Paylaş
Hayatının bir yılını bir hücrede tek başına geçirmek zorunda kalan bir tuğgeneralin yeniden üniformasını giyerek göreve başlaması önündeki en son engel, bu kararla birlikte aşılmış bulunuyor.
Konuyu tam olarak açıklayabilmek için biraz geriye dönelim. OHAL Komisyonu kararının konusu olan Tuğgeneral Adnan Arslan’ın mağduriyeti bu köşede ilk kez geçen 10 Kasım’da çıkan “FETÖ’den Mahkûm Olan Tuğgeneralin Masumiyeti Anlaşılınca” başlıklı yazıda değerlendirilmişti.
Darbe girişimi sırasında Tokat Bölge Jandarma Komutanı olan Tuğgeneral Arslan’ın dosyasının ilginç bir öyküsü var. Arslan, 15 Temmuz’da ailesiyle birlikte Side’de tatil yapmaktadır. Karargâhına Ankara’dan gelen sıkıyönetim direktifinde darbecilerin hazırladıkları görevlendirme listesinde isminin karşısına gıyabında “Tokat Sıkıyönetim Komutanı” diye yazdıklarını öğrenir.
Arslan, maiyetindeki bütün subayları telefonla arayarak darbe faaliyetinin desteklenmemesi, sokağa araç çıkarılmaması, birliklere hâkim olunması talimatını verir.
Gelgelelim darbecilerin kendisini ‘Sıkıyönetim Komutanı’ olarak görevlendirmeyi tasarlamış olması Tokat Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından darbeye katıldığının ve FETÖ üyesi olduğunun yeterli bir delili sayıldığı için tutuklanır. Ardından her iki suç iddiasıyla hakkında dava açılır, tam bir yıl bir hafta süreyle tek kişilik bir hücrede hapis yatar. Ayrıca, yine bu görevlendirme belgesi yeterli görülerek çıkarılan bir KHK ile Jandarma Genel Komutanlığı’ndan da ihraç edilir.
Bunu izleyen süreçte Tokat Birinci Ağır Ceza Mahkemesi, tek kişilik bu davada 25 Ekim 2017 tarihinde Arslan’ı darbe girişimi iddiasından beraat ettirmiş, ancak görevlendirme listesinde adının geçmesini örgüt üyeliğinin delili olarak değerlendirerek, FETÖ üyeliğinden mahkûm etmiştir. Temyiz aşamasında Samsun’daki İstinaf Mahkemesi ise 19 Ocak 2018 tarihinde Arslan’ın her iki suçlamadan da beraatına karar vermiştir. Yargıtay 16. Ceza Dairesi de 26 Ekim 2018 tarihinde istinaf mahkemesi kararını onamıştır.
Yargıtay, böylelikle FETÖ’nün darbe planlaması çerçevesinde hazırladığı görevlendirme listelerinde bir general ya da subayın adını geçirmiş olmasının tek başına yeterli delil olamayacağı yolundaki içtihadını güçlendirmiştir.
Tuğgeneral Arslan, Yargıtay kararının ardından OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu’na başvurarak KHK ile tesis edilen kamu görevinden çıkarılma işleminin iptal edilmesini istemiştir. Komisyon, 29 Ocak 2019 tarihinde “başvuru konusu dosya kapsamında elde edilen bilgi, belge, olgu ve tespitleri birlikte değerlendirerek” başvurunun kabul edilmesine karar vermiştir. Bu, bilindiği kadarıyla, 15 Temmuz’dan sonra komisyondan bir general hakkında bu yönde çıkan ilk karardır.
Tuğgeneral Arslan, aynı gün İçişleri Bakanlığı Jandarma Genel Komutanlığı’na başvurarak göreve başlatılması talebinde bulunmuştur.
Arslan’ın avukatı Süleyman Kaya, dünkü sohbetimizde başvuruları ile ilgili olarak şunları söyledi: “Biz zaten başından beri müvekkilimizin masumiyetine inanıyorduk. Zaten müvekkilim herhangi bir şekilde devlete bir tazminat davası da açmış değildir. Devlete küslüğü de söz konusu olamaz. Olağanüstü Hal Komisyonu’ndan kararının ardından kendisinin itibarının iade edilerek yeniden görevine başlayabilmesinin önünde hiçbir engel kalmamıştır. Gerekli başvuruları yaptık. Kendisi büyük bir heyecanla artık bir an önce görevine başlayacağı günü bekliyor”.
Bundan sonraki aşamada Arslan’ın görevine başlayabilmesi bir Cumhurbaşkanlığı atama kararıyla mümkün olabilecektir. Bu çerçevede Tuğgeneral Arslan’ın bugünlerde Resmi Gazete’yi dikkatle izlediğini tahmin edebiliriz.
‘Bir kişi hakkındaki suç isnadı kanıtlanmadığı sürece o kişinin masum kabul edilmesi gerektiği’ şeklindeki ‘masumiyet karinesi’ hukukun en temel ilkelerinden biri. Tuğgeneral Arslan’ın öyküsü, bu ilkenin ne kadar hayati bir değer taşıdığını göstermesi bakımından büyük önem taşıyor. Arada ödenen bedeller ne kadar yüksek olsa da...
Paylaş