Paylaş
İran’ın gönderdiği doğalgazı kesmesi Türkiye’nin sanayi tesislerine ve elektrik santrallerine doğalgaz sevkini önemli ölçüde durdurmasına, bu da üretimin ciddi bir şekilde etkilenmesine neden oldu.
Sonuçta elektrik kesintilerinin de devreye girmesiyle birçok organize sanayi bölgesinde, bazı büyük sanayi tesislerinde üretim geçici süreler için durmuştur.
İran kaynaklı sorunun Türkiye’nin üretim kapasitesi ve bu çerçevede Türk ekonomisi üzerinde yol açmakta olduğu kaybın büyüklüğünü bu aşamada ölçebilmek kolay değil. Ancak gelen bütün haberler sıkıntının hafife alınamayacak boyutlarda olduğuna işaret ediyor.
Konu Türkiye ile İran arasında en üst düzeyde gündeme gelmiştir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçen çarşamba akşamı katıldığı NTV/STAR ortak yayınında İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ile cumartesi günkü telefon görüşmelerinde meseleyi açtığını belirterek, muhatabının “Bir arızadan dolayı bu işi şöyle bir 10-15 gün erteleme durumumuz olacak” dediğini aktardı.
Cumhurbaşkanı, açıklamasında “İran’da da kış şartlarının çok sert olduğunu” hatırlatarak, “Onlar da bundan dolayı bir sıkıntıları olduğunu bana ifade etti ve ‘Yani en kötü şartlarda bir 10 gün burada bir esneme yaparsak bu süreci atlatırız’ dedi” diye anlatıyor.
Erdoğan’ın Reisi ile diyaloğunu aktardığı bu ifadelerinden, sorunun gerisinde İran tarafındaki hem teknik arıza hem de sert kış koşullarının yattığını anlıyoruz.
Enerji Bakanı Fatih Dönmez de İran’ın 21 Ocak itibarıyla “akışı sıfırladığını”, bunun 10 gün süreceğini bildirdiğini duyurmuştur. Bu durumda Cumhurbaşkanı Erdoğan, İranlı mevkidaşını kesintinin başlamasının hemen ertesi günü, 22 Ocak’ta aramıştır.
İRAN’IN AÇIKLAMALARI İNANDIRICI DEĞİL
Kuşkusuz, İran’ın bu tutumu Türkiye’de sokaktaki vatandaşın zihninde bir dizi sorunun asılı kalmasını tetikleyecektir. İran’ın Türkiye’de tepki yaratacağını göze alarak, başka saiklerle böyle bir adımı attığını düşünmek istemiyoruz. İki ülkenin karşılıklı çıkarlarının büyüklüğü karşısında Tahran’ın doğalgazı bu ölçekte bir siyasi baskı kartı olarak kullanmak istemesinin mantıki izahı güçtür.
Ama ticaret hayatında, devletler arasında ilişkilerde önemli olan verilen sözün tutulmasıdır. Bu yönüyle bakıldığında, İran -şu ya da bu nedenle- kontrattaki taahhütlerini yerine getirmemiş ve Türkiye’de üretimin ciddi bir şekilde aksamasına yol açmıştır. Bir kaza sonucu ortaya çıkmış, 24 saatte geride bırakılacak münferit bir olaydan değil, Türkiye ölçeğindeki büyük bir ekonomide üretimin belli ölçülerde sıkışma noktasına geldiği bir durum söz konusu.
Her halükârda Türk kamuoyunun İran’a bakışında bu hadisenin bir tortusu kalacaktır. İran makamlarının neredeyse bir hafta sonra sıkıntının Türkiye’den kaynaklandığı yolundaki yaptıkları beyanlar çok inandırıcı görünmüyor.
Konunun ilginç olan bir tarafı, sıkıntının zamanlama olarak Ukrayna üzerinde Rusya ile ABD/NATO arasında patlak veren krize denk gelmiş olmasıdır. Rusya’nın Avrupa’daki başta Almanya olmak üzere pek çok ülkeye giden doğalgazın vanasını elinde tutmakta oluşu, bu krizle ilgili yapılan yorumların çoğuna yansıdığı üzere buradaki güç denkleminde önemli bir faktördür. Vana kapandığında yaşanan sonuçların görülmesi bakımından herkes için uyarıcı bir yönü de var Ankara-Tahran eksenindeki gelişmelerin.
İRAN GEÇMİŞTE DE SIKINTI YARATMIŞ
Bu konuda yapılan muhtelif yayınlardan aslında bugünkü ölçülerde olmamakla birlikte İran’la geçmişte de bazı tedarik sıkıntıların yaşandığını öğreniyoruz. Ankara’daki prestijli düşünce kuruluşu “Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı”nın (TEPAV) web sayfasında yayımlanan, enerji politikaları danışmanı Leyla Karakaya’nın hazırladığı “Enerji Krizi Göz Göre Göre Geldi” başlıklı değerlendirme notunda İran’ın geçmişteki siciline de dikkat çekiliyor.
Karakaya, “İran hemen hemen her sene aynı oyunu oynar. Kendi iç tüketim ihtiyacı yükseldiğinde bir teknik arıza bahane edip doğalgazı keser. Son beş yılın dördünde İran’dan gelen doğalgazda ya bir kesinti ya bir kısıntı ya da bir arz kaygısı söz konusu oldu” diyor.
Ancak önceki yıllarda bu sıkıntıların çok daha küçük ölçeklerde meydana geldiği, Türkiye’de enerji arzını sekteye uğratacak bir eşiğe çıkmadığı, muhtelif önlemlerin, alternatiflerin devreye sokularak bu sorunların aşıldığı anlaşılıyor.
Yine de bu tecrübeler ışığında İran’ın bir tedarikçi olarak her zaman bir problem yaratma potansiyeli taşıdığı hususunun Türkiye’deki karar vericiler açısından bir sürpriz olmaması gerekir. Burada yanıt bekleyen soru, İran’dan kaynaklanan sıkıntıları telafi edecek alternatiflerin bu kez neden işlemediğidir.
TÜKETİMİN YÜZDE 20’Sİ KADARI DEPOLANMALI
Leyla Karakaya’nın son derece bilgilendirici analizi, meselenin karmaşık pek çok boyutuna da ışık tutuyor. Bunlardan biri, artık Avrupa ölçeğinde büyük bir doğalgaz alıcısı haline gelen Türkiye’nin İran’la yaşadığı krizin aynı zamanda dünyada küresel enerji fiyatlarının “çıldırdığı” bir döneme denk gelmiş olmasıdır. Bu durum doğalgaz ve LNG (sıvılaştırılmış doğalgaz) ithalatına da doğrudan yansımıştır.
Enerji uzmanı, aynı zamanda Türkiye’nin doğalgaza talebinin artması, elektrik üretiminde hidroelektrik santrallerin payının gerileyip doğalgazın payının büyümesi, havaların birden soğuması, boru hatları sistemindeki geçişkenlik sorunları gibi bir dizi faktörü sıralıyor.
Kritik faktörlerden biri de stratejik rezervler meselesidir. Karakaya, buradaki hedefin uluslararası standartlara göre tüketimin yüzde 20’si oranında doğalgazı depolayabilmekten geçtiğini hatırlatıyor. Ardından, son yıllarda doğalgaz deposu kapasitesinin geliştirilmesinde belli bir aşama kaydedilmesine karşılık, Türkiye’deki başlıca iki tesisin kapasitesinin yüzde 5’in biraz üstünde olduğunu, yani bu hedefin altında kaldığını anlatıyor.
Karakaya, “Üstelik 2021-2022 kışına depolarımız tam dolu halde bile girmedik. Fiyatlar yüksek seyrettiğinden depoları doldurmak konusunda tereddüt edildi” diyor.
Sonuçta bir dizi faktör bir araya gelmiş, İran’ın da vanayı kapamasıyla birlikte bugün yaşadığımız tablo karşımıza çıkmıştır.
ENERJİ KAYNAKLARININ ÇEŞİTLENDİRİLMESİ GEREĞİ
Burada yapılacak objektif bir saptama, Türkiye’nin İran’ın bu hareketine hazırlıksız bir şekilde yakalanmış olduğudur.
Pek çok alanda olduğu gibi enerjide de arz güvenliğinin sağlanması açısından her türlü ihtimale karşı önceden hazırlıklı olunması ve buna uygun planlamanın yapılması işin esasıdır. Ülkenin ısınmasından, aydınlatılmasından ve üretimde çarkların dönmesinden söz ediyoruz.
İran’la bir haftadır yaşanan sıkıntılar, buradan alınacak dersle en azından bundan sonrasında benzer sorunlarla karşılaşılmasını önleyecek stratejilerin bir an önce oluşturulması gerektiğini bize söylüyor. Bu yönde atılacak adımlar, enerji kaynakları ve tedarik merkezlerinin çeşitlendirilmesinden doğalgaz depolama imkânlarının geliştirilmesine kadar birçok cepheyi kapsamalıdır.
Paylaş