Paylaş
Zirvede Türkiye’yi dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül temsil ediyordu.
NATO, Soğuk Savaş’ın bitimiyle birlikte 1999’da Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Polonya’yı bünyesine almış; bunu 2004’te Bulgaristan, Romanya, Slovenya, Slovakya ile üç Baltık ülkesi Litvanya, Letonya ve Estonya’nın topluca ittifaka katıldığı dalga izlemişti.
Bundan sonra sıra Balkanlar ile Ukrayna ve Gürcistan’a gelmişti. Ukrayna NATO ittifakına katılırsa Rusya çok geniş bir hatta NATO ile sınır paylaşacaktı. Ayrıca, Gürcistan’ın katılımı da Rusya’yı NATO ile bu kez Kafkasya coğrafyasında sınırdaş yapacaktı.
Dolayısıyla NATO zirvesinde atılacak adımın Rusya’nın tepkisini çekmemesi mümkün değildi.
DAHA 2008’DE MÜTTEFİKLER ARASINDA TUTUM FARKLILIĞI VARDI
Bükreş Zirvesi açıldığında salonda bulunan Türk heyetindeki isimlerden biri de o dönemde Türkiye’nin NATO nezdindeki Daimi Temsilcisi olan Büyükelçi Tacan İldem’di.
İldem, Bükreş Zirvesi’ni hatırlarken Ukrayna-Gürcistan dosyaları üzerinde “Müttefikler arasında zirveye giden süreçte bu konuya ilişkin tutum farklılıkları mevcuttu” diye konuşuyor.
Farklılık beliren noktayı şöyle anlatıyor İldem:
“Bu farklılık, bir yanda bu zirvede iki ülkeye NATO’ya katılma sürecinde yerine getirilmesi gereken bir aşama olan Üyelik Eylem Planı’nın (MAP/Membership Action Plan) verilmesi, öte yanda ise böyle bir adım atılmasının erken olduğu, dolayısıyla MAP verilmesinden sakınılması yönünde beliren görüşlerle açığa çıkmıştı.”
Yani bir grup süratli bir şekilde hareket edilmesini isterken, ihtiyatlı hareket eden diğer grup frene basılmasını savunuyordu.
KARŞI ÇIKANLAR FRANSA VE ALMANYA MIYDI?
İldem, zirvede tanık olduğu görüntüyü şu şekilde aktarıyor:
“Zirve bildiri taslağının ilgili paragrafına ilişkin görüş ayrılıkları teknik düzeyde giderilemeyince, bu konuda iki farklı görüşün hararetli savunucusu ülkelerin Devlet ve Hükümet Başkanları ve Dışişleri Bakanlarının da devreye girmesiyle toplantı salonunun bir köşesine çekilerek o düzeyde müzakere ve yazım değişikliklerine gittiklerine tanık olundu.”
Ve ekliyor ardından: “Sonuç olarak zirvede iki ülkenin Üyelik Eylem Planı statüsü kazanmaları mümkün olmadı.”
O döneme ait Hürriyet arşivi karıştırıldığında eski dışişleri bakanlarından Hürriyet yazarı İlter Türkmen’in 8 Nisan 2008 tarihli yazısında zirve bağlamında bu konudaki değerlendirmesiyle karşılaşıyoruz. Türkmen, ABD Başkanı George Bush’un bütün ısrarlarına karşılık, “Rusya’yı tahrik etmek istemeyen” Almanya ve Fransa’nın tutumları yüzünden Ukrayna ve Gürcistan’ın NATO’nun “Üyelik Eylem Planı” uygulaması kapsamına alınmadıklarına dikkat çekmiş.
2008’DEN SONRA EYLEME GEÇİLMESİ İÇİN BİR KARAR ALINMADI
Bükreş Zirvesi bildirisinde 23’üncü paragraf olduğu gibi Ukrayna ve Gürcistan’a ayrılmış. Bu bölümde “NATO, Ukrayna ve Gürcistan’ın ittifaka üye olma yolundaki arzularını memnuniyetle karşılamaktadır. Bugün bu ülkelerin NATO üyesi olacakları hususunda görüş birliğine vardık... Üyelik Eylem Planı, üyelikleri yolunda bir sonraki adımdır” deniliyor, ardından bu konuda dışişleri bakanlarının danışmalarda bulunacakları belirtiliyor.
İldem’e göre, bulunan bu formül diplomasideki “Yapıcı Muğlaklık” tanımına uygun bir formülü yansıtıyor. Sonuçta eylem planı ile ilgili karar yapacakları değerlendirmeler ışığında dışişleri bakanlarına havale edilmiştir.
Peki geçen süre içinde ne oldu? Büyükelçi İldem şöyle yanıtlıyor:
“2008 yılından bu yana bu iki ülkenin üyelik eylem planlarına ilişkin bir karar NATO’da alınmadı.”
İldem’in verdiği bilgiye göre, bu statüyü kazanan ülke eylem planının muhtelif başlıklar altındaki gereklerini yerine getirdiğinde, bir sonraki aşamada katılım müzakerelerine davet ediliyor. Müzakereler sonunda Washington (NATO) Antlaşması’na Katılım Protokolü imzalanıyor. Bunun ardından her bir müttefik ülkenin iç hukukuna uygun onay süreci bekleniyor. Bu sürecin tamamlanmasından sonraki formaliteler de sonuçlanınca üyelik kesinleşmiş oluyor.
Önemli bir ayrıntı: 2008 Bükreş Zirvesi bildirisinde, daha önceden eylem planına alınmış olan Hırvatistan ve Arnavutluk katılım müzakerelerine resmen davet edilmiştir. Katılım protokollerinin aynı yıl imzalanmasından sonra bu iki ülke 2009 yılında üye olarak NATO’ya ayak basmıştır.
NATO UKRAYNA’NIN BEKLENTİSİNE SESSİZ KALAMAZDI
Buna karşılık Bükreş’te ilke kararı alındıktan sonraki 14 yıl içinde Ukrayna ve Gürcistan’ın başvurularında hiçbir ilerleme kaydedilmemiştir. Geçen süre zarfında uygulanmadığı ve bugün büyük bir gerilime yol açtığı dikkate alındığında, Bükreş Zirvesi’nde alınan bu ilke kararının isabet derecesini bugün nasıl değerlendiriyor?
İldem, sorumuzu şöyle yanıtlıyor:
“NATO’nun 2008 yılında Ukrayna ve Gürcistan’ın beklentileriyle ilgili olarak sessiz kalması mümkün değildi. Öte yandan üyelik eylem planı statüsü verilmesi de o günün şartları içinde prematüre bir karar olurdu. Dolayısıyla bu “yapıcı muğlak” formül o günün şartlarında bir çıkış yolu olarak görüldü. Aksine bir durumun İttifak’ın inandırıcılığına gölge düşüreceği düşünüldü.”
İldem’in bu noktada altını çizmek istediği NATO’nun temel bir tutumu var: Rusya dahil hiçbir ülke, bağımsız ve egemen devletlerin güvenlik düzenlemelerine ilişkin tercihlerinde ve NATO’nun buna ilişkin kararlarında dolaylı bir veto hakkına sahip olamaz...
Büyükelçinin dikkat çektiği önemli ikinci bir nokta da şu: Rusya’nın da altına imza attığı 1975 Helsinki Nihai Senedi, 1990 Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Paris Şartı ve 1999 AGİT İstanbul Şartı gibi temel uluslararası belgelerde, ülkelerin kendi güvenliklerine ilişkin tercihlerini kendi egemen iradeleriyle yapacakları açıkça vurgulanmış bulunuyor. Bu durumda Rusya da başka ülkelerin egemen kararlarına saygı gösterme yükümlülüğü altında.
Bu hatırlatmaların ardından “Putin’in işbaşına gelmesiyle Rusya Sovyetler Birliği’nin dağılmasını ‘asrın felaketi’ olarak tanımlamaya ve Avrupa güvenlik mimarisini sorgulamaya başlamıştır... Halihazır krize bakıldığında, Rusya’nın yeni bir güvenlik düzeni kurulması beklentisini Ukrayna üzerinden canlandırmaya çalıştığı görülüyor” diye konuşuyor İldem.
NATO ALDIĞI KARARI UYGULAYAMADI
NATO Genel Sekreter Yardımcılığı (2016-2020) görevini de yürütmüş olan Büyükelçi İldem, bu noktada “Gözden kaçırılmaması gereken bir husus var” diyerek ekliyor: “Rusya, ülkelerin egemenliğine bakarken kimisini daha az egemen gördüğü izlenimini veriyor.”
Dolaylı bir anlatımla, Rusya’nın bugün Ukrayna’yı, Gürcistan’ı “daha az egemen” ülke statüsüne indirgemeye çalıştığı mesajını veriyor Büyükelçi İldem.
Aktardığımız Ukrayna/Gürcistan dosyasının NATO’daki seyriyle ilgili olarak en son şu gözlemi yapabiliriz. NATO, bu hadisede son tahlilde aldığı bir ilke kararını hayata geçirememiş bir örgüt durumuna girmiştir. ABD ile Avrupalı müttefikler arasındaki görüş ayrılığı kilitlenerek kararın uygulamasını akamete uğratmıştır.
Bunda NATO’nun Avrupa kanadının Rusya’yı tahrik etmeme çabasının belirleyici olduğu teslim edilmelidir. Ancak bu durum son krizde Rusya’nın Ukrayna sınırına 130 bin askerini yığmasını engellemeye yetmemiştir.
Paylaş