Paylaş
Mavi rengin baskın olduğu kamuflaj üniformasıyla Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’a esas duruşta tekmil veren Astsubay Öztürk, bakanın ne kadar zamandır Libya’da olduğu yolundaki sorusuna yanıt olarak da şöyle diyor:
“Dört buçuk aydır komutanım...”
Radar görevi yapan Başçavuş Öztürk’ün geçen şubat ayı sonundan bu yana burada olduğu anlaşılıyor.
*
Burası, Libya’nın başkenti Trablus’un 210 kilometre kadar doğusunda sahil kenti Misurata’daki askeri üs. Konuşma 4 Temmuz Cumartesi günü Akar’ın bu üste kurulmuş olan Türk Silahlı Kuvvetleri karargâhına yaptığı ziyaret sırasında geçiyor.
Milli Savunma Bakanlığı’nın web sitesine konan video dikkatli bir şekilde incelendiğinde, fondaki ekranlara düşen görüntülere bakıldığında, burada kapsamlı bir askeri faaliyetin yürütüldüğünü gözlemek mümkün.
Görüntü, Akar’ın Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler ile birlikte 3-4 Temmuz tarihlerinde gerçekleştirdiği Libya ziyaretiyle ilgili olarak bakanlığın internet sayfasında paylaşılan videolardan yalnızca biridir.
Bir başka videoda Milli Savunma Bakanı’nın Orta Akdeniz’de görev yapan Türk Deniz Görev Grubu gemisi ‘TCG-Giresun’ firkateynine helikopterle inişi görülüyor. Akar ve Orgeneral Güler’in 3 Temmuz gecesini Akdeniz’in ortasında seyreden ‘TCG-Giresun’da geçirmiş olmaları, kuşkusuz bütün Deniz Kuvvetleri mensuplarını motive etmeye dönük önemli bir harekettir.
Bununla birlikte, bu hareketi aynı zamanda Akdeniz’le ilgili -burada kıyısı olan ya da olmayan- bütün aktörlere gönderilmiş Türkiye’nin bu bölgedeki çıkarlarını korumaya dönük kuvvetli bir kararlılık mesajı olarak da değerlendirmek gerekir.
Akar’ın son gezisi aslında uzun bir zamandır Ankara’dan Libya’ya sürmekte olan üst düzey ziyaret trafiğinin son halkasıdır. Bu ziyaret yoğunluğu ve TSK’nın bu ülkedeki askeri varlığını kademe kademe güçlendirmekte oluşu, Libya’nın Türkiye’nin dış politika gündeminde giderek başat bir stratejik konum kazanmakta olduğu gerçeğinin altını çiziyor.
Akar’ın gezi boyunca yaptığı açıklamalar Hafter’e ve başta Mısır olmak üzere kendisini destekleyen ülkelere gönderilen kuvvetli mesajlarla doluydu.
*
Libya’daki çatışma denkleminin karşı tarafında yer alan aktörlerin Akar’ın bu ziyaretiyle verdiği kararlılık mesajından hiç memnun olmayacaklarını tahmin etmek güç değildi. Ve Akar’ın Libya’dan ayrıldığı 4 Temmuz Cumartesi gününün gecesi başkent Trablus’un 125 kilometre kadar güneybatısında bulunan ve TSK’nın da faaliyet gösterdiği Vatiyye’deki hava üssü bir hava saldırısının hedefi oldu.
Vatiyye üssünün önemi geçen mayıs ayına kadar Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Fransa ve Rusya tarafından desteklenen Halife Hafter’in başını çektiği ‘Libya Ulusal Ordusu’nun kontrolünde olmasıydı. BM tarafından meşru otorite olarak tanınan, Türkiye’nin de –her bakımdan- kuvvetli bir şekilde desteklediği Feyiz es Serrac’ın liderliğindeki ‘Ulusal Uzlaşı Hükümeti’ne bağlı birlikler, geçen ilkbaharda sahada Hafter güçlerini ciddi bir şekilde geriletirken, 17 Mayıs tarihinde Vatiyye üssünü de geri aldılar.
Gelen ilk haberlerde saldırının kimliği meçhul uçaklar tarafından gerçekleştirildiği bildiriliyordu. Ardından Serrac’a bağlı birliklerin sözcülerinden Abdülmalik el-Medeni, yayımladığı bir mesajda, Vatiyye Üssü’ne yönelik hava saldırısının, Mısır’ın Libya sınırı yakınlarındaki Sidi el-Barani Üssü’nden havalanan Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) ait Mirage 2000-9 tipi uçaklarca düzenlendiğini ileri sürdü.
Libya Savunma Bakan Yardımcısı Selahaddin Nemruş da “Vatiyye üssünün bombalanmasında kullanılan uçaklar ileri teknoloji uçaklardı ve Hafter’in yabancı bir güç temin etmediği sürece bu uçaklara sahip olması söz konusu değil” açıklamasını yaptı.
Dikkat çeken bir nokta, Anadolu Ajansı’nın bu konudaki haberinde Libyalı bir yetkilinin “Saldırıda ölen ya da yaralanan olmadığını, ancak üssün hava savunma kapasitesini arttırmak için son dönemde getirilen bazı teçhizatın zarar gördüğünü” aktarmasıydı.
Bu habere göre, Ankara’daki bir Milli Savunma Bakanlığı yetkilisi de “Saldırı sonucu bazı sistemlerde hasar meydana geldiğini” belirterek, “Saldırı darbeci Hafter’in ve dış güçlerin istikrarsızlık ortamını devam ettirme iradesini göstermektedir” diye konuşmuştur.
*
Ekonomi ve Dış Politika Araştırma Merkezi’nin (EDAM) Güvenlik ve Savunma Araştırmaları Direktörü Dr. Can Kasapoğlu’nun araştırmacı Emre Kürşat Kaya ile birlikte hazırladıkları -açık kaynaklara dayalı- istihbarat analizi ve siyasi-askeri değerlendirme, Vatiyye üssüne yapılan saldırı konusunda bir dizi çarpıcı noktaya dikkat çekiyor.
Dr. Kasapoğlu ile Kaya, bu analizde Libya’da Hafter’i destekleyen güçlerin Vatiyye üssüne hangi noktalardan hava saldırısı düzenleyebileceklerine ilişkin olası senaryoları da çalışmışlar. Bunlar adı üstünde senaryo...
Birinci varsayım, saldırıyı Libya toprakları içinde en yakın mesafede (533 kilometre) Hafter güçlerinin kontrolündeki bulunan Cufra’daki hava üssünden kalkan Rusya’ya bağlı Mig-29 uçaklarının gerçekleştirmesidir.
İkinci senaryo saldırıyı yine Libya içinde Al Khadim üssünden kalkan Birleşik Arap Emirlikleri’ne bağlı Mirage uçaklarının yapmış olmasıdır. Mesafe 877 kilometredir.
Üçüncüsü, Mısır topraklarında Libya sınırına bitişik Sidi Barrani’deki üsten kalkan Mısır F-16’ları ya da BAE’ye ait Mirage uçaklarının görev alması ihtimalidir. Mesafe 1326 kilometre.
Ve dördüncü bir senaryo, saldırıyı Çad’da Faye Largeau üssünden kalkan Fransa’ya bağlı Mirage uçaklarının icra etmiş olmasıdır. Mesafe 1771 kilometre.
*
Ancak sahadan gelen ve tekzip edilmeyen haberler daha çok Libyalı yetkililerinin de işaret ettiği gibi Sidi Barrani’den kalkan BAE’ye ait Mirage-2000 uçaklarına işaret ediyor. Bu uçakların menzili 1.550 kilometre olmakla birlikte, yedek yakıt tankı aldıklarında menzilleri 3 bin 335 kilometreye kadar çıkabiliyor.
Aslında EDAM raporundaki senaryoların önemi, Libya’da Türkiye’nin karşısındaki hangi aktörlerin bulunduğu ve hangi askeri yeteneklere sahip olduklarını göstermesidir. Rusya’nın Hafter’in kontrol ettiği bölgeye –Wagner grubundan sonra- yakın zamanda savaş uçakları da gönderdiğinin ortaya çıkmış olması kuşkusuz denklemde hesaba katılması gereken yeni bir faktördür.
Her hâlükârda muhtemel üçüncü senaryo doğrultusunda konuya bakarsak, Vatiyye hadisesinin altını çizdiği mesele, Hafter’in arkasındaki Mısır ve BAE’nin Türkiye’ye Libya’da meydan okuma cüretini sergilemiş olmalarıdır. Libya’da sahadaki durum yüksek riskler taşıyor. Tehlikeli bir eşikte seyretmekte olan kriz siyasi bir çözüm çerçevesine sokulamadığı takdirde, çok aktörlü bir sıcak çatışma potansiyeli göz ardı edilmemelidir.
Paylaş