Kadın polisin öldürülmesi ve cezasızlık kültürü

TÜRKİYE Diyarbakır’da sekiz yaşındaki Narin Güran’ın katledilmesinin şokunu üstünden atamadan bu kez önceki gün İstanbul’da 27 yaşında Şeyda Yılmaz adında bir kadın polisin öldürülmesi hadisesiyle sarsılmış bulunuyor.

Haberin Devamı

Bu cinayetin yarattığı infialin gerisinde genç bir kadın polisin öldürülmesi kadar, 19 yaşındaki katilin basına yansıdığına göre 26 ayrı suç kaydı bulunan, herkes tarafından “suç makinası” olarak nitelendirilen bir sicile sahip olması da rol oynuyor.

Türk kamuoyu, oldukça genç bir yaşta bu kadar yüklü bir suç siciliyle devletin adli kayıtlarında yer alan birinin, nasıl olup da elini kolunu sallayarak serbest bir şekilde dolaşıp, suç işlemeye devam edebildiğini anlamakta zorlanıyor.

Zaten öldürme olayı da kendisinin motosiklet çaldıktan sonra yakalanmasına dönük bir polis operasyonu sırasında meydana gelmiştir.

*

Hakkındaki suç kayıtları, bunların her birinden suçlu görüldüğü anlamına gelmiyor. Ancak bir şekilde yolu süreklilik içinde her seferinde karakollara ve savcılıklara düşmüştür bu katilin.

Haberin Devamı

Bazen hakkındaki suçlamalardan takipsizlik almıştır. Buna karşılık dün basına yansıyan bir dizi habere göre, bir dosyasında ise hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmiştir. Zanlı hakkında halen soruşturma aşamasında olan beş dosyanın bulunduğu anlaşılıyor.

Bu arada, “kasten yaralama” suçlamasından adli kontrol şartıyla salıverildikten sonra karakola imza verme yükümlülüğünü yerine getirmemiş olması, meselenin bir başka sıkıntılı yönünü oluşturuyor.

Kendisinin karıştığı suç türleri basına yansıdığı kadarıyla çeşitlilik gösteriyor: “Uyuşturucu kullanma, uyuşturucu madde satma, kasten yaralama, cinsel taciz, yağma, gasp, çocuğa cinsel istismar, hırsızlık, mala zarar verme...”

Özetle, her an gözünü kırpmadan her türlü suçu işlemeye hazır, yakalanıp daha sonra serbest bırakıldığında bildiği tek iş olan suç işlemeye kaldığı yerden gözünü kırpmadan devam edecek biri var karşımızda.

Bu tür suçlular, sıkça organize suç örgütleri tarafından tetikçilik dahil her türlü suçu işlemek üzere istihdam edilen operasyonel elemanlara dönüşmektedirler.

*

Bu nitelikteki bir olayın, kamuoyunda tetiklediği büyük rahatsızlık çerçevesinde, “neyin yanlış gittiği” sorusunu kendimize yöneltip, meseleye bir teşhis koyabilmemiz açısından sarsıcı bir etki yaratması beklenir.

Haberin Devamı

Bu bağlamda sorunun röntgeninin çekilebilmesi için öncelikle hakkındaki adli kayıtların tümünün tam bir şeffaflık içinde kamuoyuyla paylaşılması gerekir.

Ayrıca, bu şahsın hangi ailesel, çevresel, toplumsal koşulların içinden gelerek bir caniye dönüştüğü de başlı başına incelenmesi gereken sorulardır.

Ancak bunun yanı sıra şu tespiti de muhakkak yapmalıyız: Ülkedeki sistem, bu kişinin daha çocuk yaşından itibaren suça yatkınlığını görüp, kendisini ıslah ederek topluma kazandırma becerisini sergileyebilmiş değildir.

Tabii, Türkiye gibi bir ülkede böyle bir beklentiyi ifade etmek çok naif bir yaklaşım olarak görülebilir. Islah etmekten vazgeçtik, en azından kendisinin yeniden suç işlemesini önleyecek etkili bir caydırıcılık da yaratılamamıştır.

Haberin Devamı

Aksine, adli mekanizmalar, her seferinde kendisini yakaladıktan sonra serbest bırakıp yeniden toplum hayatının içine yöneltmiştir. O da bildiği yolda devam etmiştir.

Her seferinde dışarıda kalmak, muhtemeldir ki nasıl olsa yaptığının yanına kâr kalacağı yolunda güçlü bir kanaatin kendisinde yerleşmesine de yol açmıştır.

*

Vahim olan durum, önceki gün Ümraniye’de polis görevlisini öldüren bu katilin yüzlerce, binlerce benzerinin bugün ülkemizin caddelerinde, sokaklarında dolaşmakta olmasıdır. Bizler sokakta yürürken onlar da yanımızdan geçip gidiyorlar.

Meselenin bir başka düşündürücü yönü, buna paralel bir şekilde ülkemizde şiddete yatkınlık ve suç işleme eğiliminin artmakta, yaygınlaşmakta oluşudur. Neredeyse, her gün yakalanan yeni bir çeteyle ilgili haberleri izliyoruz televizyonlarda rutin olarak.

Haberin Devamı

Kuşkusuz, suç işleme oranının artışının gerisinde birçok neden söz konusu. Ekonomik koşullardan, çarpık kentleşmeye, eğitim alanındaki sorunlara, şiddeti besleyen, teşvik eden toplumsal kültüre kadar sayısız faktör sıralanabilir.

*

Türkiye’deki sonu gelmeyen af uygulamalarını da suça yönelişi çoğaltan bir faktör olarak muhakkak kayda geçirmemiz gerekir. Aslında hepsi adı konmadan birer kısmi af gibi işleyen infaz düzenlemeleri buradaki en önemli faktörlerinden biridir.

Ülkemizde infaz indirimleri, şartlı salıverme uygulamaları nedeniyle suçluların cezalarının azımsanmayacak bir bölümü zaten fiilen infaz edilmemektedir.

Bir başka anlatımla, suç ve ceza denkleminin ceza ayağı boşluktadır.

Haberin Devamı

Suçlular yargı tarafından hükmedilen cezalarını tam olarak çekmeden, işledikleri suçun bedelini ödemeden, cemiyet hayatına dönüp, yasalara saygılı düzgün vatandaşların arasına karışmaktadırlar. Önceki günkü cinayeti işleyen katil de bu durumun istisnası değildir.

Ayrıca, en son 2020 yılındaki infaz düzenlemelerinden sonra yaşandığı gibi, adı konmayan her af uygulamasının ardından ortaya çıkan suç oranlarındaki artışlar da yeteri kadar açıklayıcıdır. Dışarı çıkan katiller, tecavüzcüler, hırsızlar, mafyacılar suç işlemeye kaldıkları yerden devam etmektedirler.

İnfaz indirimlerinin gerisinde, her seferinde cezaevlerinin kapasitelerinin zorlanmakta olduğu şeklinde getirilen gerekçeler de madalyonun bir diğer yüzüdür.

*

Yeterince üzerinde durulmayan bir neden de ülkedeki şiddet kültürünün artık dizginlenemeyen bir şekilde başını alıp gitmiş olmasıdır. Şiddete başvurmanın olağanlaştığı, haber bültenlerinin her akşam artan ölçüdeki şiddet haberlerini evlerimizden içeri taşıdığı bir şiddet sarmalının içinde yaşıyoruz.

Üstelik zaman zaman aslında rol modeli olması beklenenlerden başlıyor şiddet. Hakemi yumruklayan kulüp başkanından, Meclis kürsüsündeki konuşmasına içerlediği rakip milletvekilini gidip yumruklayan siyasetçiye kadar şiddet her zeminde karşımıza çıkıyor.

Ne yazık ki, siyaset sahnesindeki kimi aktörlerin bazen suçlularla aralarına çekmeleri gereken mesafeyi koymamaları ve suçluların makbul adam muamelesi gördüğü örnekler de bu yöndeki eğilimlere zemin kazandırıyor.

*

Yasalara saygılı vatandaşlarla suçlular arasında ayrım getiremeyen bir adalet sistemi toplumun güvenini kaybetmeye mahkumdur.

Önceki gün İstanbul’da yaşanan üzücü olay ülkemizdeki cezasızlık kültürünün yol açabildiği vahim sonuçlara dikkat çekmesi bakımından göz açıcı bir işlev görmelidir.

Bu hadisenin “iyi vatandaşlar” lehine bir fırsata dönüştürülebilmesi için suçluların sıkça yararlandığı bu kültüre son verecek yeni bir toplumsal farkındalığın yaratılması, bu yönde bir seferberliğin başlatılması şarttır.

Yazarın Tüm Yazıları