaların içine çekiyordu. Başkan seçilmesi halinde AYM Başkanlığı hep bu tartışmaların gölgesi altında kalacaktı.
BİRÇOK FAKTÖR BİRLEŞİNCE
İşte dün Zühtü Arslan’ın seçilmesinde belirleyici olan dinamikleri anlamak için bütün bu faktörleri bir arada düşünmemiz gerekiyor.
Dün AYM’de yapılan seçimin ilk turunda Zühtü Arslan’a 6, İrfan Fidan’a 5, Başkanvekili Kadir Özkaya’ya 2, Kenan Yaşar’a 1 oy kullanılmış , 1 oy da boş çıkmıştır. Seçilebilmek için 15 oydan salt çoğunluk eşiği olan 8 oy almak şart.
İkinci turda Arslan’a salt çoğunluk rakamı olan 8 oy çıkmış, Fidan yine 5’te, Özkaya da yine 2’de kalmıştır. Yaşar ile ilk turdaki boş oyun Arslan’a yöneldiği anlaşılıyor.
Aslında Başkanvekili Özkaya’nın da Erdoğan tarafından seçilen bir üye olduğu hatırlandığında, dünkü seçimde 2014 sonrası mahkemeye gelen üyeler arasında blok bir oy kalıbının ortaya çıkmadığını söylemek hata olmaz.
HDP DAVASINI NASIL ETKİLEYEBİLİR?
Bu ne anlama geliyor? Dünkü sonuç önümüzdeki dönemde AYM’de yerleşmiş olan oylama kalıplarına yansımayabilir. Ancak yine de dünkü seçim AYM’de biraz sürprizlere açık bir döneme girebileceğimizin işaretini veriyor gibi.
Arslan’ın seçilmesi, kısa dönemdeki bir etkisini HDP’ye kapatma davasında gösterebilir. Şöyle ki, HDP’ye savunmasını hazırlaması için 15 Mart’a kadar süre verilmiştir. HDP bu tarihte savunmasını ilettikten sonra dosyaya bakan raportör raporunu hatırlayıp mahkemeye sunacaktır.
Raporun ne kadar zamanda hazırlanacağını tahmin etmek güç. Ancak raporun kısa zamanda hazırlandığı bir senaryoda, AYM 14 Mayıs’taki seçimden çok kısa bir zaman önce kapatma konusunda karar alma menziline girebilecektir.
İşte burada AYM İçtüzüğü’nün Başkan’a tanıdığı yetki büyük önem kazanıyor. Çünkü Genel Kurul’u toplantıya çağırmak Başkan’ın takdir alanı içindeki bir konu.
Prof. Arslan, seçime gidilirken muhtemelen oy pusulalarının basılmış olduğu bir dönemde AYM Genel Kurulu’nu HDP ile ilgili kapama davası için toplantıya çağırabilir mi? Bir tahmin olarak, bu yöndeki beklentilerin çok gerçekçi görünmediğini söyleyebiliriz.
Kapatma kararı için 10 oy gerekiyor. Prof. Arslan’ın heyeti toplantıya çağırdığını varsaydığımızda bile, dün karşılaştığımız tablo mahkemeden bu 10 oyun çıkmasının çok da kolay olmayacağını herhalde hepimize anlatıyordur.
Paylaş