Paylaş
Tam yanıtı düşünmeye başladığı sırada birden yakınlara düşen bir bombanın patlaması duyuluyor. Çocuk oturduğu yerde sarsılıyor. Yüzü korkuyla kaplanıyor.
Beş-altı saniye süren sessizlikten sonra korku yavaş yavaş yüzünü terk etmeye başlıyor, yerini tebessüme bırakıyor. Suriyeli kız, kendini toparlayıp soğukkanlı bir tavırla yanıtlıyor soruyu: “Bombalardan...”
Ardından, soruyu soran kişiye gülmeye başlıyor.
Düşen bombadan kendisine çocukça bir eğlence mi çıkartıyor? Yoksa içinde bulunduğu durumla baş edebilmek amacıyla mı gülüyor?
Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu’nun (UNICEF) Suriye’de iç savaşın onuncu yıldönümü dolayısıyla hazırladığı bilgilendirici video bu çarpıcı mülakat sahnesiyle başlıyor.
Bir savaş filminde kurgu olarak tasarlanabilecek soru-araya giren bomba-yanıt sıralaması, korkuyla gülmenin bir arada yaşanmasının yarattığı dramatik görüntü, Suriye’de hayatın birebir kendisi halinde karşımıza çıkıyor.
*
Görüntülerde karşımızda hep çocuklar var. Bazıları bacağını kaybetmiş, koltuk değneğiyle oyun oynamaya çalışıyor. Bazıları felç oldukları için tekerlekli sandalyeye mahkûm. Bunlardan 15 yaşındaki Abdullah, “Bazen kendimi ayaklarım üzerinde yürürken, koşarken hayal ediyorum... Bir halter kulübüne gidiyorum...” diye konuşuyor. En büyük hayali halter kaldırabilmek.
Birleşmiş Milletler İnsani Yardımlar Koordinasyon Ofisi (OCHA) için hazırlanan “Suriye’den Sesler” isimli bir başka video çalışmasında, görüntüde üzerinde apartman çizimlerinin belirip kaybolduğu siyah zemine bakarken bazı Suriyelilerin seslerini duyuyoruz. Bir çocuk, “Her yıl yer değiştirmek zorunda kalıyoruz. Her yıl okul değiştirmek zorunda kalıyorum. Her yıl yeni arkadaşlar edinmem gerekiyor” diye şikâyet ediyor.
Her yer değiştirmede arkadaşlarından ayrılmak, belli ki onu çok üzüyor.
Derken bir genç kızın sesi duyuluyor: “Savaş on yıl içinde beni başka bir insan yaptı. O insan benden başka birisi...”
Suriye’de iç savaşın onuncu yıldönümü dolayısıyla hazırlanan videoların, belgesellerin hepsinde enkaz haline gelmiş kasabalar, mahalleler, sokaklar var. Yerle bir olmuş binalar var. Yolunuzu sadece yıkıntıların arasından geçerek bulabileceğiniz dar sokaklar var.
Ama çocuklar için her yer oyun alanı. Savaşta bina enkazları arasında da pekâlâ top oynanabileceğini bütün dünyaya gösteriyor Suriyeli çocuklar; hatta bazen koltuk değnekleriyle...
*
Suriye iç savaşının onuncu yıldönümü dolayısıyla yapılacak her muhasebe, geçen süre zarfında yaşanan insani dramda en ağır bedeli çocukların ödediği gerçeği en başa yazılarak başlamalıdır. Jeopolitik mülahazalar, siyasi kâr-zarar hesaplarına ilişkin tahliller ikinci planda kalabilir.
Evet, fatura en önce çocuklara çıktı. Çünkü savaştan en sert onlar etkileniyorlar. “En korunmasız” olanlar onlar. Aileleri Suriye’yi terk etmek ya da ülkede iç göç yaşamak zorunda kaldığında, her seferinde göç kafilelerinde onlar da yollara döküldü.
Kimi Türkiye’nin, kimi Ürdün’ün, kimi Avrupa şehirlerinin caddelerinde, sokaklarında buldu kendisini. Bazılarının şansı yaver gitmedi; Ege’nin, Akdeniz’in sularında can verdiler, kıyıya vurdu cesetleri.
Bu arada, savaştan sonra doğup Suriye’de kalan çocuklar için hayatlarında hiçbir gün savaşsız geçmedi. Gözlerini doğrudan savaşa açtıkları için belki de savaşı hayatın zaten doğal bir hali olarak kabul edip büyüyorlar.
Onlar için ev, bazen bina yıkıntıları arasında anneleri, babaları ve kardeşleriyle birlikte başlarını sokabilecekleri tek bir oda, bazen de çadırkentlerdir. En küçük bir yağmurda çadırları ayıran yolların çamurla kaplandığı, daha sert yağmurlarda çadırların içini selin bastığı yeni mahalleleri... Ama orada da çamur tarlalarında top oynamaya devam ediyorlar.
*
İç savaşın insani maliyetine baktığımızda, BM’ye göre 400 bin dolayında insan hayatını kaybetti geçen on yıl zarfında. UNICEF’in geçen hafta yaptığı açıklamaya göre, iç savaşta ölen ya da yaralanan çocukların sayısı 12 bindir.
Bir başka düzlemde yine BM rakamlarına göre 6.7 milyon Suriyelinin ülke dışına çıktığını, aynı sayı civarında insanın ise ülke içinde yer değiştirdiğini görüyoruz. Yaklaşık 20.5 milyon olarak kabul edilen nüfusun yüzde 65’i 10 yıl içinde yerinden olmuş. Ülke dışına çıkanlardan 3.6 milyonu bugün Türkiye’de yaşıyor.
Çocukların eğitimi temel sorunlardan biri olarak beliriyor. UNICEF’in geçen hafta yaptığı açıklamaya göre, Suriye’de bugün 2 milyon 450 bine yakın çocuk eğitim imkanından yoksun bulunuyor. Buna ek olarak, bölge ülkelerinde (Türkiye, Ürdün, Lübnan gibi) yaşayan Suriyeli çocukların 750 bini de okula gidemiyor.
Bir diğer sorun, Suriye’de yaşayan çocukların önemli bir bölümünün aileleriyle birlikte yardıma muhtaç durumda olmasıdır. BM’nin resmi raporlarına göre, Suriye’de bugün yardıma ihtiyaç duyan insanların sayısı 11.1 milyondur. Bu toplam içinde 4.7 milyonun yardım ihtiyacı “akut”, yani kritik durumdadır.
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, 10 Mart tarihinde New York’ta yaptığı açıklamada, Suriye’deki durumu bir “kâbus” olarak nitelendirdikten sonra insani yardım ihtiyacını vurgulayıp, “Bu yıl nüfusun yüzde 60’ı aç kalma tehlikesiyle karşı karşıya” uyarısını yapıyor.
*
Guterres’in insani yardım konularındaki yardımcısı olan OCHA Direktörü Mark Lowcock’un geçen 25 Şubat’ta BM Güvenlik Konseyi’ne Suriye’deki insani durum hakkında verdiği brifing her bakımdan ürkütücüdür. Lowcock, nüfusun yüzde 60’ının, yani 12.4 milyon insanın yeterli ve besleyici gıdaya düzenli erişiminin olmadığına dikkat çekiyor. Söz konusu toplam içindeki 4.5 milyon insanın bu kategoriye 2020 yılında girdiğini anlatıyor.
“Bu artış şoke edici olabilir ama bir sürpriz değil” diyor Lowcock. BM yetkilisine göre, bunun nedeni, Suriye ekonomisinin geçen 18 ay içinde bir dizi şok yaşamış olmasıdır. Bunun sonucu Suriye Lirası dörtte üç oranında değer kaybına uğramış, bu da gıda ve temel ihtiyaç ürünlerinin fiyatlarının yüzde 200 oranında artmasına yol açmıştır.
Lowcock, “Sonuçta milyonlarca Suriyeli, bekaları için ancak çaresizlik içinde alınabilecek önlemlere başvuruyorlar. Varlıklarını, hayvanlarını satıyorlar. Anne babalar, çocuklarını besleyebilmek için kendi yemeklerinden kısıyorlar ve çocuklarını okula değil çalışmaya gönderiyorlar. Seçenekleri tükenenler ise aç kalıyor.”
*
BM yetkilisinin açıklamalarının beni en çok düşündüren kısmı, “Suriye’de yarım milyon çocuk kronik yetersiz beslenme sıkıntısı nedeniyle büyümelerinde, gelişmelerinde sorunlar yaşıyor. Bu sayının artmasından korkuyoruz” şeklindeki sözleri oldu.
Lowcock, bu ifadesiyle yetersiz beslendiği için yaşına göre beklenen büyümeyi gösteremeyen, örneğin bodur kalan çocukların sorunlarını kastediyor. BM yetkilisi açıkça değinmese de, büyümekte olan çocukların beyinlerine yeterli protein ve enerji gitmemesi sonucu beynin gelişmesinde de sorunlar ortaya çıkabiliyor.
Bu meselenin Suriye’nin her köşesinde gözlendiğini ama ülkenin kuzeybatı ve kuzeydoğusunda “özellikle kötü bir şekilde” seyrettiğini anlatıyor BM temsilcisi. Bu bölgelerde her üç çocuktan biri bu sorunu yaşamaktadır.
Lowcock, bazı çocuk hastanelerinde yetersiz beslenmeden dolayı hastalanan çocuklara tahsis edilen yatakların kapasitenin yüzde 50’sine çıktığını belirttikten sonra BM Güvenlik Konseyi’ne şu uyarıyı yapıyor:
“Bu sorunun çocukların gelişmesi ve öğrenmeleri üzerindeki etkileri ömür boyu kalıcı olacaktır ve geri çevrilebilmesi söz konusu değildir.”
Paylaş