Özel yetkili dinleme rejimine devam

AK Parti hükümeti tarafından TBMM’ye sunulan son yasa teklifinde devletin telefon dinleme faaliyetlerinin yeniden düzenlenmesi geniş bir bölüm oluşturuyor.

Haberin Devamı

Gelgelelim, vatandaşların uğradıkları hak ihlallerini önlemeyi amaçlayan teklifin bu bölümünde ciddi bir eksiklik var.
Yasa paketi, adli dinlemeler konusunda vatandaş lehine bir dizi önlem getirirken, istihbari dinlemelere hiç dokunmuyor, bunları kapsamı dışında tutuyor.
Neyi kastettiğimizi anlatmak için önce adli dinleme-istihbari dinleme ayrımına açıklık getirmemiz gerekiyor.

***

Türkiye’de bugün yürürlükte olan ve farklı yasalara dayanan iki tür dinleme rejimi var. Birincisi, “adli dinleme” dediğimiz kategori. Burada konu olan, yürütülen bir soruşturma çerçevesinde bir suç faaliyetini ortaya çıkarmak, delillendirmek amacıyla yapılan dinleme faaliyetleri.
Bu dinlemeler yasal yetkisini 2004 yılında çıkarılan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’ndan (CMK) alıyor. Bu yasanın 135, 136, 137 ve 138’inci maddeleri, adli dinlemeye ilişkin esasları düzenleniyor. Örneğin, Türkiye’nin gündemini kilitleyen, 17 Aralık ve 25 Aralık dalgalarıyla ortaya çıkan yolsuzluk soruşturmasındaki kayıtlar, adli dinleme kategorisinde.
Bir de “istihbari dinleme” var. Buna “önleyici dinleme” de deniliyor. İstihbari dinlemede, muhtemel bir suçun işlenmesinin önüne geçme ya da doğrudan istihbarat toplama amacı gözetiliyor.
İstihbari dinlemeler konusunda geçmişte mevzuatta büyük bir boşluk bulunmaktaydı. Ancak 2005 yılında Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nın (TİB) kurulurken istihbari dinlemeler konusunda çıkartılan bir yasa üzerinden bu boşluğun önemli ölçüde kapatıldığı söylenebilir.
Bu amaçla çıkartılan 5397 sayılı yasa çerçevesinde, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı ve MİT’in teşkilat yasalarına bu kurumlara istihbari dinleme yetkisi veren maddeler eklenmiştir. Böylelikle, bu kurumların istihbari dinleme faaliyetleri sonunda bir düzene oturmuştur.

***

Ancak, bu düzenlemeler devletin dinleme rejiminde kaçınılmaz olarak bir ikilik yaratmıştır. Nasıl özel yetkili mahkemeler nedeniyle ikili bir yargı yapısı ortaya çıktıysa, dinlemeler konusunda da benzer bir ikilik belirmiştir. Üstelik istihbari dinleme, adli dinleme kadar dikkat çekmediği için denetimden biraz daha uzak kalan gri bir alana girmektedir.
Hükümetin son yasa teklifinde getirilen yeni düzenlemeler, buradaki ikilikte aradaki makası biraz daha açmaktadır. Somut örneklerle izah etmeye çalışalım.
Birinci farklılık, kimin karar aldığıyla ilgili. Adli dinlemede, savcı, başlangıçta iletişimin tespiti kararını kendisi verebiliyor. Ancak 24 saat içinde hâkimden de bir karar çıkarması zorunlu. Yoksa dinleme durduruluyor. İstihbari dinleme ise bürokratik bir tasarruf ile başlayabiliyor. Emniyet’te Genel Müdür ya da İstihbarat Daire Başkanı, Jandarma’da Genel Komutan ya da İstihbarat Başkanı, MİT cephesinde ise Müsteşar ya da Yardımcısı’nın “yazılı emirleri” ile dinleme başlatılabiliyor. Ancak 24 saat içinde hâkim kararı alınması şart.
İkinci fark, dinleme sürelerinde karşımıza çıkıyor. Yürürlükteki adli dinleme rejiminde, izin önce üç ay için veriliyor, dinleme süresi üç ay daha uzatılabiliyor, ardından sınırsız bir şekilde birer aylık uzatmalar alınabiliyor. Hükümetin getirdiği teklifte, birinci üç aylık izin iki aya indiriliyor, bu bir ay uzatılabiliyor, ardından en çok (birer aydan) üç ay uzatılabiliyor. (Toplam 6 ay)
Yürürlükteki istihbari dinlemede önce üç aylık izin veriliyor, bu izin üçer ayı geçmeyecek şekilde üç defa tekrarlanabiliyor ve ardından “müteaddit defalar” uzatılabiliyor.
Adli dinlemede sınırsız süreli dinleme rejimine son verip bir disiplin getirirken, paket istihbari dinlemeleri kapsamadığı için, bu fasıldaki eski düzen aynen devam edecektir.

***

Bir başka örnek daha verelim. Hükümetin değiştireceği sistemde adli dinlemeler için izin kararını tek bir hâkim veriyor. Ancak yeni teklifte “tek hâkim” yerine “heyet halinde çalışan ağır ceza mahkemesince oybirliği ile karar verilmesi” koşulu getiriliyor. Hükümetin bu adımının gerekçelerinden biri, “haberleşme hürriyetinin, özel hayatın daha güvenceli hale getirilmesidir.”
Oysa istihbari dinlemeler paketin dışında kaldığı için üçlü oybirliği mekanizması şartı aranmayacaktır. Bürokratik bir tasarrufla başlayan dinleme, hâkim onayı alınırsa sınırsız devam edebilecektir.
Görüleceği gibi her bakımdan ciddi bir ikilik söz konusudur. Üstelik geçmiş dönemde istihbari dinlemelerle ilgili ciddi hak ihlalleri yaşanmıştır. Bugün yaşanmadığının kuvvetli bir güvencesi var mıdır? MİT’in çok yakın zamanda tanınmış bazı gazetecileri hâkime sahte isimler göstererek istihbari amaçla dinleme izni alması skandalı yargıdadır.
İstihbari dinlemenin “daha esnek” bir rejime tabi olması, bu gibi hak ihlalleri karşısında vatandaşları iyice savunmasız bırakacaktır. Hükümet yasa teklifinin gerekçelerinde samimi ise istihbari dinlemelere de bir çeki düzen vermek yükümlülüğü ile karşıyadır.

Yazarın Tüm Yazıları