Paylaş
Tek parti rejiminin bütün ceberutluğuyla hüküm sürdüğü bir dönemde üç muhalif yazarın bütün görünür güçlükleri, baskıları göze alarak, itirazlarını bir siyasi mizah dergisi üzerinden ortaya koymalarındaki olağanüstü cesaret ve çabanın öyküsü ‘Meçhul Paşa’, daha doğrusu asıl adıyla Markopaşa...
Türkiye’nin edebiyat ve mizah evreninin üç çınarı Sabahattin Ali, Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz’ın siyasi karikatürün büyük ustası Mustafa Mim Uykusuz’u da yanlarına alarak, 1946 yılı sonuna doğru yayımlamaya başladıkları ve kısa zamanda 50-60 bin gibi şaşırtıcı tirajlara çıkan ‘Markopaşa’ adlı haftalık siyasi mizah dergisinin başından geçenleri anlatıyor bu tiyatro oyunu.
Markopaşa’nın başına gelenler, aslında ifade özgürlüğü ve demokrasi başlıklarında kısa bir Türkiye Cumhuriyeti tarihi özetidir. Derginin ve kahramanlarının öyküsünü izlerken, ifade ve basın özgürlükleri alanında yaşanan bütün temel sorunların mikro ölçekte ve bir bütünlük içinde anlatıldığı bir anatomi dersinde buluyoruz kendimizi.
Örneğin, daha ilk sayıda dağıtım engeliyle karşılaşıyorlar. Dağıtıcının dergiyi satmaktan vazgeçmesi üzerine dergiyi Eminönü Meydanı’nda kendileri satmak zorunda kalıyor.
Bunu baskı sorunları izliyor. Her sayıda matbaaların dergiyi basmayı reddetme ya da art niyetle baskı ücretini yükseltme gibi engelleriyle boğuşmak zorunda kalıyorlar. Matbaa reddettiğinde, dergiyi teksir makinesiyle çoğaltıp çıkartıyorlar.
Polis baskısı ve takibi nefes aldırmıyor. Derginin Cağaloğlu’nda İzzeddin Han’daki yazıhanesinin en düzenli ziyaretçileri polislerdir.
Kapatılıyorlar. CHP’nin tek parti rejimi, Markopaşa’yı susturmak için sıkça dergiyi yasaklıyor. Çare dergiyi başka isimlerle çıkarmak oluyor. Bunun üzerine Malumpaşa yayımlanıyor. O kapatılınca, bu kez Merhumpaşa yayın hayatına katılıyor. O da kapatılınca Ali Baba ve son kez de Hür Markopaşa...
Toplatılıyorlar, üstelik sıkça. Onlar da “Toplatılmadığında çıkan gazete” notunu düşüyorlar bir sonraki sayıda.
Yargılanıyor, nezarethaneye atılıyor, hapse düşüyorlar. Rejimin Markopaşa’yı susturmak amacıyla başvurduğu yöntemlerden biri sürekli davalar açarak baskı kurmak, yazarlarını zindana atmak ve sürgüne göndermektir.
Nezarethane mekânı olarak altı gün aç susuz bırakılacakları, dayak yiyecekleri İstanbul Emniyeti’nin kömürlüğü uygun görülür onlara. Maruz kaldıkları bu gibi durumları da hicvederler, derginin logosunun altına “Muharrirleri nezaret altına alınmadığı ve hapse girmediği zamanlarda çıkar” şeklinde bir tanıtıcı not koyarlar.
Oyunun akışı içinde Sabahattin Ali Sultanahmet Cezaevi’nde demir parmaklıkların arkasından, Aziz Nesin de beş parasız aç kalma eşiğindeki bir siyasi sürgün kimliğiyle Bursa’dan bize bakıyorlar.
İşte bütün bu sert, acımasız baskılara, tasarruflara rağmen bu insanlar pes etmiyor. Her şeyi göze alarak inatla dergiyi yayımlamaya devam ediyorlar. Markopaşa 7 farklı isim, 8 farklı sahip, 9 ayrı matbaa ve 10 adres değiştirerek üç yıl içinde toplam 77 sayı çıkabiliyor. Bu süre içinde Sabahattin Ali, bugün de hâlâ aydınlanmamış olan ve bütün şüphelerin devlete yöneldiği bir cinayete kurban gitmiştir 2 Nisan 1948 tarihinde.
Teslim olmamak, boyun eğmemek, itirazını ortaya koyma azmini, kararlılığını hiçbir zaman kaybetmemek... Markopaşa’nın sayfaları arasından yükselen işte bu büyük direncin mesajıdır.
Markopaşa’nın yazarları, bundan 70 yıl önce Cağaloğlu’ndaki yazıhanede bir araya geldiklerinde, mesajlarının günün birinde bir grup genç sanat insanı tarafından sahiplenilerek, bir tiyatro oyunu üzerinden sonraki kuşaklara ulaşacağını hiç akıllarının ucundan geçirebilirler miydi?
Onların konuşmaları, teksir makinesinin sesi Markopaşa yazıhanesinin duvarları arasında boşlukta kaybolup gitmedi. Verdikleri mesaj, sergiledikleri onurlu duruş, bütün gücüyle bu kez bir tiyatro sahnesi üzerinden Türkiye’de yankılanmaya devam ediyor.
‘Meçhul Paşa’ oyununu çarpıcı bir akış içinde yazan Ahmet Sami Özbudak, dinamik yorumuyla sahneye koyan Emrah Eren ve sahnede muazzam bir tempoda etkileyici bir performansla icra eden oyuncular Erdem Akakçe, Fatih Koyunoğlu ve Bülent Çolak ile katkıda bulunan ‘Tiyatroadam’ ekibi içindeki herkes büyük bir övgüyü hak ediyor.
Ve tarih Markopaşa ekibine zulmedenleri değil, pes etmeyen o kahramanları alkışlıyor.
Paylaş