Kılıçdaroğlu buradan nereye?

KEMAL Kılıçdaroğlu’nun olağanüstü koşullarda CHP Genel Başkanlığı koltuğuna oturmasından bu yana henüz iki yıl bile geçmedi.

Kılıçdaroğlu, yaklaşık 21 aya yayılan bu süre içinde geçen pazar ve pazartesi günü toplananlar da dahil olmak üzere üçü olağanüstü, biri olağan kategorisinde toplam 4 kurultay geçirdi. Bu zaman zarfında parti meclisi 2, merkez yönetim kurulu ise tam 4 kez değişti.

ARTIK MAZERET DEĞİL MARİFET ZAMANI

Parti bu iç çalkantılara sahne olurken, ülkenin siyasi gündemi de dalgalı sularda seyrediyordu. Kılıçdaroğlu CHP’nin başına geldiğinde anayasa referandumuna ilişkin kampanya çoktan başlamıştı. Kendisini birden miting alanlarında buldu. Hemen ardından Türkiye genel seçim menziline girdi.

CHP lideri, partisinin 2007 genel seçiminde yüzde 21 olan oyunu 12 Haziran 2011 tarihinde sandıkta yüzde 26’ya çıkarttı. Bu sonuç, bir önceki seçime kıyasla bir başarı olarak görülebilirdi ama yine de beklentilerin gerisinde kaldı.

Geçen süre içinde CHP’nin gücünün sınandığı her önemli siyasi sınavda Kılıçdaroğlu’nun bir mazereti vardı. Yeniydi, hazırlıksız yakalanmıştı, parti içindeki statükocu kadrolar kendisine nefes aldırmıyordu, ekibini kuramamıştı, yandaş medya CHP’yi göstermiyordu, vs...

Son iki olağanüstü kurultayla birlikte bu mazeretlerin artık tüketilmiş olması gerekiyor. Kılıçdaroğlu, partinin delege altyapısı üzerindeki hakimiyetini büyük ölçüde tesis ederek gücünü içte ve dışta herkese göstermiştir. Kendisine bugün itibarıyla parti içinde bir alternatif yoktur ve gözle görülebilir bir gelecekte CHP yoluna Kılıçdaroğlu liderliği ile devam edecektir.

Artık başarısızlıkların üstünü örten hafifletici nedenlerin kullanım tarihi dolmuştur. İnsanlar bundan böyle mazeret işitmek değil, marifet görmek istiyor.

YÖNETİM TARZI GÖZDEN GEÇİRİLMELİ


Yeni döneme yönelirken, Kılıçdaroğlu’nun öncelikle partisinin tabanında ve kendisine oy vermiş olan seçmende Türkiye’nin gidişatının değiştirilebileceği, partisinin buna muktedir olduğu konusunda bir umut yaratabilmesi gerekiyor.

CHP lideri, 2010 yazında yakaladığı ivmeyi kaybettiği için bu yöndeki beklentiler bugün önemli ölçüde dağılmıştır. Bütün anketler CHP’nin geçen haziran ayında aldığı yüzde 26’nın altına düştüğünü gösteriyor.

Kılıçdaroğlu yeni bir ivme yakalayabilmek için önce bizzat kendi yönetim üslubunu gözden geçirerek yola koyulmalıdır.

Bu açıdan baktığımızda iktidar partisi ile ana muhalefet partisinin yönetim tarzları arasında büyük farklılıklar görüyoruz. Örneğin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın arkasında kenetlenmiş, hedefe odaklı, bilimsel yöntemlerle, anketlerle desteklenen ve profesyonelce yönetilen dev bir mekanizma var.

Yaptığı her konuşma ciddi bir hazırlığın ürünü; bir metin yazarları ekibi tarafından önceden ölçülüp biçilip hazırlanıyor. CHP lideri ise yeni yeni bir metin ekibiyle çalışmaya başladı. Daha çok önündeki notlardan doğaçlama bir şekilde konuşmayı tercih ediyor. Örneğin, seçim kampanyasındaki nutuklarını cebine sığan not kağıtları üzerinden yürütmüştü CHP lideri.

PARTİDEKİ DAĞINIKLIK SORUNU

Bir de doğrudan strateji ve planlamayla ilgili sorunlar var. Siyasetin makro düzeydeki ana akışının okunup, partinin doğrultusunun çizilmesini ve hamle üstünlüğünün sağlanmasını mümkün kılacak bir sezgi gücü ve siyasi kıvraklık henüz CHP yönetimi tarafından ortaya konabilmiş değil.

Bunun sonucu da olarak, özellikle gündem tayininde Kılıçdaroğlu oyunu sıkça Erdoğan’ın sahasında oynamak zorunda kalabiliyor.

Bu durum kaçınılmaz olarak üsluba da yansıyor. Başbakan, çatışmacı bir kimliğe sahip; gerginlikten beslenen, güç alan bir siyaset anlayışı var. Kılıçdaroğlu ise aynı gerilimli söyleme yöneldiği oranda kendisini Erdoğan’ın üstünlük alanına teslim etmiş oluyor. Oysa kendisini bir gerilim ustasına dönüştürmesi gerekmiyor. En çok başarılı olacağı kulvar, toplumun karşısına bütün sahiciliğiyle kendisi gibi çıkmaktır.

Dahası, parti içinde ortak aklın seferber edilemediği de ortada. Aslında CHP içinde her alanda iyi yetişmiş, tecrübe sahibi, başarılı olmuş isimlerin bulunduğu inkar edilemez. Ancak bu isimlerden en doğru siyasetlerin, en etkili muhalefet stratejilerinin üretilebildiği söylenebilir mi?

CHP ile ilgili sorunun bir boyutu da partinin çok büyük bir dağınıklık hali içinde olmasıdır. Bu duruma son verip partiyi çekip çevirmek, bir perspektif içine oturtmak, bir yön duygusu kazandırmak Kılıçdaroğlu’nun önündeki en temel, en ivedi görev olmalıdır.
Yazarın Tüm Yazıları