Paylaş
* Taraf gazetesinin ortaya attığı darbe amaçlı Balyoz Planı ve onun ekinde yer aldığı söylenen eylem planları şu an iddia aşamasında. Ancak gazetenin verdiği haberlerin tatbikat senaryosuna ilişkin bölümü resmi makamlar tarafından önemli ölçüde teyit edilmiş bulunuyor.
Dolayısıyla, bu senaryoya ilişkin yayımlanan belgelerin doğruluk payının yüksek olduğunu düşünüyoruz. Bu belgelerin 2003 yılında bir askeri görevli tarafından dışarı sızdırıldığı anlaşılıyor.
TANKLAR SULTANAHMET MEYDANI’NDA
Taraf, dün bu tatbikat senaryosunun brifing salonunda yapılan resmi sunumunu, yansıda gösterilen şemalarıyla birlikte yayımladı. Fotoğraflar ve zengin bir grafik anlatımla desteklenen sunumda, İstanbul ve çevresinde ortaya çıkan ve büyük halk kitlelerinin içinde yer aldığı bir asayiş sorununun Birinci Ordu Komutanlığı’na bağlı birlikler tarafından nasıl bastırılacağına dönük ayrıntılı bir planlamanın yapıldığını görüyoruz.
* Birinci Ordu’nun Harekât Başkanlığı’ndaki kurmay subaylar, kendilerine bu yönde verilen direktif üzerine, belli ki en ufak detayın bile hesaba katıldığı çok kapsamlı bir harekât planlaması yapmışlar. Bu harekât senaryosu sıkıyönetim koşullarında gerçekleştiriliyor.
Senaryoda ordunun müdahalesiyle birlikte, İstanbul’un her iki yakasında da tanklar sokağa çıkıyor. Birinci Zırhlı Tugay’a bağlı tanklar Gazi Mahallesi, Eyüp, Fatih ve Sultanbeyli gibi yerlerde asayiş operasyonlarına girişiyorlar. Adım başı kontrol noktaları kurulurken, TEM ve E-5 gibi ana güzergâhlar, Beyazıt, Sultanahmet, Gülhane, Aksaray, Bakırköy, Gazi Mahallesi gibi kentin ana meydanları da kontrol altına alınıyor.
* Tankların nerede konuşlandırılacağı da ayrıntılı bir şekilde gösterilmiş: Üsküdar Demokrasi Meydanı, Ümraniye Alemdağ Caddesi eski Kaymakamlık Binası, Kadıköy İskele Meydanı gibi...
Senaryoda tutuklananların götürüleceği toplama üsleri olarak Üsküdar’da Burhan Felek Spor Salonu, Kadıköy’de Saracoğlu Stadı, Ümraniye’de Netaş misafirhanesi ve Karagümrük’te Vefa Stadı sıralanmış. Sorgulamalar ise Ümraniye Kapalı Cezaevi’nde yapılıyor.
İSTANBUL’DA 210 BİN KİŞİLİK KİTLESEL TEHDİT
* Sunumda yer alan en çarpıcı belgelerden biri, İstanbul’un Avrupa ve Asya yakalarında gösterilen “İç Tehdit”in “Muhtemel Tehdit ve İmkân Kabiliyetleri”ne ilişkin değerlendirme. Bu değerlendirmede, “aşırı sol” militanların etkileyebileceği kitlenin toplam sayısı 30-40 bin aralığı içinde verilmiş. Bölücü tehdidin etkileyebileceği potansiyel kitle ise 50-60 bin aralığında gösteriliyor. Aşırı sağ, yani irtica tehdidinin potansiyel kitlesel desteği ise 100-110 bin arası bir aralıkta gösterilmiş.
* Sonuçta senaryoda İstanbul halkı içinden toplam en çok 210 bin kişilik bir tehdit potansiyeli karşımıza çıkıyor. Sunumda bütün bu kitleyi sürükleyecek olan militan sayısı ise 400-500 olarak gösteriliyor.
Sokakta yürürken yanınızdan geçen pek çok insanın farkında olmadan kurgusal düzlemde öngörülen bu tehdit kapsamının içine girdiğini varsaymak mümkündür.
İÇ TEHDİDE YENİ BAKIŞ
* Bütün rahatsız edici içeriğine karşılık, olayın rahatlatıcı tarafı her şeyin kâğıt üstünde bir kurmaca metin olmasıdır. Yasalar Türk Silahlı Kuvvetleri’ne iç tehditle mücadele etme yetkisini tanıdığı sürece TSK’nın Milli Güvenlik Siyaset Belgeleri’ndeki tehdit algısı çerçevesinde bu tür senaryolara ve bunlardan yola çıkarak planlama çalışmalarına girişmesi kaçınılmazdır.
Ve askerler dünyanın her yerinde meseleye salt güvenlik açısından bakarken, riski en aşağıya çekmek için tehdidi her zaman maksimize etmek eğilimindedir.
* Tabii işi zorlaştıran bir başka nokta daha var. Türkiye asayiş olayları açısından bakıldığında dikensiz bir gül bahçesi de değildir. Çok yakın tarihlerde İstanbul’un yalnızca varoşlarında değil merkez noktalarında bile ciddi ölçüde büyük asayiş sorunları yaşandığı hatırlandığında, resmi makamların hiçbir şey yok gibi davranma lüksü de yoktur.
* Böyle de olsa, Birinci Ordu Karargâhı’ndaki senaryonun Türkiye açısından “iç tehdit” olgusunun yeni bir bakışla gözden geçirilmesi ihtiyacını çarpıcı bir şekilde ortaya çıkarttığı yadsınamaz. Bu yeni bakış, kuşkusuz güvenlik ihtiyaçları bakımından gerçekçiliği elden bırakmamakla birlikte, daha makul ve dengeli olmak durumundadır.
Paylaş